Norveç
GÜVERTEDE duran genç adam, Norveç kıyılarına doğru heyecanla bakıyordu. Adamın ismi Knud’dü (Knüd).a Eskiden Kuzey Dakota’daki (ABD) bir Baptist kilisesinde papaz olan Knud Pederson Hammer, bir yıl önce Mukaddes Kitap Tetkikçilerinden (şimdiki adıyla Yehova’nın Şahitleri) biri olmuştu. Şimdi, 1892 yılında, arkadaşlarına ve akrabalarına iyi haberi duyurmak için memleketine geri dönüyordu.
Norveç’in iki milyonluk nüfusunun büyük çoğunluğu resmi devlet kilisesi olan Lutherci Kiliseye üyeydi. Knud samimi Norveçlilerin gerçek Tanrı Yehova’yı tanımasına ve bu sevgi dolu Tanrı’nın günahkârlara cehennem ateşinde işkence etmediğini anlamasına yardım etmek için sabırsızlanıyordu. Yeryüzünü cennete dönüştürecek Mesih’in Binyıllık Hükümdarlığını da onlara anlatmak istiyordu.
Gemi kıyıya yaklaşırken Knud, bu muhteşem ülkeye dikkatle bakıyordu; önünde karla kaplı heybetli dağları, görkemli fiyortları ve göz alabildiğine uzanan ormanlarıyla, uzun ince bir ülke vardı. Neredeyse hiç yol ve köprünün olmadığı, dağınık yerleşimi olan seyrek nüfuslu bölgelere ulaşmanın zor olacağını düşündü. Norveçlilerin çoğu giderek büyüyen şehirlerde yaşıyordu ama kırsal bölgelerde, balıkçı köylerinde ya da kıyı şeridi boyunca uzanan yüzlerce adada yaşayanlar da vardı. Gerek Knud’ün duyuru işinin sonuçlarını gerekse de yıldırıcı zorluklara rağmen Norveç’te hakiki tapınmanın nasıl yayıldığını öğrenmek, tüm dünyada Tanrı’ya hizmet edenlerin imanını güçlendirir ve onları da aynısını yapmak üzere cesaretlendirir.
KRALLIK TOHUMU MEYVE VERİYOR
Skien (Şien) kentindeki hemşerilerinden bazıları mesajına ilgi göstermesine rağmen Knud orada kalamadı, çünkü Amerika Birleşik Devletleri’ne, ailesinin yanına dönmesi gerekti. Bununla birlikte 1899’da, o zamanlar Mukaddes Kitap Tetkikçilerinin faaliyetinin gözetimini yürüten Charles T. Russell’ın ricasıyla Norveç’e tekrar gitti. Russell birader, Knud’den Norveç’te bir cemaat kurmasını istedi. Knud yanında daha sonra Studies in the Scriptures (Kutsal Yazılar Üzerine Araştırmalar) olarak adlandırılan Millennial Dawn (Milenyum Şafağı) dizisinin ilk iki cildinden birkaç tane getirdi; bunlar Dan-Norveç diline çevrilmişti. (O dönemde yazılı Norveççe, Dancaya çok benziyordu ve yayınları hem Danimarkalılar hem de Norveçliler okuyabiliyordu.) Knud birçok kişiye şahitlik etti ve bazılarına kitap bıraktı, fakat bir süre sonra tekrar Amerika Birleşik Devletleri’ne dönmek zorunda kaldı.
Ertesi yıl, Skien civarında yaşayan Ingebret Andersen isimli bir adamın eline o zamanlar The Plan of the Ages (Çağların Planı) olarak adlandırılan kitap geçti; bu kitap muhtemelen Knud’ün Norveç’e getirdiği ciltlerden biriydi. Ingebret zaten uzun süredir Mesih’in “ikinci gelişi” konusunu merak ediyordu; hem o hem de karısı Berthe, okuduklarından çok etkilendi ve öğrendiklerini benimsedi. Kısa süre sonra Ingebret başkalarına şahitlik etmeye başladı. Hatta Mesih’in Bin Yıllık Hükümdarlığını anlatmak için dinsel toplantılara katıldı. Sonra ilgi gösterenleri ziyaret etti ve kısa zamanda Skien kentinde en azından on Mukaddes Kitap Tetkikçisinden oluşan faal bir cemaat kuruldu.
Knud bir akrabasından Skien kentinde küçük bir cemaat olduğunu duyunca, Ingebret’i bulmak için 1904 yılında Norveç’e tekrar gitti. Knud sokakta bir adamı durdurdu ve “Buralarda Ingebret Andersen diye biri var mı?” diye sordu. Adam “Evet, benim” dedi. Knud öylesine heyecanlandı ki, sokağın ortasında bavulunu açıp Ingebret’e, getirdiği kitapları gösterdi. Tabii ki Ingebret de Knud’le tanıştığı için çok sevindi ve getirdiği onca yayını görünce çok mutlu oldu.
Knud Norveçli iman kardeşlerine teşkilat ve duyuru işi hakkında coşkuyla bilgi verdi. Knud, o sırada Kanada’da yaşayan ailesinin yanına döndüğünde artık Skien cemaati ruhen ilerlemeye çok daha kararlıydı.
NORVEÇ’İN BAŞKA YERLERİNE ULAŞILIYOR
1903’te üç gayretli öncünün (o günkü adıyla kolportör) gelmesiyle Norveç’teki şahitlik işinde büyük bir artış oldu; bu vaizler Fritiof Lindkvist, Viktor Feldt ve E. R. Gundersen’dı. Fritiof, başkent Kristiania’ya (bugün Oslo) yerleşti ve evi 1904’te Watch Tower Society’nin, yani teşkilatın Bürosu olarak kullanılmaya başlandı. Yayın siparişleri ve Zion’s Watch Tower’ın (bugünkü Gözcü Kulesi) abonelik işlemleri buradan yapılıyordu.
Gundersen birader, 1903’ün sonlarında Norveç’in orta kesiminde bulunan Trondheim kentinde iyi haberi duyururken Lotte Holm’e şahitlikte bulundu ve Lotte birkaç yayın aldı. Sonra bu bayan memleketine, Kuzey Kutup Dairesi’nin yukarısındaki Narvik bölgesine gitti ve Norveç’in kuzeyindeki ilk müjdeci oldu. Daha sonra Viktor Feldt, Narvik’e gitti ve iki çiftin Mukaddes Kitap Tetkikçisi olmasına yardım etti. Onlar Lotte’yle temas kurdu ve çok geçmeden, bu küçük grup Kutsal Kitabı incelemek için düzenli olarak bir araya gelmeye başladı. Lotte’nin kız kardeşi Hallgerd de hakikati kabul etti ve sonra ikisi de Norveç’in çeşitli bölgelerinde hizmet eden gayretli öncüler oldular.
Feldt ve Gundersen özellikle, 1904 ve 1905’te Bergen’de yaptıkları duyuru faaliyetine olumlu karşılık aldılar. Zion’s Watch Tower’ın 1 Mart 1905 tarihli sayısında şu sözler yer aldı: “[Bergen’deki] Free Mission Kilisesinin önde gelen bir vaizi, hakikat ışığını net olarak kavradı ve şimdi hakiki İncil’i tümüyle, onu her zaman dikkatle dinleyen büyük dinleyici kitlesine duyuruyor.”
Bu vaiz, yayınlarımızdan öğrendiği muhteşem yeni hakikatleri öğrettiği için daha sonra Free Mission Kilisesinden atılan Theodor Simonsen’dı. Kilisenin kaybı Mukaddes Kitap Tetkikçilerinin kazancı oldu. Theodor, iyi bir birader ve konuşmacı olarak kardeşlerin takdirini kazandı. Sonra, Mukaddes Kitap Tetkikçilerinin büyüyen bir cemaatinin olduğu Kristiania kentine yerleşti.
İLK ÖNCÜLERDEN BAZILARI
1905 yılı civarında Mukaddes Kitap Tetkikçilerinin şu dört kentte cemaatleri vardı: Skien, Kristiania, Bergen ve Narvik. Kısa süre içinde birkaç gayretli müjdeci öncülüğe başladı ve iyi haberi ülkenin başka birçok bölgesine götürdü. Bu ilk öncülerin ilginç geçmişleri vardı.
Norveç’teki ilk öncü hemşire Helga Hess’ti. Bergen’de yaşayan Helga öksüz kalmıştı ve 17 yaşındayken kilisenin Pazar okulunda öğretmen olmuştu. Theodor Simonsen’ın Free Mission Kilisesinde, Mukaddes Kitap Tetkikçilerinin bir kitabından öğrendiklerine dayanarak yaptığı konuşmada duydukları çok ilgisini çekti ve o da aynı yayını okumaya başladı. Pazar okulu öğretmenliğinden istifa etti ve 1905’te, 19 yaşındayken Hamar ve Gjøvik’te iyi haberi duyurmaya başladı.
