Yehova’nın Yönlendirmesini Seve Seve Kabul Ediyorum
ULYSSES V. GLASS TARAFINDAN ANLATILMIŞTIR
Olağanüstü bir olaydı. Eğitim programını bitirenler yalnızca 127 kişiydi. Fakat birçok ülkeden gelen, 126.387 kişilik coşkulu bir dinleyici kitlesi vardı. Bu, Gilead programının 21. dönemini bitirenler için, New York şehrindeki Yankee Stadyumu’nda 19 Temmuz 1953’te düzenlenen törendi. Bu olayın benim yaşamımda neden böylesine önemli bir yeri oldu? Önce biraz geçmişimden bahsedeyim.
AMERİKA’DA, İndiana eyaletinin Vincennes kentinde, Vahiy 12:1-5’te anlatılan Mesihi Krallığın doğumundan iki yıl kadar önce, 17 Şubat 1912’de dünyaya geldim. Önceki yıl ana-babam Studies in the Scriptures ciltlerinin yardımıyla Mukaddes Kitabı incelemeye başlamıştı. Her pazar sabahı babamız aileye bu kitapların birinden bir kısım okurdu ve sonra konu hakkında konuşurduk.
Annemiz öğrendiklerini çocuklarının düşüncelerine yön vermekte kullandı. Mükemmel bir insandı; çok nazik ve yardımseverdi. Biz dört kardeştik, fakat annemizin sevgisi semtimizdeki çocukları da içine alacak kadar genişti. Bizimle birlikte olmak için vakit ayırırdı. Mukaddes Kitap öyküleri anlatmak ve bizimle ilahi söylemek onun için bir sevinçti.
Aynı zamanda, annemiz eve dolgun vakitli hizmette çalışan çeşitli kişileri de davet ederdi. Bizimle sadece bir iki gün kalan bu kişiler sık sık evimizde ibadetler düzenler ve konuşmalar yaparlardı. Biz özellikle örneklemeler kullananları ve öyküler anlatanları beğenirdik. 1919 yılında bir gün, I. Dünya Savaşının sona ermesinden bir yıl kadar sonra, evimize gelen birader konuşmasında özellikle biz çocuklara hitap etti. Vakf konusunu ele alıyordu ve bunun yaşamlarımızı nasıl etkileyeceğini anlamamıza yardım etti. Aynı akşamın geç saatlerinde, yatağa girdiğimde, gökteki Babama dua edip daima O’na hizmet etmek istediğimi söyledim.
Ne var ki, 1922’den sonra yaşamdaki başka kaygılar bu kararı geri plana itti. Bir yerden diğerine taşınıp durduk ve bu süre içinde Yehova’nın kavminin cemaatleriyle hiç ilişkimiz olmadı. Babamız demiryollarında çalıştığından evden uzaklarda olurdu. Mukaddes Kitap tetkikimiz düzensizdi. Grafiker olmak üzere dersler alıyordum ve önemli bir üniversiteye gitmeyi planlıyordum.
Yaşamdaki Hedefim Değişiyor
1930’ların ortalarında dünya yine küresel bir savaşa sürüklenmeye başladı. Yehova’nın Şahitlerinden biri kapımızı çaldığında Ohio’nun Cleveland kentinde yaşıyorduk. Çocukken öğrendiklerimiz üzerinde daha ciddi olarak düşünmeye başladık. Özellikle ağabeyim Russell ciddi konulara ağırlık veren biriydi. Aramızda ilkönce vaftiz edilen de o oldu. Ben biraz daha uçarı bir tiptim. Fakat 3 Şubat 1936’da ben de vaftiz edildim. Yehova’ya vakfın kapsamına giren şeylere karşı takdirim gitgide gelişiyor ve Yehova’nın yönlendirmesini kabul etmeyi öğreniyordum. Aynı yıl ablam Kathryn ile kızkardeşim Gertrude da vaftiz edildiler. Hepimiz öncü olarak dolgun vakitli hizmete başladık.
