Bu Sevimli Kelebekler Zehirli Mi?
YANINIZDAN kanat çırparak geçen bir kelebeği büyülenmişçesine izlediğiniz hiç oldu mu? Onun güzelliğinin, deseninin ve renklerinin etkisinde kaldınız mı? Çiçekten çiçeğe uçuşurken, önce umut verip sonra da yanınıza yanaşmıyormuş izlenimi yaratır. Ona daha yakından bakmak, hatta belki bir fotoğrafını çekmek çok hoşunuza giderdi; ancak insana sanki hiçbir çiçek üzerinde yeterince kalmıyormuş gibi gelir—bir aşağı bir yukarı durmaksızın kanat çırpar. Fakat, bu hoş yaratıklardan bazılarının zehirli olduğuna inanıldığını biliyor muydunuz?
Şimdi, bu sayfalarda onlardan ikisine bakalım; siyah ve turuncu-kahverengi büyük kanatlarıyla kral kelebeği (sağda) ve genellikle daha küçük olmasına rağmen kral kelebeğinin neredeyse tıpatıp aynı olan Limenitis archippus (üstte). Onların zehirli olmasına yol açan şey nedir ve bu hangi amaca hizmet eder?
15.000’den fazla türü olan kelebekler, bahçelerimizde gördüğümüz narin, kanatlı harikalar haline gelirken, dört gelişme evresinden geçerler. Bunlardan biri larva veya tırtıl evresidir. Tim Walker’ın Science News’ta yazdığına göre kral kelebeği tırtılı, sütsü özsuyu zehirli olan bitkilerle beslenir ve bu nedenle “onlardan birini yiyen ve geri çıkarmayan herhangi bir kuş için gizli ölümcül güce sahip gerçek bir zehirli kelebek” haline geldiğine inanılır. Zehir, kardenolit’tir; yani etkisini kalp üzerinde gösteren bir zehir. Peki, Limenitis archippus hakkında ne denebilir?
Walker şunu belirtiyor: “Bir yüzyıldan fazla zamandır geleneksel inanış, bu kanatlı böceğin, zehirli kral kelebeğinden, yani Danaus plexippus’tan aldığı renklerin arkasında çok iştah kabartıcı bir gövde sakladığı şeklindeydi. Fotoğraflardan da görebileceğiniz gibi, bu iki kelebeğin deseni birbirine çok benzer; tek fark Limenitis archippus’un arka kanatlarının iç kısmında bulunan siyah çizgidir. Geçtiğimiz 100 yıl süresince evrimciler, bu kelebeğin, lezzetsiz kral kelebeğinden uzak durmayı öğrenmiş olan kuşların saldırılarından korunma çabasıyla, onunkine benzer bir kanat deseni geliştirdiğine inandılar. Kral kelebeğine benzemesi bir yana bırakılırsa, Limenitis archippus’un kuşlar için çok iştah açıcı bir yiyecek olduğuna inanılmıştı.
Araştırmacılar yakın zamanda ne keşfettiler? Walker şöyle yazıyor: “Ancak, yeni araştırmalar göstermiştir ki, Limenitis archippus, kuşları değilse de, bilim adamlarını başarıyla aldatmıştır. . . . . İki hayvanbilimcinin açıkça ortaya koyduğu gibi Limenitis archippus, kendi tadını, damak zevkine sahip kuşlar için, tehlikeli kral kelebeğinin tadı kadar iğrenç hale getirebilir. Peki ama, özellikle larvası zehirli bitkilerle değil de zehirsiz söğüt ağacıyla beslendiğine göre Limenitis archippus neden lezzetsiz oluyor? Walker şunu diyor: “Bu, Limenitis archippus kelebeklerinin bir şekilde kendi kimyasal savunma yöntemlerini ürettiklerini akla getiriyor.”
Gerçekte, böcekbilimin bugünkü durumu, uzmanların öğrenmesi gereken hâlâ çok şey olduğunu ve belki de kendi “geleneksel inanış”larına daha az dayanmaları gerektiğini gösteriyor. Bir eleştirmen, kral kelebeği ile ilgili yakın zamanda çıkan bir kitap hakkında şunları yazdı: “Bu dikkate değer kitap bize, kral kelebeği hakkında daha çok şey öğrendikçe, ‘bildiğimizden’ emin olduğumuz şeylerin azaldığını gösteriyor.”
Aslında, durum Mukaddes Kitabın bildirdiği gibidir: “Ya Rabbimiz ve Allahımız, izzeti ve hürmeti ve kudreti almağa lâyıksın, çünkü bütün şeyleri sen yarattın, ve senin iradenle mevcut idiler, ve yaratıldılar.”—Vahiy 4:11.
Şu açık ki, yeryüzümüzdeki tüm yaşam şekilleri hakkında insanın öğrenmesi gereken daha çok şey var. Tam bilgiye ulaşmanın önünde yatan temel engellerden biri, birçok bilimcinin, Yaratıcı-Tasarımcının varlığını ve etkin rolünü reddetmesidir. Matematiksel fizik dalında profesör olan Paul Davies, The Mind of God adlı kitabında şöyle yazdı: “Metafizik nitelik taşıyan . . . . iddiaların her türüne birçok bilimcinin mizaçları gereği karşı olduğuna kuşku yoktur. Onların, gerçekliği destekleyecek olan bir Tanrı’nın, hatta kişiliği olmayan bir yaratıcı ilkesinin ya da varoluş nedeninin mevcut olabileceği görüşüne karşı küçümseyici bir tavırları vardır. . . . Şahsen ben onların küçümseyici tavırlarına katılmıyorum. . . . Şu evrendeki varlığımızın yalnızca talihin garip bir cilvesi, tarih içinde bir rastlantı, büyük kozmik tiyatroda ansızın beliriveren küçük bir tesadüfi ışık olduğuna inanamam.”
Mezmur yazarı Davud şöyle yazdı: “Akılsız, yüreğinde: Allah yoktur, dedi. Bozuldular, mekruh işler ettiler.” Diğer yandan, hikmet sahibi bir kişi Yaratıcının varlığını alçakgönüllülükle kabul eder; tam İşaya peygamberin yaptığı gibi: “Çünkü gökleri yaratan RAB (Yehova), dünyaya şekil veren, ve onu yaratan, onu pekiştiren, ve onu boşuna yaratmıyan, üzerinde oturulsun diye ona şekil veren Allah şöyle diyor: RAB (Yehova) benim; ve başkası yoktur.”—Mezmur 14:1; İşaya 45:18.
[Sayfa 16, 17’deki resimler]
Kral kelebeği (üstte), Limenitis archippus (sayfa 16’da). Başlıca fark Limenitis archippus’un arka kanatları boyunca yer alan siyah çizgidir. (Resimler gerçek ölçülere göre değildir)