Andreas Øiseth (Öyset) 1908 yılında bir gün, Kongsvinger yakınlarındaki ailesine ait çiftlikte odun keserken öncü bir birader ona şahitlikte bulundu ve The Divine Plan of the Ages (Çağların Tanrısal Planı) kitabını bıraktı. 20 yaşlarında olan Andreas, kitabı çok beğendi ve daha fazla yayın istedi. Birkaç ay sonra çiftliği kardeşlerinden birine devredip öncülüğe başladı. Sonraki sekiz yıl boyunca, hemen hemen tüm ülkede iyi haberi duyurdu. İlk önce kuzeye, ülkenin iç kısımlarına gitti; yazın bisikletle, kışın da bir tür yük kızağıyla yolculuk etti. Tromsø’ye geldiğinde güneye yönelip tüm kıyı şeridi boyunca şahitlik ederek Kristiania’ya ulaştı.
Moss limanının yakınlarındaki Rygge’de (Rüygge) yaşayan Anna Andersen da ilk öncülerden biriydi. Yıllarca Selamet Ordusunda görev yapmıştı ve kendini muhtaç durumda olanlara yardım etmeye adamıştı. 1907 yılı civarında yayınlarımızdan birkaçını okudu ve hakikati bulduğunu fark etti. Kristiansund’da, kendisi gibi Selamet Ordusunda görev yapan Hulda Andersen’la (sonraki soyadı Øiseth) temasa geçti ve o da Kutsal Kitaba ilgi gösterdi. Kısa süre sonra bu iki kadın, bir buharlı gemiyle kuzeye doğru uzun bir yolculuğa çıktı. Rusya sınırına yakın bir liman kenti olan Kirkenes’e kadar gittiler. Her limanda kıyıya çıktılar ve yayın bıraktılar. Anna tahminen 1912’de öncülüğe başladı. Onlarca yıl ülkenin dört bir yanını tekneyle ve bisikletle dolaştı ve Norveç’in hemen her kasabasına yayınlarımızı ulaştırdı. Güneyde, Kristiansand’da epeyce kaldı ve oradaki büyüyen cemaat için harika bir destek oldu.
Karl Gunberg Mukaddes Kitap Tetkikçisi olmadan önce deniz kuvvetlerinde görev yapıyordu. Tahminen 1911’de öncülüğe başladığında 30’lu yaşlarının ortasındaydı ve geçimini seyir eğitmenliği yaparak sağlıyordu. Karl oldukça sert görünmesine rağmen tatlı ve komik biri olarak tanınıyordu. İyice yaşlanana dek Norveç’in dört bir yanında iyi haberi duyurdu. Daha sonra da göreceğimiz gibi geçmişte deniz subayı ve seyir öğretmeni olması, iyi haberin yayılmasında çok yararlı olacaktı.
KARDEŞLİK BAĞLARI GÜÇLENİYOR
Ekim 1905’te Kristiania’da düzenlenen ilk büyük ibadet herkesi çok heyecanlandırdı. Bu ibadete yaklaşık 15 kişi katıldı ve 3 kişi vaftiz edildi. 1906’da Bergen’de de bir büyük ibadet yapıldı ve 1909’dan sonra her yıl büyük ibadetler düzenlendi; bu ibadetlere Danimarka, Finlandiya ve İsveç’ten konuşmacılar geliyordu. Bu biraderlerden bazıları cemaatleri ziyaret eden pilgrimlerdi, onlar bugünkü gezici gözetmenlerin yaptığı işi yapıyorlardı.
Russell biraderin ziyaretleri, bu yılların unutulmaz olaylarıydı. O 1909’da hem Bergen’i hem de Kristiania’yı ziyaret etti. Kardeşler onunla tanışma ve konuşmalarını dinleme fırsatı buldukları için minnettardı. Russell biraderin 1911 yılındaki ikinci ziyareti çok ilgi topladı ve yaptığı umumi konuşmayı dinlemeye tahminen 1.200 kişinin gelmesi orada bulunan 61 kardeşi çok mutlu etti!
Üç yıl sonra Russell birader Henry Bjørnestad’yı (Byönesta), Norveç ve İsveç’teki kardeşleri düzenli olarak ziyaret etmek üzere görevlendirdi; o, Norveçli ilk gezici gözetmen oldu.
1914’TEN ÖNCE FAALİYET HIZLANIYOR
1910’da Peoples Pulpit (Halkın Kürsüsü) isimli bir broşür dizisi yayımlanmaya başladı; bu, şahitlik ederken kullanılabilecek yararlı bir araç oldu. Bu yayınlar daha fazla Mukaddes Kitap Tetkikçisinin duyuru işinde faal olmasına yardım etti. Dinsel yanılgıları ortaya çıkarmaya ve Kutsal Kitap hakikatlerini açıklamaya istekli kardeşler bu broşürden binlerce adet ücretsiz olarak dağıttılar. Broşür sık sık gazete eki olarak verilirdi.
Mukaddes Kitap Tetkikçileri 1914’te olacakları heyecanla bekliyordu. The Time Is at Hand (Vakit Yakındır) kitabı, Milletlerin döneminin 1914’te sona ereceğini ve o günlere sıkıntı ve anarşinin damgasını vuracağını, sonra da Tanrı’nın Krallığının yönetime geçeceğini açıkladı. (Bu kitap Millennial Dawn dizisinin ikinci cildiydi.) Ayrıca Mukaddes Kitap Tetkikçileri, Mesih’le birlikte hüküm sürecek kişilerin gökteki ödüllerini o zaman alacağını umuyordu.
Bu çok sık konuşulan bir konuydu. Örneğin Karl Kristiansen, Temmuz 1914’te Skien kent orkestrasında çaldığı bir akşam, konsere ara verildiği sırada etrafındaki bazı kişilere şöyle dedi: “Birkaç hafta içinde bir şeyler olacak. Önce savaş çıkacak, sonra devrim olacak, ardından anarşi yaşanacak ve sonra da Tanrı’nın Krallığı gelecek.” Bundan kısa bir süre sonra I. Dünya Savaşı patlak verince, insanlar Karl’a gidip daha fazla şey öğrenmek istedi.
Daha güneydeki Arendal liman kentinde 1914 yılında sadece bir Mukaddes Kitap Tetkikçisi vardı. Bu hemşire bir gün sokakta Mia Apesland’la tanıştı ve ona Kutsal Kitaba göre 1914’ün sonbaharında savaş çıkacağını söyledi. Mia “Bu olursa iman edeceğim” dedi. Kısa süre sonra Mia, hemşirenin söylediklerinin gerçekleştiğini görünce sözünü tuttu ve hakikati benimsedi. Mia, onunla konuşan hemşire ve başka birkaç kişi, Arendal cemaatinin çekirdeğini oluşturdu.
GELİŞMELER VE ARDINDAN YAŞANAN SORUNLAR
Olaylar geliştikçe Mukaddes Kitap Tetkikçileri, 1914’le ilgili tüm beklentilerinin gerçekleşmediğini fark ettiler. Yine de faaliyetlerini gayretle sürdürdüler. Etkileyici slaytlar ve filmlerden oluşan “Yaratılışın Fotodramı” aracılığıyla Aralık 1914’ten başlayarak 1915 yılı boyunca Kristiania, Bergen, Trondheim, Skien, Arendal ve Kristiansand’da toplanan büyük dinleyici kitlelerine harika bir şahitlikte bulunuldu.
Ancak kısa süre sonra bazı sorunlar çıktı. Yaklaşık 10 yıldır Norveç’teki faaliyeti yürüten Fritiof Lindkvist kendi görüşlerine çok önem vermeye başladı ve 1916’da teşkilattan ayrıldı. Bunun üzerine sonraki birkaç yıl boyunca Norveç’teki faaliyeti İsveç ve Danimarka’daki sorumlu biraderler yürüttü. 1921’de Norveç’teki faaliyetin gözetimine Enok Öman atandı ve 1945’e dek görevini sürdürdü.
1916’da C. T. Russell öldüğünde ve J. F. Rutherford Mukaddes Kitap Tetkikçilerinin faaliyetlerinin gözetimini devraldığında da genel bir huzursuzluk yaşandı. 1914’le ilgili beklentilerin gerçekleşmemesi ve teşkilattaki değişiklikler birçoklarının teşkilatı terk etmesine neden oldu. Bu özellikle Bergen’de ciddi sorunlara yol açtı; 1918’de oradaki cemaatte sadece bir birader ve yedi hemşire kalmıştı. Trondheim’da çok sayıda kişi cemaatten ayrıldı; Kristiania’da da bir grup hakikatten uzaklaştı. Ancak teşkilata vefayla bağlı kalanlar çok geçmeden Yehova’nın desteğini bol bol gördü.
YENİDEN CANLANIYORLAR
Rutherford birader 1918 yılında, “Şimdi Yaşayan Milyonlarca Kişi Hiç Ölmeyecek” başlıklı ilgi çekici bir konuşma yapmıştı. Bu heyecan verici konuşma, 1920 ile 1925 yılları arasında dünya çapında yapıldı. A. H. Macmillan bu konuşmayı yapmak için New York’taki merkez bürolarından Norveç’e geldi ve birkaç şehirde konuşma yaptı. Kristiania’daki üniversitenin konferans salonundaki bütün koltuklar doldu ve birçok insan içeri giremedi. Fakat Öman birader, girişte bir kutunun üzerine çıkıp yüksek sesle şu ilanı yaptı: “Bir buçuk saat sonra geri gelirseniz Macmillan konuşmayı tekrar yapacak.” Gerçekten de Macmillan biraderin ikinci kez yapacağı konuşmayı dinlemek isteyen insanlar salonu doldurdu. Sonraki yıllarda Norveçli biraderler bu konuşmayı bütün ülkede yaptılar. Birçok kişinin Armagedon’da kurtulacağına ve yeryüzü cennetinde sonsuz yaşam kazanacağına dair Kutsal Yazılara dayanan ikna edici kanıtları binlerce kişi can kulağıyla dinledi. Bazıları da iyi haberi, “Şimdi Yaşayan Milyonlarca Kişi Hiç Ölmeyecek” başlıklı konuşmayla aynı ismi taşıyan kitapçık sayesinde duydu.