Ancak, bu başka hiçbir şey düşünmediğimiz anlamına gelmiyordu. Ağabeyimin karısı bana Ann adında çok tatlı bir kızdan söz ettiğinde kulaklarım dikilivermişti. Bu kız hakikati duyduğundan havalara uçuyordu ve evimizdeki ibadetlere gelecekti. O sıralarda Ann bir hukuk bürosunda sekreter olarak çalışıyordu ve bir yıl geçmeden vaftiz edildi. Önceleri evliliği düşünmemiştim; fakat Ann’in hakikate tüm gücüyle sarıldığı açıkça görülüyordu. Yehova’nın hizmetine tam olarak katılmak istiyordu. “Bu işi yapabilir miyim?” diye asla sormazdı. “Bu işi yapmaya başlamam için en iyi yol hangisi?” diye sorardı. Ve bunu sonuna dek götürmeye kararlı olurdu. Bu olumlu bakış açısı bana çok çekici geldi. Üstelik tatlı bir kızdı ve hâlâ da öyledir. Karım oldu. Çok geçmeden, öncülükte de hizmet arkadaşım oldu.
Öncülük Hizmetinde Değerli Bir Eğitim Aldık
Öncüler olarak, yoklukta da, bollukta da mutlu olmanın sırrını öğrendik. (Filipililer 4:11-13) Bir akşam üzeri yiyecek hiçbir şeyimiz yoktu. Cebimizden yalnızca beş sent çıktı. Bir kasaba girdik. “Bize beş sentlik Bologna sosisi verebilir misiniz?” diye sordum. Adam bize şöyle bir bakıp dört dilim kesti. Bunun değerinin beş sentten fazla olduğuna emindim, böylece biraz olsun beslenebilmiştik.
Hizmetimizi yerine getirirken şiddetli muhalefetle karşılaşmak alışılmadık bir durum değildi. New York’ta Syracuse yakınlarında bir kentteyken, özel umumi ibadete dikkat çeken pankartlar taşıyor ve el ilanları dağıtıyorduk. Birden iki tane iri yarı adam üstüme atılıp beni tartaklamaya başladı. Biri polis memuruydu, fakat üniformasını giymemişti. Polis kimliğini görme ricamı dinlemedi bile. Tam o sırada Brooklyn’deki bürodan Grant Suiter yanımıza gelip bu sorunu karakolda halledeceğimizi söyledi. Sonra Teşkilatın Brooklyn’deki bürosunu aradı. Emsal bir dava oluşturmak için ikimizin pankart ve el ilanlarıyla tekrar dışarı çıkması söylendi. Ve beklendiği gibi tutuklandık. Ancak polise bu yanlış tutuklama üzerine dava açacağımızı söyleyince gitmemize izin verdiler.
Ertesi gün, bir papazın kışkırttığı serseri gençlerden oluşan bir grup toplantı yerini basıp taşkınlık yaptı. Polis ortalarda gözükmüyordu. Grup, beysbol sopalarıyla ahşap döşemeye vurmaya, bazı dinleyicileri tribünlerden aşağı atmaya ve sahneye fırlayıp Amerikan bayrağını havaya kaldırarak “Selamlayın, Selamlayın!” diye bağırmaya başladı. Daha sonra Amerika’da meşhur olan “Bira Fıçı Polka” şarkısını söylediler. İbadeti tümüyle dağıttılar. Böylece İsa’nın sözlerinin ne anlama geldiğini kendi gözlerimizle gördük: “Mademki, dünyadan değilsiniz, ancak ben sizi dünyadan seçtim, bunun için dünya sizden nefret ediyor.”—Yuhanna 15:19.
Umumi konuşma aslında, Teşkilat’ın o zamanki başkanı J. F. Rutherford’un bir konuşmasının kopyasıydı. Ann ve ben o kentte birkaç gün kalıp bu konuşmayı evlerinde dinleme fırsatı sunmak için insanları ziyaret ettik. Birkaç kişi bu öneriyi kabul etti.
Yabancı Sahalarda Hizmete Gönüllüyüz
Zamanla hizmette yeni kapılar açıldı. Ağabeyim Russell ve karısı Dorothy, 1943’te Gilead programının ilk dönemine davet edildiler ve sonra dolgun vakitli vaiz olarak Küba’ya gittiler. Ablam Kathryn de dördüncü döneme katıldı ve o da Küba’ya gitti. Ancak daha sonra Dominik Cumhuriyetinde ve ondan sonra Porto Rico’da hizmet etti. Ya Ann ve ben?
Gilead programını ve Teşkilat’ın başka ülkelere dolgun vakitli vaizler göndermek istediğini duyduğumuzda, yabancı sahalarda hizmet etmeye hazır olduğumuzu söylememiz gerektiğini düşündük. İlk başta, kendi olanaklarımızla istediğimiz bir yere, belki Meksika’ya gideriz diye düşündük. Fakat sonra, bekleyip Gilead programının ardından Teşkilatın yönlendirmesine uymanın daha iyi olacağını düşündük. Bunun Yehova’nın kullandığı bir düzenleme olduğunun farkındaydık.
