İblis Şeytan
Tanım: Gerçek Tanrı Yehova’nın ve O’na tapınan herkesin baş düşmanı olan ruhi varlık. Yehova’ya karşı geldiğinden ona Şeytan ismi verildi. Tanrı’ya iftira etmekte başı çektiği için İblis olarak da tanındı. O eski yılan olarak da adlandırılır çünkü Aden bahçesinde Havva’yı aldatmak için bir yılan kullanmıştı; bu olay nedeniyle “yılan” sözcüğü “sinsi” ya da “hain” bir hilekâr anlamına da gelir. Vahiy kitabında Şeytan için ayrıca yutup yok eden bir ejder simgesi kullanılır.
Bu ruhi varlığın gerçek olduğundan nasıl emin olabiliriz?
Bu konuda en önemli kanıt Kutsal Kitaptır. Bu kitapta Şeytan ve İblis olarak ondan defalarca söz edilir. Ayrıca, Şeytan’ın varlığı hakkında bir görgü tanığının ifadesi de kayıtlıdır. Bu görgü tanığı kimdi? İsa Mesih yeryüzüne gelmeden önce gökte yaşamış biri olarak bu kötü varlıktan ismiyle defalarca söz etmişti (Mat. 25:41; Luka 10:18; 22:31).
Kutsal Kitabın İblis Şeytan hakkında söylediği şeyler akla uygundur. Dünyada yaşanan kötü olaylar insanların neden olabileceği kötülükleri kat kat aşan boyuttadır. Şeytan’ın nasıl var olduğu ve neler yapabildiğiyle ilgili Kutsal Kitaptaki açıklamalar, insanların çoğu barış içinde yaşamak istediği halde dünyada nefret, şiddet ve savaşların neden binlerce yıldır sürdüğünü ve özellikle şimdi tüm insanlığı yok edecek noktaya nasıl ulaştığını ortaya koyar.
Eğer İblis diye bir varlık olmasaydı Kutsal Kitabın onunla ilgili öğrettiklerini kabul etmenin kimseye bir yararı olmazdı. Oysa, eskiden gizemli şeylerle ilgilenmiş ya da ruhçulukla uğraşan gruplara katılmış birçok kişi, o zamanlar görünmez kaynaklardan gelen “sesler” duyarak ve insanüstü varlıkların kontrolü altına girerek çok sıkıntı çektiklerini anlatır. Bu kişiler Şeytan ve cinleri hakkında Kutsal Kitabın neler söylediğini öğrendi ve onun öğüdünü uygulayıp ruhçuluktan kaçınarak duayla Yehova’dan yardım istedi; bu şekilde sıkıntılarından kurtuldular (Sayfa 325-331’deki “Ruhçuluk” başlıklı bölüme bakın).
Şeytan’ın varlığına inanmak onu sivri bir kuyruğu ve boynuzları olan, elinde yabasıyla insanları cehennem ateşinde kavuran biri olarak kabul etmeyi gerektirmez. Kutsal Kitap Şeytan’ı böyle tasvir etmiyor. Bu, mitolojik Yunan tanrısı Pan’ın tasvirleri ve İtalyan şair Dante Alighieri’nin “Inferno” adlı eserinin etkisiyle, ortaçağ sanatçılarının zihninde oluşmuş bir tasvirdir. Kutsal Kitap cehennem ateşini öğretmez, aksine “ölüler . . . . hiçbir şeyin farkında değildir” der (Vaiz 9:5).
Şeytan insanların içindeki kötülükten ibaret olamaz mı?
Eyüp 1:6-12 ve 2:1-7 ayetlerinde Yehova Tanrı ile Şeytan arasında geçen bazı konuşmalar anlatılır. Eğer Şeytan kişinin içindeki kötülük olsaydı, bu durumda Yehova Kendi içindeki kötülükle konuşuyor olurdu. Bu düşünce Kutsal Kitaba tamamen aykırıdır çünkü orada Yehova hakkında, “O’nda haksızlık yoktur” der (Mezm. 92:15; Vah. 4:8). Dikkate değer bir nokta da, Eyüp kitabının İbranice metninde özel olarak Tanrı’ya karşı gelen başlıca kişiye değinildiğini göstermek üzere, (belgili tanımlıkla) has Satan ifadesinin kullanılmasıdır.