1922 ile 1928 yılları arasında Mukaddes Kitap Tetkikçileri bölge ibadetlerinde kabul edilen kararları içeren yüz binlerce broşür dağıttı. Bu broşürlerden bazıları şunlardı: A Challenge to World Leaders (Dünya Liderlerine Bir Meydan Okuma), A Warning to All Christians (Tüm Hıristiyanlara Bir Uyarı) ve Ecclesiastics Indicted (Vaizler Suçlanıyor). Birçok Mukaddes Kitap Tetkikçisi, duyuru işine bu broşürleri dağıtarak katılmaya başladı.
Yine de ilerleme oldukça yavaştı. Öncüler ve gayretli müjdeciler bıkıp usanmadan iyi haberi duyursalar da, diğer kardeşlerin duyuru işine daha çok katılmak için yardıma ihtiyacı vardı. Ayrıca hâlâ yayınların çoğu Norveççe değil, Dan-Norveç dilinde, Danca veya İsveççe yayımlanıyordu. Peki duyuru işini canlandırmak için ne yapılabilirdi?
Nisan 1925 tarihli Norveççe Bulletin’de (şimdiki Krallık Hizmetimiz) heyecan veren şu ilan yer aldı: “Bu vesile ile size The Golden Age dergisinin ilk Norveççe sayısını gönderiyoruz. Artık isteyenler bu dergiye abone olabilir.” Bu, The Golden Age (bugünkü adıyla Uyanış!) dergisinin Mart 1925 tarihli sayısıydı. Norveççe Golden Age’in tirajı çok geçmeden sadece Norveç’te değil, Danimarka’da da yüksek rakamlara ulaştı. 1936’da Norveççe Golden Age’in adı değişip Ny Verden (Yeni Dünya) olduğunda artık derginin 6.190 Norveçli abonesi vardı.
DAHA İYİ BİR TEŞKİLATLANMA VE YENİ BİNALAR
Mayıs 1925’te, İskandinavya’nın çeşitli yerlerinden 500’ü aşkın Mukaddes Kitap Tetkikçisi, İsveç’in Örebro kentinde yapılan bölge ibadeti için bir araya geldi. Bölge ibadetinde Rutherford birader, Danimarka’nın Kopenhag şehrinde bir Kuzey Avrupa Bürosu kurulacağını ilan etti. Danimarka, Norveç, İsveç, Finlandiya ve Baltık ülkelerindeki faaliyetlerimizin gözetimiyle ilgilenmek için Londra’dan William Dey birader gelecekti. Her ülkenin kendi gözetmeni olmaya devam edecekti ve Norveç’te bu sorumluluğu yine Enok Öman yerine getirecekti.
Aslen İskoçyalı olan William Dey, duyuru faaliyetinin hızlanması için çok emek veren enerji dolu bir biraderdi. İşleri organize etmekte çok becerikliydi, ayrıca hoş kişiliği ve hizmetteki iyi örneğiyle kardeşleri cesaretlendirirdi. 1925’in Eylül ve Ekim aylarında Norveç’in dört bir yanına seyahat etti ve cemaatlerin faaliyetlerini merkez bürolarından gelen talimatlara göre düzenledi. Birader İngilizce konuşuyordu, bir tercüman da söylediklerini çeviriyordu. Dey birader, II. Dünya Savaşı’na dek Kuzey Avrupa Bürosunun gözetmeni olarak hizmet etti.
Kardeşler bir süredir Norveç Bürosu için daha uygun bir yer arıyorlardı. 1925’te bir biradere biraz para miras kaldı ve birader Oslo’da üç katlı bir bina alıp neredeyse yarı fiyatına teşkilata sattı. Zamanlama harikaydı! 1983’e kadar bu bina ihtiyacımızı gayet iyi karşıladı.
FAAL ŞAHİTLERİN TEŞKİLATI
1931 yılında, Tanrı’nın toplumunun tarihinde çok önemli bir gelişme yaşandı. O yıl yeni bir isim aldık: Yehova’nın Şahitleri. Öman birader şöyle diyor: “Yeni ismimizi kabul ederken hepimiz ayağa kalkıp büyük coşkuyla ‘Ja’ [Evet] diye bağırdık.” Kutsal Yazılara dayanan bir isim almaları kardeşleri çok heyecanlandırdı ve bu isme uygun yaşamaya kararlıydılar.
Kardeşlerin Norveç’te coşkuyla sürdürdüğü duyuru faaliyetini Yehova’nın desteklediği çok açıktı. Ortalama müjdeci sayısı 1918’de 15 iken 1938’de 328’e yükselmişti. Yehova’nın toplumu sadece Mukaddes Kitap Tetkikçileri değildi, onlar aynı zamanda Yehova’nın faal şahitleriydi.
Buna bir örnek, 1917’de vaftiz edilip Skien cemaatine katılan Even Gundersrud adlı biraderdi. Başlarda eşi, Even’in ibadetlere gitmesine engel olmak için ayakkabılarını saklardı. Fakat bu onu durduramadı, ibadete yalınayak gitti! Hatta eşi bir defasında Even’i yatak odasına kilitledi, ama birader camdan atlayarak evden çıktı. Eşinin yaptığı hiçbir şey Even’in ibadetlere gitmesine engel olamadı. Üstelik birader eşine nazik davranmaya devam etti. Eşi, Even’in şehirde yalınayak dolaşmasından utanmaya başladı. İbadetlerin Even için neden bu kadar önemli olduğunu merak edip onunla birlikte ibadetlere katılmaya başladı. Sonunda o da Yehova’nın Şahidi oldu.
Skien cemaatinin coşkusu o zamanki tüm cemaatlerin ruhunu yansıtıyordu. Oradaki kardeşler civardaki şehirlerde, kasabalarda ve kırsal bölgelerde iyi haberi geniş çapta duyurdu. Hafta sonları sık sık, kamyonet ya da teknelerle iyi haberi duyurmak ve ibadetler düzenlemek için o bölgelere giderlerdi. Çok geçmeden o yörede yeni gruplar ve cemaatler kuruldu. Diğer cemaatler de faaliyetlerini yoğun şekilde sürdürüyordu.
BERGEN’DE YAŞANAN İLERLEME
Bergen civarındaki faal müjdecilerden biri de Torkel Ringereide’ydi. 1918’de, Mukaddes Kitap Tetkikçilerinin yayımladığı bir broşür eline geçti. O günlerde Bergen cemaatindeki tek birader olan Dahl’ı arayıp buldu. Dahl birader evinde cemaatin geri kalan fertleriyle, yani yedi hemşireyle birlikte ibadet yapmaya başlamıştı. Onlardan biri de o sırada Bergen’de oturan, daha önce sözünü ettiğimiz Helga Hess’ti. Torkel de bu küçük cemaate katıldı ve 1919’da Helga’yla evlendi.
Torkel gür sesli, korkusuz bir adamdı. Yıllar boyunca cemaatte umumi konuşma yapan tek birader o oldu. Hemen hemen her pazar konuşma yapar, din adamlarının ikiyüzlülüğünü ve sahte dinsel öğretilerini cesurca ortaya sererdi. Yapılacak konuşmalar genellikle gazetelerde ilan edilirdi ve ibadetlere katılan ilgi gösterenlerin sayısı o yöredeki Mukaddes Kitap Tetkikçilerinin sayısını kat kat aşardı.
Torkel dinleyicilerini hakikati insanlarla paylaşmaya teşvik ederdi. 1932’de dinleyiciler arasında Nils Raae de vardı. Nils hakikati bir yıldır biliyordu ama duyuru faaliyetine katılmak konusunda isteksizdi. Cemaat The Kingdom, the Hope of the World (Krallık, Dünyanın Ümidi) kitapçığıyla büyük bir duyuru faaliyetine başlayacaktı. Bu sırada Torkel tarla hizmetine katılmanın gereği hakkında bir konuşma yaptı. Nils duygularını şöyle dile getirdi: “Mükemmel bir konuşmaydı. Tüylerim diken diken oldu.” Konuşmanın sonunda Torkel, Yehova’nın İşaya 6:8’deki şu sözlerinden alıntı yaptı: “Kimi göndereyim, bizim için kim gidecek?” Ardından şöyle dedi: “Hepimiz İşaya gibi cevap verelim: ‘Ben giderim! Beni gönder.’” Bu tam da Nils ve karısının ihtiyacı olan şeydi. Hiç tereddüt etmeden hizmete başladılar.
Kardeşler sık sık Torkel ve Helga’nın evine giderdi. Hep hakikat hakkında konuşurlardı ve bu, yeni ve genç müjdecileri çok teşvik ederdi. Bergen’deki müjdeciler çoğunlukla civardaki bölgelere tekne ve kamyonetle şahitlik etmeye giderdi. Daha sonra tecrübelerini paylaşmak ve birlikte vakit geçirmek için bir araya gelirlerdi.