Gilead programının dördüncü dönemine davet edildik. Fakat dönemin başlamasından kısa süre önce, o sırada Teşkilat’ın başkanı olan N. H. Knorr, Ann’in eskiden geçirdiği çocuk felcinin onu birçok yönden engellediğini daha yakından gördü. Benimle bu konuda konuştu ve bir başka ülkede hizmet etmemizin pek iyi olmayacağına karar verdi.
İki yıl kadar sonra bölge ibadeti hazırlıkları sırasında birader Knorr beni tekrar gördü ve Gilead programına katılmakla hâlâ ilgilenip ilgilenmediğimizi sordu. Yabancı bir ülkede hizmet edememiş olsak da, bizimle ilgili başka bir düşüncesi olduğunu anlattı. Ve 26 Şubat 1947’de programın dokuzuncu dönemine kayıtlar başladığında, katılanlar arasında bizde vardık.
Gilead’da geçirdiğimiz günleri asla unutamayız. Dersler ruhen çok zengindi. Orada ömür boyu sürecek dostlukların temeli atıldı. Fakat benim okulla ilişkim henüz bitmemişti.
Washington ile Gilead Arasında
Gilead nispeten yeni bir düzenleme sayılırdı. Amerika Birleşik Devletleri hükümeti bu programın hedefleri hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığından birçok soru doğuyordu. Bu nedenle Teşkilat başkent Washington’da bir temsilci olmasını istedi. Gilead programını bitirdikten birkaç ay sonra Washington’a gönderildik. Başka ülkelerden bu programa davet edilenlerin vize almasına ve programı tamamlayanların başka ülkelere gitmesi için gereken yasal belgelerin hazırlanmasına yardım ediyordum. Bazı görevliler çok dürüst ve yardımseverdi. Başkaları ise Şahitlere karşı pek iyi hisler beslemiyordu. Güçlü siyasal görüşleri olan bazıları, kendilerinin pek hoşlanmadığı gruplarla ilişkimiz olduğunu iddia etti.
Gittiğim bürolarda bir memur tarafsız tavrımız nedeniyle bizi şiddetle eleştirdi. Bir süre hararetle konuştuktan sonra nihayet ben şöyle dedim: “Şunu bilmenizi isterim, ki siz zaten biliyorsunuz, biz bu dünyanın işlerine karışmayız. Biz onların çatışmalarına, siyasetine karışmayız. Biz tümüyle tarafsızız. Biz, sizlerin yaşadığı sorunların zaten üstesinden geldik; bizim teşkilatımızda birlik var. . . . . Peki şimdi ne yapmamızı istiyorsunuz? Sizin yolunuza dönüp bizimkini bir kenara atmamızı mı?” Bundan sonra adam artık başka bir şey söylemedi.
Haftada iki tam günü devlet dairelerindeki işler için ayırmıştım. Ayrıca, özel öncü olarak da hizmet ediyorduk. O zamanlar bunun için tarla hizmetinde her ay 175 saat harcamalıydık (daha sonra 140 saate düştü); bu nedenle çoğu kez akşamın geç saatlerine kadar dışarıda hizmette oluyorduk. Çok iyi zaman geçiriyorduk. Birçok aileyle harika tetkikler yönettik ve çok iyi ilerlediler. Ann’le çocuk yapmamaya karar vermiştik, fakat ruhi anlamda konuşacak olursak, yalnız çocuklarımız değil, torunlarımız ve torunlarımızın da çocukları oldu. Bunlar bizim için gerçekten büyük bir sevinç!
1948’lerin sonlarında görevlerime bir yenisi eklendi. Birader Knorr, Gilead programının kayıt görevlisi ve öğretmeni olan birader Schroeder’in başka önemli bir işle uğraşacağını anlattı. Bu nedenle gerekli olduğunda bu programda öğretmenlik yapmam istendi. Yüreğim ağzıma gelmişti. Ann’le birlikte 18 Aralık’ta New York, South Lansing’de bulunan Gilead’a vardık. İlk başta Gilead’da her seferinde yalnızca birkaç hafta bulunuyor ve sonra Washington’a dönüyorduk. Ancak sonuçta, Gilead’da Washington’dan daha fazla kalmaya başladık.