Luka 4:1-13’te İblis’in İsa’ya isteğini yaptırmak için onu ayartmaya çalıştığı anlatılır. Kayıt İblis’in sözlerini ve İsa’nın verdiği cevapları aktarır. İsa içindeki kötülük tarafından mı sınanıyordu? Bu görüş İsa’nın günahsız olduğunu söyleyen Kutsal Kitapla uyumlu değildir (İbr. 7:26; 1. Pet. 2:22). Nitekim, Yuhanna 6:70’te Yahuda İskariyot’un içinde gelişen kötü nitelikten söz edilirken Yunanca diabolos sözcüğü kullanılır, oysa Luka 4:3’te özel bir kişiden (İblis’ten) söz edildiği için başına tanımlık eklenerek ho diabolos ifadesi kullanılmıştır.
İnsanlar suçu İblis’e atarak dünyadaki kötülüklerle ilgili sorumluluktan kaçıyor olabilirler mi?
Bazıları kendi yaptıkları şeyler için İblis’i suçlarlar. Fakat Kutsal Kitap yaşanan kötü olayların sorumluluğunun büyük ölçüde insanlara ait olduğunu gösterir; böyle olaylar bazen insanın kendi davranışlarının sonucu bazen de diğer insanlar yüzünden yaşanabilir (Vaiz 8:9; Gal. 6:7). Yine de, Kutsal Kitap büyük acılara sebep olan insanüstü düşmanın varlığı ve yöntemleri konusunda bizi bilgisiz bırakmaz. Onun kontrolünde olmaktan nasıl kurtulabileceğimizi gösterir.
Şeytan nasıl var oldu?
Yehova’nın tüm işleri kusursuzdur, O hiçbir şekilde haksızlık yapmaz; dolayısıyla herhangi bir kötü varlık yaratmış olamaz (Tekr. 32:4; Mezm. 5:4). Sonradan Şeytan haline gelen varlık başlangıçta Tanrı’nın ruhi bir oğlu, kusursuz bir melekti. İsa’nın İblis’ten söz ederken “hakikat yolunda kalmadı” demesi, onun bir zamanlar hakikat yolunda olduğunu gösterir (Yuhn. 8:44). Tanrı, yarattığı diğer akıl sahibi varlıklar gibi bu ruhi oğluna da özgür irade vermişti. Ancak o, seçme özgürlüğünü kötüye kullandı; için için kendini önemsemeye ve kendisine tapınılmasını arzulamaya başladı; böylece yalnızca Tanrı’ya ait olan bir şeyi elde etmek istedi. Sonuçta Tanrı yerine kendisini dinlemeleri için Âdem ile Havva’yı kandırdı. Böyle bir yol tutarak kendini Şeytan, yani “düşman” haline getirdi (Yak. 1:14, 15; “Günah” başlıklı bölümün sayfa 187, 188’deki kısmına da bakın).
Tanrı neden Şeytan’ı isyan eder etmez yok etmedi?
Şeytan’ın ortaya attığı ciddi davalar vardı: (1) Yehova’nın egemenliğinin doğruluğu ve haklılığı. Yehova insanların mutluluğunu artıracak bir özgürlüğü onlardan esirgiyor muydu? İnsanlar kendilerini yönetmekte başarılı olabilir miydi? İnsan gerçekten de sadece Tanrı’ya itaat ettiği takdirde mi yaşamını sürdürebilirdi? Acaba Yehova’nın onlara itaatsizliğin ölümle sonuçlanacağını bildiren bir kanun vermesi doğru muydu? (Başl. 2:16, 17; 3:3-5). Dolayısıyla yönetme hakkı gerçekten Yehova’ya mı aitti? (2) Akıl sahibi tüm varlıkların Yehova’ya sadakatleri. Âdem ile Havva’nın doğruluk yolundan sapmasıyla şu soru doğdu: Yehova’ya hizmet edenler O’na gerçekten sevgiden ötürü itaat edecekler miydi yoksa hepsi de Şeytan’ın peşinden gidip Tanrı’yı terk edecek miydi? Bu dava Eyüp’ün zamanında Şeytan tarafından daha da kapsamlı hale getirildi (Başl. 3:6; Eyüp 1:8-11; 2:3-5; ayrıca Luka 22:31’e bakın). Bunlar yalnızca isyancıların ortadan kaldırılmasıyla halledilecek davalar değildi.