OSLO’DAKİ GAYRETLİ MÜJDECİLER
1920 ve 30’larda duyuru işi Oslo çevresinde de ilerliyordu. Müjdecilerden biri 1923’te vaftiz edilen Olaf Skau’ydu. O, 1927’de cemaatte hizmet yöneticisi olarak tayin edildi. Her işin altından kalkan, sevgi dolu bir gözetmen olarak yıllarca hizmet etti. Oslo’daki duyuru işini organize etti; ayrıca başkent yakınlarındaki bölgelere, hafta sonları otobüs veya kamyonetle şahitlik turları düzenledi. Gece geç saatlere kadar oturup haritalar çizer ve vaizlik turları planlardı.
Oslo’daki müjdeciler, pek çok şehir ve kırsal bölgede iyi haberi duyurdular. Sahalarının sınırları kentin güneyindeki Halden ve Fredrikstad’dan kuzeyindeki Hamar’a ve kentin doğusundaki Kongsvinger’dan batısındaki Drammen ve Hønefoss’a kadar uzanıyordu. Müjdeciler sabah 9’da sahaya varır ve bütün gün evden eve şahitlik ederdi. Ziyaretleri sırasında genellikle umumi ibadetler de düzenlerlerdi. Bu faaliyet sayesinde yeni grup ve cemaatlerin temeli atıldı; o bölgelerde yaşayan az sayıda kardeş de yapılanları çok takdir etti. 1935’te yapılan dokuz günlük bir özel faaliyet sırasında Oslo’daki 76 müjdeci 13.313 kitapçık verdi, yani müjdeci başına ortalama 175’ten fazla kitapçık!
Olaf’ın eşi Esther artrit hastasıydı ve tekerlekli sandalyeye mahkûmdu. Yine de çok konuksever olduklarından evleri kardeşlerin uğrak yeriydi. Yemeği genelde Olaf yapardı, çoğunlukla da kanat pişirirdi ve kardeşler onun pişirdiği enfes kanatlara bayılırdı. Fakat pek çok yaşlı kardeşin Skau’larla ilgili bugün bile hatırladığı şey onların evinde yaptıkları ruhen yapıcı buluşmalar, Kutsal Kitapla ilgili ilginç sohbetler ve oynadıkları Kutsal Kitap oyunlarıdır. Ragnhild Simonsen “Skau’ların evinden her zaman büyük sevinçle ayrılırdık” diyor.
“SONSUZ YAŞAMA KARŞI DOĞRU TUTUMA SAHİP OLANLAR”
O yıllarda insanlar daha dindardı ve Kutsal Kitabı şimdikinden daha iyi biliyorlardı. Pek çoğu Kutsal Kitap hakkında konuşmaya istekliydi ve tıpkı birinci yüzyıldaki gibi ‘sonsuz yaşama karşı doğru tutuma sahip olanlar iman etti’ (Elçi. 13:48).
Durdei Hamre bunlardan biriydi. 1924’te bir kitapçık aldı ve hemen o akşam oturup gece boyunca okudu. Sonradan şöyle dedi: “O gece Pentekostalist olarak yatıp Yehova’nın Şahidi olarak kalktım.”
1920’lerin ortalarında Fjelltvedt (Fyelfet) ailesinin sekiz oğlundan biri, cehennemle ilgili bir umumi konuşma dinledi ve bu konuda bir kitapçık aldı. Kitapçığı okuyunca cehennemin sahte bir öğreti olduğuna ikna oldu. Kısa bir süre sonra ailece çiftliklerinde buluştuklarında, öğrendiklerini yedi erkek ve üç kız kardeşine heyecanla anlattı. O gece geç saatlere kadar kitapçık üzerinde konuştular. Çok geçmeden tüm kardeşleri ve onların eşlerinden pek çoğu Mukaddes Kitap Tetkikçisi oldu. Daha sonra onların çocuklarından ve torunlarından birçoğu da gayretli müjdeciler oldu ve bazıları hakikati başka yerlere de götürdü.
1936’da, New York’taki dünya merkez bürolarından M. A. Howlett’ın konuşma yaptığı Bergen ve Oslo’daki bölge ibadetlerinde, insanların ruhi konulara olan ilgisi açıkça belli oldu. Bergen’de umumi konuşmaya, aralarında din adamlarının ve bir piskoposun da bulunduğu 810 kişi katıldı. Dinleyicilerin sadece 125’i Yehova’nın Şahidiydi. Oslo’daki umumi konuşmayı da 140’ı Şahit olmak üzere 1.014 kişi dinledi!
“GELMEYE BAŞLIYORLAR!”
Vahiy 7:9-17’de değinilen ‘büyük kalabalığın’ kimliği 1935’te açıklanınca Yehova’nın Şahitleri büyük bir sevinç yaşadı. Kardeşler, cennet yeryüzünde sonsuza dek yaşama ümidine sahip olanların, meshedilmişler gibi kendilerini Tanrı’ya adayarak O’na hizmet edebileceklerini öğrenmekten mutluluk duydu. O yıldan itibaren duyuru işi ‘büyük sıkıntıdan’ sağ geçecek olan büyük kalabalığın toplanması üzerinde yoğunlaştı. Bu ruhi anlamda insanlık tarihi boyunca yapılan en büyük hasat işiydi.
Gökte yaşama ümidine sahip bazı öncüler 1935’te Lillehammer yakınlarındaki bir kırsal bölgede iyi haberi duyuruyorlardı. On yaşındaki John Johansen, ailesine Tanrı’nın yeryüzünü cennet haline getirmekle ilgili amacını anlatan öncüleri can kulağıyla dinlemişti. 13 yaşına geldiğinde harika ümidini başkalarıyla paylaşmayı öyle istiyordu ki, babasının çantasını alıp yaşadıkları bölgede şahitlik etmeye başladı, hem de tek başına! Aradan 70 yılı aşkın bir süre geçti; John bugün eşi Edith’le birlikte hâlâ gayretle şahitlik ediyor ve yıllar içinde insanların akın akın hakikate gelmesinde bir payı olduğu için çok mutlu.
1937’de bir gün Olaf Rød ve başka bir birader Olaf’ın evinde büyük kalabalık hakkında konuşuyorlardı. Haugesund’daki tek Şahitler onlardı ve bu devasa toplama işinin nasıl yapılacağını merak ediyorlardı. Derken kapı çalındı. Kapıyı Olaf açtı, gelen Alfred Trengereid’di. Eline Gözcü Kulesi’nin bir sayısı geçmiş ve okudukları çok hoşuna gitmişti. Zaman kaybetmeden kayığına atlayıp küreklere sarılmış, Şahit olduğunu bildiği Olaf’tan yayın almak için Haugesund’a gitmişti. Olaf şaşırıp kaldı. ‘İşte gelmeye başlıyorlar!’ diye düşündü. Aynı şekilde ve aynı zamanda olmasa da insanlar gerçekten geliyordu. Alfred, birader oldu ve o bölgede daha pek çok insan Krallığın iyi haberine olumlu karşılık verdi.
BÜYÜK KALABALIK TEKNELERLE TOPLANIYOR
Norveç’te duyuru işi ilk başladığında, onlarca adada ve uzak kıyı kesimlerinde yaşayan insanlara iyi haberi ulaştırmak çok zor bir işti. Bu nedenle 1928’de Büro motorlu bir tekne satın aldı. Bu tekne iki ya da üç öncünün kalabileceği kadar büyük ve Norveç’in girintili çıkıntılı sarp kıyılarında yol alabilecek kadar dayanıklıydı. Peki ama tekneyi kim kullanacaktı? Deneyimli öncü Karl Gunberg gönüllü oldu. Deniz kuvvetlerinde ve seyir öğretmenliği yaparak edindiği deneyimin çok yararı oldu. Elihu isimli ilk tekne Oslo’dan denize açıldı ve kıyı boyunca limanlarda dura dura güneye doğru yol aldı. Ancak 1929 kışında bir akşam, Stavanger açıklarında bir fırtınada büyük hasar gördü. Teknedeki kardeşler kıyıya sağ salim çıkınca herkes rahat bir nefes aldı.
Kardeşler 1931’de başka bir tekne aldılar ve adını Ester koydular. Dümende yine Karl vardı ve ona iki birader eşlik ediyordu. Ester sonraki yedi yıl boyunca Norveç’in batısı ve kuzeyindeki sahaları taradı. 1932’de Karl “artık yeni maceralara atılmak için çok yaşlandığını” hissetti. Bu yüzden denizlere veda edip tekneyi Johannes Kårstad’a bırakarak Norveç’in doğusunda öncülük yapmaya başladı. 1938’de Ester’in yerini Ruth isimli tekne aldı ve 1940’ta II. Dünya Savaşı teknelerle yapılan duyuru işine son verene dek bu tekne kullanıldı. Denizci öncüler geniş bir alanı taradılar ve gittikleri her yerde çok sayıda yayın bıraktılar. 1939’da Ruth teknesiyle hizmet eden Andreas Hope ve Magnus Randal, sadece bir yılda 16.000’den fazla kitap, kitapçık ve dergi dağıttıklarını ve 2.531 kişiye gramofonla 1.072 konuşma dinlettiklerini rapor ettiler.