Daha önce sözünü ettiğim, New York Yankee Stadyumu’ndaki Gilead 21. dönem bitirme töreni işte bu sıralarda olmuştu. Böylece öğretmenlerden biri olarak bu olaya katılma ayrıcalığını tatmıştım.
Merkez Bürolarında Hizmet
12 Şubat 1955’te hizmetin bir başka alanında çalışmaya başladık. Yehova’nın yerdeki teşkilatının merkez bürolarında çalışan Beytel ailesine katıldık. Peki bu neler içeriyordu? Temelde, başkalarıyla işbirliği gerektiren projelerde yer almayı ve bize verilen görev ne olursa olsun istekle yerine getirmeyi. Bunu elbette daha önce de yapmıştık. Fakat şimdi daha büyük bir topluluğun, merkez bürolarındaki Beytel ailesinin içinde yer alıyorduk. Bu yeni görevi, Yehova’nın yönlendirmesinin bir kanıtı olarak seve seve kabul ettik.
İşimin başlıca kısmı basınla ilişkileri kapsıyordu. Sansasyonel öykülere duyulan büyük ilgi ve önyargılı kaynaklardan elde edilen bilgi nedeniyle basın Yehova’nın Şahitleri hakkında bazı çirkin şeyler yazmıştı. Biz bu durumu düzeltmeye uğraştık.
Birader Knorr hepimizin bol miktarda işi olmasını sağladı, bu nedenle başka görevlerimiz de vardı. Bunlardan bazıları için grafikerlik eğitimimden yararlanıyordum. Diğer işlerim Teşkilat’ın radyo istasyonu WBBR ile ilgiliydi. Ayrıca Teşkilat’ın hazırladığı filmlerle bağlantılı bir işim de vardı. Teokratik tarih tabii ki Gilead programı kapsamında yer alıyordu; fakat şimdi Yehova’nın kavminden daha çok kişinin çağdaş teokratik teşkilatın tarihinin ayrıntılarını bilmesi ve halkın da bu bilgiyi alabilmesi için çeşitli projelere girişildi. Gilead programının bir başka yönü topluluk önünde konuşma ile ilgiliydi ve cemaatteki biraderlerin de topluluk önünde konuşmanın temel ilkelerinden daha çok yararlanmasını sağlamaya yönelikti. Bu nedenle yapılacak bol bol iş vardı.
Artık Hep Gilead’dayız
Seyahat eden nazırlara ve büro personeline yakında eğitim verilmesi planlanıyordu; böylece Gilead programı 1961’de Teşkilatın başlıca bürolarının bulunduğu Brooklyn’e taşındı. Bir kez daha dersteydim. Bu sefer yedek öğretmen olarak değil, programın daimi bir üyesi olarak. Bu ne büyük bir ayrıcalıktı! Gilead programının, Yehova’nın yerdeki teşkilatının tümüne yarar sağlayan ve O’ndan gelen bir armağan olduğuna derin bir inancım var.
Brooklyn’deki Gilead programına katılanlar daha öncekilerden farklı fırsatlara sahip oldu. Burada daha çok konuk konuşmacı vardı, Yönetim Kurulundaki biraderlerle daha yakın bir ilişkimiz oldu ve Beytel ailesinden daha fazla kardeşle arkadaşlık yapabildik. Aynı zamanda öğrenciler büro hizmetlerinin işleyişi, Beytel işleri ve matbaa işinin çeşitli yönleri konusunda da eğitim alabildiler.
Yıllar boyu çeşitli öğrenciler gelip geçti. Ve tabii öğretmenler de. Program merkezinin yeri defalarca değişti. Şimdi New York, Patterson’da çok güzel bir çevrede bulunuyor.
Programa Katılanlarla Çalışma
Bu programa katılanlara öğretim vermek gerçekten büyük bir sevinç kaynağı olmuştur! Burada, bu eski sistemin işlerini yapmakla ilgilenmeyen gençler bulunuyor. Onlar arkalarında ailelerini, arkadaşlarını, evlerini ve aynı dili konuştukları insanları bırakıyorlar. Gidecekleri yerde iklim, yiyecek ve her şey onlar için farklı olacak. Onlar gidecekleri ülkeleri bile önceden bilmiyorlar, fakat hedefleri dolgun vakitli bu hizmeti yerine getirmek. Böyle insanları özellikle motive etmek gerekmez.