Bu davalarla ilgili Tanrı’nın herhangi bir şüphesi yoktu. Fakat Yehova evrendeki huzur ve barışın bir daha asla bozulmamasını sağlamak amacıyla, bu davaların hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde halledilmesi için yeterince zaman tanıdı. Âdem ile Havva’nın Tanrı’ya itaatsizliğinin ölümle sonuçlandığı açıkça görüldü (Başl. 5:5). Fakat dava bununla sınırlı değildi. Bu yüzden Tanrı, kendi kuracakları her tür yönetimi denemeleri için hem Şeytan’a hem de insanlara izin verdi. Ancak bu yönetimlerin hiçbiri kalıcı bir mutluluk getirmedi. Tanrı insanlara, Kendi doğruluk standartlarını göz ardı ederek istedikleri gibi yaşamaları için izin verdi. Sonuçlar her şeyi ortaya koyacaktı. Kutsal Kitap yerinde olarak şunları söyler: “Adımlarına yön vermek insana düşmez” (Yer. 10:23). Tanrı aynı zamanda kullarına vefalarını kanıtlama fırsatı verdi; bunu Şeytan’ın kışkırttığı zulme ve ayartma çabalarına rağmen, Kendisine olan sevgilerinden ötürü itaatli davranarak başarabilirlerdi. Yehova kullarını şu sözlerle yüreklendiriyor: “Oğlum, hikmetli ol ve yüreğimi sevindir ki, bana meydan okuyana cevap vereyim” (Özd. 27:11). Sadakatlerini kanıtlayanlar şimdi büyük nimetler elde etmenin yanı sıra gelecekte sonsuza kadar kusursuz şekilde yaşama ümidine de sahip olurlar. Onlar Yehova’nın kişiliğini ve işlerini gerçekten sevdikleri için sonsuz yaşam boyunca O’nun isteğini yerine getirecekler.
Bugünün dünyasında Şeytan ne kadar etkilidir?
İsa Mesih Şeytan’dan “bu dünyanın hükümdarı” olarak söz etti; böylece insanlığın Tanrı’nın isteklerini göz ardı etmek konusunda Şeytan’ın kışkırtmalarına uyarak genelde ona itaat ettiğini vurguladı (Yuhn. 14:30; Efes. 2:2). Kutsal Kitap Şeytan’dan “bu ortamın tanrısı,” yani bu ortama bağlı insanların dini âdet ve ibadetleriyle yücelttiği varlık olarak da söz eder (2. Kor. 4:4; 1. Kor. 10:20).
İblis İsa’yı ayartmaya çalışırken, onu “Yüksek bir yere çıkararak bir anda yeryüzünün tüm krallıklarını ona gösterdi ve şunları söyledi: ‘Tüm bunların yetkisini ve ihtişamını sana vereceğim, çünkü o bana teslim edilmiştir; istediğim kişiye veririm. Eğer önümde bir tapınma hareketi yaparsan tüm bu yetki senin olacak’” (Luka 4:5-7). Vahiy 13:1, 2, Şeytan’ın dünya çapındaki siyasal sisteme ‘güç, taht ve büyük bir yetki verdiğini’ açıklar. Daniel 10:13, 20 ayetleri Şeytan’ın bazı cinlerinin, yeryüzünün başlıca krallıklarının üzerinde hükümdar olduğunu gösterir. Efesoslular 6:12 bu cinlere ‘gökteki kötü ruhlardan oluşan kuvvetler, yönetimler, otoriteler, bu karanlığın dünya hükümdarları’ olarak değinir.
Dolayısıyla, 1. Yuhanna 5:19’daki şu sözler gayet yerindedir: “Bütün dünya kötü olanın elinde bulunuyor.” Bununla birlikte Şeytan’ın yetkisi sadece belirli bir süre içindir ve Mutlak Güce Sahip Yehova’nın iznine bağlıdır.
Şeytan’ın insanlığı saptırmasına ne kadar süre izin verilecek?
Şeytan’ın kötü ortamının son günlerinde yaşadığımıza ilişkin kanıtlar için “Tarihler” başlıklı bölümün sayfa 396-399’daki kısmına ve “Son Günler” başlıklı bölüme bakın.