Teknelerle iyi haberi duyuran kardeşler hem harika tecrübeler yaşadılar hem de muhteşem manzaralar gördüler. Andreas Hope “Her gün daha da kuzeye gidiyorduk” diyor. “Fiyortların arasından geçiyor ve görkemli burunların etrafından dolaşıyorduk. Manzara olağanüstü, heybetli ve tüyler ürperticiydi.” Kışın Kutup Dairesi’nin kuzeyinde “nefes kesici kuzey ışıklarının” dansını hayranlıkla seyrettiler. Yazın da “gece güneşinin parıltısı” göz kamaştırıyordu.
GAYRETLİ BİR ÖNCÜ HEMŞİRE
Öncülerin sayısı 1930’larda hızla arttı. İmkânları sınırlı olsa da çok büyük bir alanda iyi haberi duyurdular ve Kutsal Kitaba dayalı yayınlar dağıttılar. Bitmez tükenmez gayretleri ilerideki gelişmeler için sağlam bir temel hazırladı.
Bu öncülere bir örnek Solveig (Sulvey) hemşireydi. Oslo’da yaşayan Solveig Løvås (sonraki soyadı Stormyr) hakikati arıyordu ve çeşitli dinsel toplantılara katılmıştı. Bir gün Yehova’nın Şahitlerinin ibadetine katıldı ve Kutsal Kitapla ilgili hakikati bulduğunu fark etti. 1933’te vaftiz edildi ve iki yıl sonra öncü olarak hizmet etmek için Norveç’in kuzeyine gitti. Çocuk felci geçirdiği için aksayarak yürümesine rağmen Solveig hemşire, altı yılda Bodø’nün güneyinden ta Kirkenes’e kadar neredeyse tüm şehirlerde, kasabalarda, balıkçı köylerinde ve daha küçük yerleşim yerlerinde iyi haberi duyurdu. Binlerce insan yayınlarımızdan aldı. Solveig sadece bir yılda 1.100’den fazla kişinin dergilerimize abone olmasını sağladı.
Solveig’in mesajına büyük ilgi gösterenlerden biri, Vesterålen’in Hennes köyünde yaşayan marangoz Dag Jensen’dı. Dag yıllarca yayınlarımızı hakikate ilgi gösteren kişilerden almıştı. Solveig, ziyareti sırasında onu dergilere abone etti ve şahitlik etmek için başka sahalara gitti. Dag elinde bulunan az sayıdaki yayını ilgi gösteren başka kişilere ödünç vererek kendi başına iyi haberi duyurmaya başladı.
Solveig hemşire, Andøya Adası’ndayken balıkçıların kaldığı bir barakaya gitti. Bu iriyarı adamlara cesurca şahitlik etti, gramofondan konuşmalar dinletti ve dergilerimize abone olabileceklerini söyledi. Frits Madsen adında genç bir balıkçı hakikate ilgi gösterdi ve dergilerimize abone oldu. Solveig o sahayı bitirince başka yerlere gitti. O zamanlar iş böyle yürüyordu; öncüler iyi haberi duyurur, ilgi gösteren insanlar bulur, yayın bırakır, onları dergilere abone eder ve sonra da yeni sahalara giderlerdi. Peki ilgi gösteren tüm bu insanlara nasıl yardım edilebilirdi?
TANRI’NIN KOYUNLARINA ÇOBANLIK EDİLİYOR
Ocak 1939’da gezici gözetmenlerle ilgili yeni bir düzenleme yapıldı. Norveç dört çevreye bölündü. Artık çevre gözetmenleri (o zamanki adıyla mıntıka hizmetçileri) gittikleri her yerde eskisinden daha uzun süre kalacaklardı. Cemaatlere destek olmak, yeni cemaatler kurmak ve ilgi gösterenlerin hizmete katılmasına yardım etmek üzerinde daha fazla yoğunlaşmaya başladılar. Andreas Kvinge çevre gözetmeni olarak 4. Çevreye tayin edildi. 4. Çevre, Florø’den Kirkenes’e kadar, tam 2.600 kilometre uzunluğunda bir alanı kapsıyordu. Bu geniş bölgede sadece üç cemaat vardı: Trondheim, Namsos ve Narvik. Ama cemaatlerden uzak müjdeciler, gruplar ve ziyaret edilmeyi bekleyen bir sürü dergi abonesi de vardı.
Eşi Sigrid’le birlikte çoğunlukla bisikletle yol alan Andreas kuzeye doğru giderek müjdecilerin ve hakikate ilgi gösterenlerin ilerlemesine yardım etmeye çalıştı. Solveig Løvås gibi öncüler ona, ruhen yardıma ihtiyacı olan ilgi gösteren kişiler hakkında bilgi verdi. Örneğin Solveig ona Hennes köyündeki Dag Jensen’dan ve Andøya Adası’ndaki Frits Madsen’dan söz etti.
Andreas 1940’ta Dag’la ilk tanıştığı anı şöyle anlatıyor: “Tıraş oluyordu, yüzü köpükle kaplıydı. Köpüklerin arasından ışıl ışıl parlayan o gözleri hiç unutmayacağım. Kendimi tanıttığımda tıraş olduğunu unutuverdi.” Andreas, Dag’ın ruhen ilerlemesine yardım etti. Dag çok coşkuluydu ve kısa süre içinde eşi Anna da dahil pek çok arkadaş ve akrabasının hakikati öğrenmesine yardım etti.
Andreas, Andøya Adası’nın Bleik köyüne gidip genç balıkçı Frits Madsen’ı buldu. Andreas’ın yardımıyla Frits ve eşi daha sonra orada kurulan cemaatin temeli oldular. Andreas ve eşi başka pek çok yerde de, hakikati Solveig ve diğer çalışkan öncülerden duyan insanları ziyaret ettiler. O ve diğer çevre gözetmenleri ibadetler düzenlediler ve cemaatler kurdular. Birinci yüzyıldaki Hıristiyan cemaatinde olduğu gibi Norveç’te de bazıları dikiyor, bazıları suluyor ve Tanrı muhteşem şekilde büyütüyordu (1. Kor. 3:6).
II. DÜNYA SAVAŞI NORVEÇ’İ SARSIYOR
Nisan 1940’ta Alman ordusu ülkeyi işgal edince Norveç II. Dünya Savaşı’na girdi. Sadece 62 gün süren çarpışmanın ardından Nazi Almanyası tüm ülkeyi hâkimiyeti altına aldı. Bu süre boyunca bazı kentler yoğun bir bombardımana tutulmuştu. İşgal başladıktan birkaç gün sonra Gestapo (Nazi Almanyasının siyasi polis örgütü), Büro gözetmeni Enok Öman’ı tutukladı. Bir hafta boyunca hapiste kalan Öman birader kısaca sorguya çekildikten sonra serbest bırakıldı. Birkaç hafta sonra Gestapo onu tekrar götürüp sorguya çekti.
Kardeşler Nazilerin Almanya’dakiler gibi onları da toplama kamplarına göndereceklerinden korktular. Fakat böyle bir şey olmadı; müjdeciler kararlılıkla ve gayretle iyi haberi duyurmaya devam ettiler. Aslında insanlar savaş nedeniyle iyi habere daha olumlu karşılık veriyordu ve pek çok Kutsal Kitap tetkiki (o zamanki adıyla “örnek tetkik”) başlatıldı. Consolation (Uyanış! dergisinin o günkü adı) Ny Verden adıyla Norveççe yayımlanmaya devam ederken, Gözcü Kulesi Danca olarak Danimarka’dan geliyordu. İbadetler ve büyük ibadetler yapılmaya devam ediyor ve ilginçtir ki müjdeci sayısı gitgide artıyordu.
BASKINLAR, TUTUKLAMALAR VE YASAKLAR
Fakat zor günler kapıdaydı. Alman polisi bir kez daha Büroya gelip yayınları istedi ve Öman biraderi sorguya çekti. 1940’ın sonlarında, Faşizm ve Nazizm’le ilgili ifadeler nedeniyle Enemies (Düşmanlar) kitabına el koydular. 1941’in başında polis bazı öncüleri tutuklayıp sorguya çekti. Bazen Alman ve Norveçli Naziler cemaatler hakkında bilgi edinmek için ibadetlere katılıp casusluk yapıyorlardı. Daha sonra Nazi yetkililer gelip Büronun stokunda bulunan Fascism or Freedom (Faşizm ya da Özgürlük) ve Government and Peace (Hükümet ve Barış) adlı iki kitapçığın tüm kopyalarına el koydular.
Aniden Temmuz 1941’de, Gestapo Norveç’teki duyuru faaliyetimize son vermek için ülke çapında engeller çıkarmaya başladı. Beş Alman polisi Beytel’e gelip kalan yayınlara el koydu ve Beytel ailesini polis merkezine götürüp sorguya çekti. Öman birader 12 hafta boyunca her gün polise rapor vermek zorunda kaldı.