Sınıfa girdiğimde hedefim, her zaman katılanların kendilerini rahat hissetmelerini sağlamak olmuştur. Gergin ve kaygılı bir kimse kolay öğrenemez. Evet öğreten bendim, ama öğrenci olmanın ne demek olduğunu da biliyordum. Onların yerinde bir zamanlar ben de oturdum. Kuşkusuz çok çalıştılar ve burada çok şey öğrendiler, fakat aynı zamanda onların iyi vakit geçirmelerini de istedim.
Hizmet edecekleri yere gittiklerinde başarılı olabilmek için belirli şeylere ihtiyaçları olacağını biliyordum. Güçlü bir imana sahip olmalıydılar. Alçakgönüllü olmalıydılar; hem de çok. Başka insanlarla iyi geçinmeyi, koşulları kabullenmeyi ve seve seve bağışlamayı öğrenmeliydiler. Ruhun meyvelerini sürekli geliştirmeliydiler. Aynı zamanda, insanları ve yapmaları gereken işi sevmeyi de öğrenmeliydiler. Bunlar, Gilead programına katılanlara, orada bulundukları süre içinde sürekli vurgulamaya çalıştığım noktalardı.
Kaç kişiye öğretim verdiğimi gerçekten bilmiyorum. Fakat onlar hakkında neler hissettiğimi biliyorum. Aynı ortamda beş ay geçirdikten sonra onlara gönülden bağlanıyordum. Sonra, Gilead programının dönem sonunda onları sahneye yürürken görünce, programı başarıyla tamamlamış olduklarını ve yakında buradan ayrılacaklarını biliyordum. Bu sanki ailemin bir kısmından ayrılmak gibiydi. Bu hizmette çalışan ve kendilerinden vermeye böylesine istekli olan bu genç insanları sevmemek elde değildi.
Yıllar sonra, burayı ziyarete geldiklerinde hizmetteki sevinçlerini dile getirdiklerini işitiyorum ve hâlâ, eğitildikleri alanda çalıştıklarını biliyorum. Bu bende nasıl bir duygu yaratıyor? Şu kadarını söyleyeyim, harika bir duygu.
Geleceğe Bakıyorum
Şu anda gözlerim çok bulanık görüyor ve bunun getirdiği sorunları yaşıyorum. Artık Gilead programında öğretme işine katılamıyorum. Bu değişikliği yapmak benim için ilk başta çok zor oldu. Fakat yaşamım boyunca koşulları kabullenmeyi ve onlarla yaşamayı öğrendim. Sık sık resul Pavlus’u ve ‘bedende bir dikeni’ olduğunu düşünürüm. Pavlus bu sıkıntıdan kurtulmak için üç defa dua etti, fakat Rab ona şöyle dedi: “İnayetim sana yeter; çünkü kuvvetim zayıflıkta tamam olur.” (II. Korintoslular 12:7-10) Pavlus bu sorunla yaşamaya devam etti. Eğer o yapabildiyse, ben de yapmaya çalışmalıyım. Artık programda öğretim veremesem de, katılanları her gün oraya gelip giderken görebildiğim için şükrediyorum. Bazen onlarla konuşabiliyorum ve onların yansıttığı mükemmel tutum içimi sevinçle dolduruyor.
Gelecekte bizi bekleyen şeyler üzerinde derin derin düşünmek gerçekten olağanüstü. Şu anda bir temel atılmakta. Ve Gilead programı bunun önemli bir kısmı olmuştur. Büyük sıkıntıdan sonra, Vahiy 20:12’de değinilen kitaplar açılınca, Yehova’nın yolu hakkında bin yıllık yoğun bir eğitim daha olacak. (İşaya 11:9) Fakat bu bile işin sonu olmayacak. Bu gerçekten sadece bir başlangıç. Sonsuzluk boyunca, Yehova’nın amaçları gitgide aydınlandıkça, O’nun hakkında öğreneceğimiz ve yapacağımız çok şey olacak. Yehova’nın yüce vaatlerinin tümünü gerçekleştireceğine tam olarak eminim. Ve o zaman da Yehova’nın yönlendirmesini kabul etmek üzere orada olmak istiyorum.
[Sayfa 26’daki resim]
1953’te New York Yankee Stadyum’unda Gilead programının bitiş töreni
[Sayfa 26’daki resim]
Gertrude, ben, Kathryn ve Russell
[Sayfa 26’daki resim]
Büyük ibadet düzenlemesinde N. H. Knorr (en solda) ve M. G. Henschel ile çalışırken
[Sayfa 26’daki resim]
WBBR yayın stüdyosunda
[Sayfa 29’daki resim]
Gilead’da
[Sayfa 31’deki resim]
Ann ile bir süre önce