Şeytan’ın kötü etkisinden kurtulmamız için yapılan düzenleme simgesel bir dille şöyle anlatılıyor: “Elinde dipsiz derinliklerin anahtarı ve büyük bir zincirle gökten inen bir melek gördüm. O eski yılanı, İblis ve Şeytan denilen ejderi yakaladı ve bin yıllığına bağladı. Bin yıl sona erinceye kadar milletleri saptıramasın diye onu dipsiz derinliklere attı ve üzerini kapatıp mühürledi. Bundan sonra, onun kısa bir süre için çözülmesi gerekiyor” (Vah. 20:1-3). Peki sonra ne olacak? “Onları saptıran İblis . . . . içinde canavarın ve sahte peygamberin de bulunduğu ateş ve kükürt gölüne atıldı” (Vah. 20:10). Bu ne anlama gelir? Vahiy 21:8 şöyle açıklıyor: “İkinci ölüm budur.” Evet, Şeytan sonsuza dek yok olacak!
Şeytan’ın “dipsiz derinliklere” atılması ayartacak kimseyi bulamayacağı ıssız bir yeryüzünde 1.000 yıl boyunca hapsedileceği anlamına mı gelir?
Bazıları bu düşünceyi desteklemek üzere önceki paragrafta alıntılanan Vahiy 20:3 ayetine değinir. Onlar ‘dipsiz derinliklerin’ (YÇ) yeryüzünün ıssız kalmış durumunu ifade ettiğini söyler. Gerçekten öyle mi? Vahiy 12:7-9, 12 (YÇ) ayetleri, Şeytan’ın dipsiz derinliklere kapatılmadan bir süre önce gökten ‘yeryüzüne atıldığını’ ve orada insanlık için daha fazla sıkıntıya neden olduğunu gösterir. Dolayısıyla Vahiy 20:3 ayetinde (YÇ) Şeytan’ın ‘dipsiz derinliklere atıldığı’ söylendiğinde, onun zaten hapsedilmiş olduğu yeryüzü dolaylarında bırakılmadığı açıktır. Ayrıca, Vahiy 20:3’te bin yılın sonunda dipsiz derinliklerden serbest bırakılanın milletler değil Şeytan olduğu belirtiliyor. Şeytan serbest bırakıldığında bir zamanlar milletleri oluşturan insanlar zaten yeryüzünde olacaktı.
Bu inanışı desteklemek üzere bazen İşaya 24:1-6 ve Yeremya 4:23-29 (YÇ) ayetleri gösterilir. Bu ayetlerde şunları okuruz: “İşte RAB yeryüzünü harap edip viraneye çevirecek . . . . Dünya tümüyle yağmalanıp viraneye çevrilecek. RAB böyle söyledi.” “Yere baktım, şekilsizdi, boştu . . . . Baktım, insan yoktu . . . . RAB diyor ki, ‘Bütün ülke viran olacak . . . . . ’ Bütün kentler terk edildi, oralarda kimse yaşamıyor.” Bu peygamberlik sözleri ne anlama geliyor? Bu sözler önce Yeruşalim ve Yahuda ülkesi için gerçekleşti. Yehova, hükmünün yerine gelmesi için Babillilerin ülkeyi istila etmesine izin verdi. Sonunda tüm ülke harap ve ıssız bir duruma geldi (Yeremya 36:29’a bakın). Fakat Tanrı o zaman tüm yeryüzünü insansız bırakmadı, bunu şimdi de yapmayacak (“Yeryüzü” başlıklı bölümün sayfa 486-489’daki kısmına ve “Gök” başlıklı bölüme bakın). Bununla birlikte Tanrı, sadakatsiz Yeruşalim’in çağımızdaki karşılığı olan, kutsallıktan uzak davranışlarıyla Tanrı’nın adına leke getiren Hıristiyan Âlemini ve Şeytan’ın görünür teşkilatının kalan kısmını yok edecek.
Mesih’in Bin Yıllık Hükümdarlığı sırasında, Şeytan dipsiz derinliklerdeyken, yeryüzü ıssız kalmayacak; tam tersi, tümüyle bir cennete dönüşecek (“Cennet” başlıklı bölüme bakın).