İyi organize edilmiş bir operasyonla Gestapo, sorumlu konumdaki biraderlerin evlerine baskın yaptı ve Watch Tower Society’nin çıkardığı tüm yayınlara el koydu. Kardeşlere, duyuru işine son vermezlerse toplama kampına gönderileceklerini söylediler. Gestapo birkaç kardeşi tutukladı ve bazılarını birkaç gün gözaltında tuttu.
Moss’ta polisler Sigurd Roos’un evine gelip yayınlarına el koydular. Sigurd, eşi ve başka bir birader tutuklandı. Polisler onlara, şahitlik etmeyi ve Yehova ismini kullanmayı bırakmalarını söylediler. Müjdeciler Yehova ve Krallığı hakkında şahitlik etmekten asla vazgeçmeyeceklerini açıkladılar. Sonunda polisler “Ne yapalım, imanınıza da el koyamayız ya!” dediler. Birkaç saat sonra da bu kararlı müjdecileri serbest bıraktılar.
Naziler Oslo’da da Olaf Skau’nun evine gittiler. Evin altını üstüne getirip Kutsal Kitaplara, yayınlara, gramofonlara el koydular. Ayrıca Olaf’ın kitap dolabını mühürlediler. Fakat Olaf’ın fırına sakladığı müjdeci kayıt kartlarını bulamadılar. Sonra Naziler kitapları almak için bir kamyonla geri geldi. Başlarında, etrafa korku salan üst rütbeli bir Nazi subayı olan SS-Untersturmführer Klaus Grossmann vardı. Olaf yayınları ne yapacaklarını sorunca Grossmann onlardan kâğıt hamuru yapacaklarını söyledi.
Skau birader “Peki ama Yehova’dan hiç mi korkmuyorsunuz?” diye sordu.
Nazi subayı küstahça “Yehova ayağını denk alsa iyi eder!” dedi. Dört yıl sonra Naziler teslim olduğunda Grossmann intihar etti.
Naziler Temmuz 1941’de Bodø’de Andreas Kvinge’yi tutukladılar ve Norveç’in kuzeyindeki Şahitlerin yerlerini söylemesini istediler. Andreas tüm dürüstlüğüyle “Şu an neredeler bilmiyorum” dedi. Askerler sorgulamanın ortasında çantasındaki her şeyi yere saçtılar. Kardeşlerin, cemaat hizmetçilerinin ve ilgi gösterenlerin isim ve adreslerinin yazılı olduğu kâğıtlar etrafa dağılınca Andreas’ın neler hissettiğini bir düşünün! Fakat kimse kâğıtlara dönüp bakmayınca Andreas rahat bir nefes aldı. O an Gestapo’nun ilgilendiği tek şey, onun bir ifadenin altına imza atmasıydı; ifadede Andreas’ın, duyuru faaliyetinin ve Yehova’nın Şahidi olmanın yasak olduğunu kabul ettiği yazılıydı.
Andreas “Şu anda faaliyetimizin yasak olduğunu biliyoruz” diye karşılık verdi, “o yüzden bunu bildiğimi gösteren belgeyi imzalayabilirim. Fakat ibadet yapmamız, dergi ve kitap dağıtmamız yasak olsa bile Kutsal Kitabı kullanmaya ve insanlarla Tanrı’nın Krallığı hakkında konuşmaya devam edeceğiz.” Andreas’ın uzlaşmayacağını anlayan Gestapo onu serbest bıraktı.
Ardından Nazi yetkilileri kardeşlerin Büro olarak kullandığı eve de baskın yaptı. Sadece Öman çiftinin Büroda kalmasına izin verdiler, Beytel ailesinin diğer fertleri ise oradan ayrılmak zorunda kaldı.
YASAĞA RAĞMEN BİR ARAYA GELİYORLAR
Naziler Yehova’nın Şahitlerini ortadan kaldırmaya çalıştığında kardeşler durmadı; faaliyetlerini yeraltında sürdürmeye devam ettiler. Birkaç birader kardeşleri ziyaret edip cesaretlendirmek için çeşitli yerlere gitti. Bir süre Beytel’de hizmet etmiş olan Søren Lauridsen Norveç’in güneyine gitti. Kuzeyde Andreas Kvinge, şüphe çekmemek için bir yandan ufak tefek işlerde çalışıp bir yandan da hizmet ettiği çevrede bulunan Şahitleri ziyaret etti. Ruth isimli öncü teknesinde hizmet etmiş olan Magnus Randal, 1943’te Öman biraderden bazı adresler aldı ve kardeşleri cesaretlendirmek için bisikletle kuzeye doğru 1.200 kilometre yol katedip Bodø’ye gitti.
Yetkililer ibadetlerimizi yasaklasa da kardeşler birbirlerini teşvik etmek için bir araya gelmeye devam ettiler. Genelde evlerde, küçük gruplar halinde toplanırlardı ama bazen gizlice daha büyük gruplar halinde toplandıkları da olurdu. 1942’de Oslo’da iki farklı yerde yapılan ve 90 kardeşin sembollerden aldığı Anma Yemeğine 280 kişinin katılması onları çok mutlu etti!
Şahitler yerleşim yerlerinden uzak çiftliklerde ya da ormanlarda gizlice büyük ibadetler bile yaptılar. Bu ibadetlerin en büyüğü, 1943’te Ski (Şi) köyü yakınlarındaki bir ormanda yapıldı. Bu ibadete Oslo Fiyordu civarından yaklaşık 180 kardeş geldi. Ara verildiği bir sırada, kardeşler yemek yerken, ansızın üç atlı Alman askeri çıkageldi. Şimdi ne yapacaklardı?
Almanca bilen bir birader askerlerin yanına gitti ve onların yüzmeye gitmek istediğini ama yollarını kaybettiklerini öğrendi. Tahmin edersiniz ki kardeşler seve seve onlara ne tarafa gitmeleri gerektiğini gösterdiler.
Askerler ayrılırken biri diğerlerine “Sizce bu ne toplantısı?” diye sordu.
Arkadaşı “Şu koro toplantılarından biri olsa gerek” dedi. Tabii kardeşler onu düzeltmediler ve askerler ormanın derinliklerinde gözden kaybolurken rahat bir nefes aldılar.
YERALTI FAALİYETİ
Pek çok kardeş yayınları ilginç yerlere sakladı. Kardeşler yayınları toprağa gömüp gerektiğinde çıkardığından “yeraltı” kelimesi yeni bir anlam kazandı. Elektrikçilik yapan Skau birader bir koli dolusu kitabı işyerindeki transformatörün arkasına, Øiseth birader de yayınları arı kovanına sakladı. Kvinge biraderin ise küçük patates ambarında bir yayın zulası vardı.
Harstad’daki yayın deposunun bulunacağından korkan Lotte Holm oraya gidip tüm yayın kolilerini aldı. Bir gemiye binip kolileri üst üste koyarak güverteye güzelce yerleştirdi ve üzerlerine oturdu. Gemi varacağı yere yaklaşırken Lotte kıyıda bir sürü Alman askeri görünce çok korktu ve yayınları onlar görmeden nasıl gemiden indireceğini kara kara düşünmeye başladı. Ancak endişelenmesine gerek yoktu. Gemi kıyıya yanaştığında askerler bu yaşlı kadının taşıması gereken ağır yükü görünce ona acıdılar ve tüm kolileri kıyıya çıkarmasına yardım ettiler, hatta evine kadar taşıdılar. Bu nazik askerler o zamanki Şahitlere ne kadar büyük bir iyilik yaptıklarını tahmin bile edemezlerdi!
Kardeşler yasağa rağmen Gözcü Kulesi’nin son sayılarını İsveç ve Danimarka’dan gizlice Norveç’e sokmaya devam ettiler. İnceleme makalelerini Norveççeye tercüme ettiler ve daktiloyla çoğaltarak ülke çapında dağıttılar. Karmaşık bir kurye ağı vardı; kardeşler trenle, bisikletle ve tekneyle yolculuk ederek tam zamanında gelen ruhi gıdayı ülkedeki tüm Şahitlere ulaştırdı.
İYİ HABERİ DUYURMAYA DEVAM ETTİLER
Savaş zamanında Norveç’teki kardeşlerin vefasını sınayan bir durum ortaya çıktı. Temmuz 1941’de faaliyetimiz yasaklandığında kardeşlere Nazi yetkililerini kışkırtmamak için dikkatli olmaları tavsiye edilmişti. Dolayısıyla birçok kardeş daha çok, arkadaşlarına ve akrabalarına şahitlik etti ya da geçmişte konuşmuş oldukları kişileri ziyaret etti. Ancak bazı kardeşler bu yaklaşımın çok pasif olduğunu ve sadece Kutsal Kitabı kullanarak evden eve hizmet etmenin bir zararı olmayacağını düşündü. Duyuru işinin nasıl yapılması gerektiğiyle ilgili bazı anlaşmazlıklar yaşanmış olsa bile bu iki grup da muhalefet karşısında Yehova’ya sadakatle hizmet etmeye kesinlikle kararlıydı.
Peki ne yapacaklardı? Savaş yüzünden New York’taki dünya merkez bürolarıyla iletişim kurmak imkânsızdı, bu yüzden mesele çabucak hallolacak gibi görünmüyordu. Kardeşler görüş ayrılıklarının imanlarını zayıflatmasına izin verecek miydi? Yoksa duyuru işine ellerinden geldiğince katılmaya devam ederek meseleyi Yehova’nın ve teşkilatının çözmesini mi bekleyeceklerdi?
Kardeşlerin sadakatle sürdürdüğü hizmeti Yehova’nın desteklediği açıktı; çünkü savaş sırasında da savaştan beş yıl önceki gibi bir artış görüldü. Savaşa, yasağa ve duyuru yöntemlerindeki farklılıklara rağmen müjdeci zirvesi 1940’ta 462’yken, 1945’te 689’a çıktı ve bu, kardeşlere büyük sevinç verdi.
YEHOVA’YA BİRLİK İÇİNDE HİZMET EDİYORLAR
1945’te savaş sona erdikten sonra William Dey Norveç’e geldi ve Temmuz-Ağustos aylarında kardeşlerin faaliyetlerini yeniden organize etmelerine yardım etti. Dey birader Oslo, Skien ve Bergen’de ibadetler düzenledi ve tüm kardeşlere içten çabalarını birlik içinde sürdürme çağrısı yaptı. Yehova’nın bereketini gördüklerine, artışa tanık olduklarına ve Yehova’nın rehberliğine güvenerek ilerleyebileceklerine dikkat çekti.
Eylül 1945’te dünya merkez bürolarından Nathan H. Knorr, Danimarka asıllı Amerikalı Marvin F. Anderson’la temasa geçti. 28 yaşındaki bu birader daha önce New York’taki Beytel’de hizmet etmişti ve o sırada Amerika Birleşik Devletleri’nde çevre gözetmeni olarak hizmet ediyordu. Knorr birader Anderson’a ‘Bazı meselelerle ilgilenmek için Norveç’e gidip orada uzun yıllar kalmak ister misin?’ diye sordu. Anderson birader bu teklifi kabul etti, ancak Norveç’e gitmesi birkaç ayı bulacaktı.
Bu arada, Knorr ve Henschel Aralık 1945’te Norveç’i ziyaret etti. Bu biraderlerin şefkatle sağladığı rehberlik kardeşlerin sevgi ve birlik bağlarını güçlendirdi. Knorr, Öman’ın görevini Dey biraderin devralacağını, yani Büro gözetmeni olarak hizmet edeceğini de ilan etti. Bir ay sonra Anderson birader Norveç’e geldi ve şubat ayında Büro gözetmeni olarak tayin edildi. II. Dünya Savaşını geride bırakan Yehova’nın Norveç’teki hizmetçileri, canlanmış şekilde ve Yehova’nın onları desteklediğine güvenerek hizmete devam ettiler.
YEHOVA’NIN TEŞKİLATI İLERLİYOR
Marvin Anderson Norveç’e geldiği sırada Büroda yoğun bir faaliyet vardı. Eylül 1945’te bir Norveççe, dört İsveççe kitapçık yayımlandı. Ertesi ay, 1 Ekim 1945’te Gözcü Kulesi Norveççe yayımlanmaya başladı ve onu başka yayınlar takip etti.
Şu komik durum yayınların Norveççe çıkmasının ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor: İsveççe kitapçıklardan biri, o dilde “ümit” anlamına gelen Hopp başlığını taşıyordu. Fakat Norveççe “hopp” kelimesi, “zıpla” veya “hopla” anlamına gelir. Müjdeciler, insanların ümit mesajını duyunca zıplamaları gerekmediğini açıklamak zorunda kalıyorlardı!
Anderson birader 1946’da Büro gözetmeni olduğunda Büro o kadar küçüktü ki, Anderson bir süre beş biraderle aynı odayı paylaştı. Nazi döneminden beri orada yaşayan Şahit olmayan komşuların, büyüyen Beytel ailesine yer açmak için binadan ayrılmaları gerekti.
Anderson yeni görevine dört elle sarıldı. Büro yenilendi ve pedallı bir baskı makinesi de dahil yeni malzemeler alındı. 1946’da cemaatlerde, kardeşleri duyuru işi için eğiten harika bir program, Vaizlik İbadeti başladı. Artık daha fazla birader konuşma hazırlamak ve yapmak üzere eğitilebilirdi. Kısa süre içinde onlardan birçoğu umumi konuşma yapmak için yeterli duruma geldi.
Savaştan sonraki ilk bölge ibadetleri 1946 yılının Eylül ve Ekim aylarında Oslo, Bergen ve Trondheim’da düzenlendi. Bu üç yerde yapılan ibadetlerde “Barış Hükümdarı” başlıklı umumi konuşmaya toplam 3.011 kişi katıldı ve 52 kişi vaftiz edildi. O sırada Norveç’te sadece 766 müjdeci olduğu düşünülürse bunlar gerçekten inanılmaz rakamlardı!
Aralık 1946’da, beş yılı aşkın bir aradan sonra çevre gözetmenleri, o zamanki adıyla “kardeşlerin hizmetçileri”, tekrar cemaatleri ziyaret etmeye başladı. Aralarında önceden Beytel’de hizmet edenlerin de bulunduğu çok sayıda genç birader çevre gözetmeni oldu. Onların başlıca hedeflerinden biri müjdecileri evden eve hizmetinde eğitmekti ve her cemaatte mümkün olduğunca çok müjdeciyle hizmet etmeye çalıştılar. O zamanki genç çevre gözetmenlerinden Gunnar Marcussen bazı cemaatlerde bir haftalık ziyareti boyunca 50-70 müjdeciyle hizmet ettiğini hatırlıyor. Zamanla müjdeciler Krallıkla ilgili mesajı duyurmakta beceri kazandılar ve 1930’lardan beri kullanılan şahitlik kartlarını ve gramofonları kullanmayı bıraktılar. O dönemde tekrar ziyaretler yapmaya ve Kutsal Kitap tetkikleri idare etmeye de daha fazla önem verildi.
ÖNCÜLÜK HİZMETİNE TEŞVİK
Savaştan sonra mesajımıza ilgi gösterenlerin sayısı giderek arttığından, müjdeciler öncülük yapmaya teşvik edildi. Bunun sonucunda, 1941’de faaliyetimiz yasaklandığında öncülüğü bırakan pek çok müjdeci tekrar öncülüğe başladı. 1946’nın sonunda kötü ekonomik koşullara rağmen Norveç’te toplam 47 öncü vardı.
Bu öncülerden biri 1946’da kuzeye, Finnmark iline giden Svanhild Neraal hemşireydi. Svanhild 1941’de Solveig Løvås’la birlikte orada öncülük yapmış ve Kirkenes ve Vardø’nün bombalanmasına tanık olmuştu. Svanhild o zamanlar tanıştıkları, hakikate ilgi gösteren insanları unutamadı, bu nedenle savaşta yerle bir olan Kirkenes’e geri döndü. İnsanlar, viraneye dönmüş bu bölgeye giden Svanhild’in aklını oynattığını düşündü çünkü artık orada kalabileceği bir yer bile yoktu.
Fakat Svanhild Yehova’ya güvendi ve ilk kış boyunca, başka beş kişinin daha yaşadığı küçük bir evin mutfağında yerde uyudu. Savaş sonrası koşullar son derece ağırdı. Svanhild birçok zorluğa dayandı. Sık sık buz gibi havada yağmur ve karın altında, çoğu zaman geç gelen, hatta bazen hiç gelmeyen tekneleri beklerdi.
Svanhild hemşire Sami halkına iyi haberi duyururken birçok ilginç tecrübe yaşadı. Onların yaşadığı uzak bölgelere otobüsle gidemediğinde nehir yoluyla ya da bisikletle giderdi. Misafirperver Sami halkı, rengeyiği postundan yapılmış çadırlarına onu sık sık davet eder ve bir tercüman yardımıyla şahitlik eden Svanhild’i dikkatle dinlerdi. Yemek saatinde hep birlikte, rengeyiği etinden yaptıkları yemeği yerlerdi. İyi haberi Svanhild’den duyanlardan bazıları daha sonra hakikati kabul etti.
O sırada Beytel’de hizmet eden Kjell Husby’nin dediğine göre, Büro Svanhild’in nerede olduğunu her zaman bilirdi; bunun için abone ettiği kişilerin adreslerine bakmaları yeterliydi. Svanhild hemşire Finnmark’ta olduğu üç yıl içinde 2.500 kitap dağıttı ve 2.000 kişiyi Gözcü Kulesi’ne abone etti!
İNSAN YAKALAYAN BALIKÇILAR
Savaştan sonra cemaatteki müjdeciler de duyuru işinde istekle çalıştılar ve sevindirici sonuçlar elde ettiler. Daha önce değindiğimiz Dag Jensen, savaş sırasında küçük Hennes köyündeki (Vesterålen) arkadaşlarına ve akrabalarına şahitlik etmişti. Birçokları ilgi gösterdi ve yayınlarımızın yardımıyla Kutsal Kitabı inceledi. 1945’te savaş sona erdiğinde Dag vaftiz edildi. Ertesi yıl Hennes’te bir cemaat kurulduğunda 16 kişi Dag biraderin evinde vaftiz edildi. Beş yıl sonra cemaatteki müjdeci sayısı 50’yi bulmuştu ve Dag, 1971’de cemaatte 20’den fazla kişinin öncülüğe başladığını rapor etti.
Dag’ın Yehova’ya sevgisi ve hizmetteki gayreti başkalarını da etkilerdi. Åshild Rønning hemşire şöyle anlatıyor: “Dag bir eve girdiğinde onun neşeli ve coşkulu mizacını fark etmemeniz mümkün değildi. O gelince sanki güneş doğardı.” Dag, çocukları her zaman, örneğin Vaizlik İbadetinde görevleri olduğunda çok teşvik ederdi. Åshild, “O bize önemli bir şey yaptığımızı hissettirirdi” diyor. Åshild onun teşvikleriyle 1962’de öncülüğe başladı ve “mutlu Tanrı” Yehova’nın ‘muhteşem iyi haberini’ insanlarla paylaşmanın sevincini tattı (1. Tim. 1:11).
Bu küçük köyde neden bu kadar çok kişi gayretli birer Şahit oldu? Oradaki insanların çoğu kiliseye gitmiyordu, fakat Tanrı’ya ve Kutsal Kitaba inanıyordu. Ayrıca Şahitlerin birçoğu sadık eşleri tarafından desteklenen iyi aile babaları olarak tanınıyordu. Bu aile reislerinden biri Dag’ın yeğeni olan ve 1947’de vaftiz edilen Arnulf Jensen biraderdi. Balıkçılık yaparak geçimini sağlayan Arnulf hafta içi teknesiyle denize açılıyor ve birkaç gün denizde kalıyordu. Fakat bol balık olsa da ve başka balıkçılar daha fazla para kazanmak için denizde kalsa da o her cuma akşamı eve dönüyordu. Arnulf, karısı ve sekiz çocuğuyla ibadetlere ve duyuru işine katılmak için hafta sonları mutlaka evde oluyordu; çocuklarının hepsi Yehova’nın sadık Şahitleri oldular. Kardeşler cumartesi ve pazar günleri mecazi balıkçılık işi yaparlardı ve sık sık Arnulf’un teknesiyle uzak bölgelerde yaşayan topluluklara gidip ‘insan yakalama’ görevlerini yerine getirirlerdi (Mar. 1:16-18).
“ÖNEMLİ BİR İŞ YAPIYORUZ”
New York’taki Watchtower Gilead Kutsal Kitap Okulunda verilen görevli vaizlik eğitiminin, Norveç’teki kardeşlere çok yararı oldu. Gilead’dan 1948’de mezun olan Hans Peter Hemstad ve Gunnar Marcussen, Norveç’ten oraya giden ilk öğrencilerdi. Onlar Norveç’e tayin edildiler ve önce bekâr biraderler olarak sonra da eşleriyle birlikte cemaatleri ziyaret ettiler ve Beytel’de hizmet ettiler. 1948’den 2010’a kadar Norveç’ten yaklaşık 45 kardeş Gilead Okulundan mezun oldu. Onların yarısından fazlası Norveç’e tayin edildi ve tamgün hizmet eden vaizler, gezici gözetmenler ve Beytel ailesi üyeleri oldular.
Norveç’e gelen ilk Gilead mezunları arasında Danimarka’dan Andreas Hansen ve Finlandiya’dan Kalevi Korttila vardı. Onlar 1951’de Doğu Finnmark’a gönderildiler ve orada tekneyle, bisikletle ve kayakla uzun mesafeler katettiler. Svanhild Neraal hemşirenin birkaç yıl önce ektiği hakikat tohumlarını da suladılar. Bunun sonucunda sadece bir yıl sonra sahalarındaki müjdecilerin sayısı 3’ten 15’e yükseldi!
Vesterålen’in Hennes köyünden Kjell Martinsen 1953’te Gilead’dan mezun oldu ve Norveç’e tayin edildi. 22 yaşındayken gezici gözetmen olarak hizmet etmek üzere Vestfold ve Telemark illerine gönderildi. O genç yaşında gezici gözetmen olarak hizmet etmeyi korkutucu bulduysa da daha tecrübeli kardeşlerin onu sıcak bir şekilde karşılaması ve vefayla yardım etmesi sayesinde o günlerle ilgili çok hoş anıları oldu. Kjell 2001’e kadar gezici gözetmen olarak hizmet etti, sonra da karısı Jorunn’la birlikte Lofoten’deki liman kenti Svolvær’a yerleşip öncülüğe başladı.
Karen Christensen 1950’de hiç cemaatin olmadığı Egersund ve Kongsvinger’da öncülük yapmak için Danimarka’dan geldi. Sahayı bisikletiyle taradı. 1954’te Gilead’dan mezun olduktan sonra Kongsberg’e gönderildi. 1956’da Marvin Anderson’la evlendi ve o zamandan beri Beytel’de hizmet ediyor. 60 yılı aşkın bir süredir tamgün hizmet eden Karen şöyle diyor: “Biz önemli insanlar değiliz, ama önemli bir iş yapıyoruz.”
HUKUKİ ZAFERLER
Özellikle 1948’den 1951’e kadar çok iyi bir artış oldu. 1951’de müjdeci ortalaması yüzde 29 artarak 2.066’ya ulaştı; bu bir zirveydi. Ancak aynı dönemde Norveç’teki kardeşler bazı hukuki zorluklarla karşılaştı.
En çok yankı uyandıran dava, sokakta Gözcü Kulesi sunarak şahitlik etmekle ilgiliydi. Kasım 1949’da Oslo’da bazı müjdeciler bu hizmete katıldıkları için polis merkezine götürüldü ve birkaç saat sonra serbest bırakıldı. Yılmayan Şahitler sonraki hafta sonu da sokakta şahitlik ettiler. 6 Aralık 1949’da Oslo’da sokakta şahitlik eden tüm müjdeciler tutuklandı. Onlara, polis izni olmadan sokakta dergi sunamayacakları söylendi. Polis, kardeşlerin hizmetinin izdihama ve huzursuzluğa neden olabileceğini ve trafik akışını engelleyebileceğini iddia etti. Müjdecilerden yedisi sorgulandı ve mahkemeye verildi; hafif para cezasına ya da üç gün hapis cezasına çarptırıldılar.
Bu sadece polisten izin alma meselesi değil, inancını özgürce yaşama hakkıyla da ilgili olduğundan kardeşler davayı Norveç Yüksek Mahkemesine götürdü. Dagbladet gazetesinde Yehova’nın Şahitlerinin basın temsilcisi John Roos, sokakta şahitliğin hiçbir zaman huzursuzluğa yol açmadığına dikkat çekti ve şu şekilde mantık yürüttü: “Dinsel duyuru işi sokakta huzuru bozmuyor, trafiği engellemiyor ve izdihama neden olmuyorsa polisten izin istemeye gerek var mı? İnanç özgürlüğü zaten her vatandaşa inancını böyle ifade etme hakkı tanımaz mı?” Yüksek Mahkemenin kararını beklerken, kardeşler tutuklamalara ve artan para cezalarına rağmen sokakta şahitlik etmeye devam etti. On kere tutuklanan müjdeciler bile oldu.
Yüksek Mahkeme 17 Haziran 1950’de şehir mahkemesinin kararını bozdu ve müjdeciler aklandı. Bu ve başka lehte kararlarla Norveç’teki Yehova’nın Şahitlerinin, Kutsal Kitaba dayanan yayınları polisten izin almadan hem sokakta hem de evden eve sunma hakkına sahip olduğu tasdik edilmiş oldu.
UNUTULMAZ BÖLGE İBADETLERİ
1950 ve 60’larda yapılan unutulmaz bölge ibadetleri sayesinde Norveç’teki teşkilatlanma güçlendi ve kardeşler birbirine daha da yaklaştı. 1951’de Lillehammer’da düzenlenen ve tüm ülkedeki kardeşlerin katıldığı bölge ibadetinde, dünya merkez bürolarından gelen Nathan H. Knorr ve Milton G. Henschel konuşma yaptı. Bu bölge ibadetine ülkenin dört bir yanından kardeşler akın etti. 89 kişinin vaftiz edildiğini ve umumi konuşmaya 2.391 kişinin geldiğini görmek orada bulunanlar için gerçekten heyecan vericiydi. Sonraki yıllarda Norveç’teki kardeşler, Londra ve New York’taki uluslararası ibadetlere katılmaktan da büyük sevinç duydular. Sonra, 1955’te yaklaşık 2.000 Norveçli Şahit, Stockholm’de (İsveç) düzenlenen uluslararası ibadete katıldı.
Oslo’daki Ullevaal Stadyumunda 1965’te düzenlenen “Hakikat Sözü” temalı uluslararası ibadet Norveç’teki kardeşler için tarihi bir olaydı. Bununla birlikte aşılması gereken bir zorluk da vardı. Programdan önceki akşam, ibadetin yapılacağı stadyumda Norveç milli takımının maçı vardı. Taraftarlar stadyumu boşaltana dek bir Şahit ordusu dışarıda bekledi, sonra stadyumu ibadete hazırlamak için içeri akın ettiler. Kardeşlerin hepsi gece boyunca çalıştı; stadyumu temizlediler, çöpleri attılar ve yemek servisi yapılacak çadırları kurdular. Ayrıca çatıları çim kaplı sahneler, bir orkestra çadırı ve dekorasyon amaçlı bir ambarla üç kulübe kurdular. Dagbladet gazetesi “Bir gecede mucize!” diye yazdı. “Ullevaal Stadyumu cennete dönüştü. . . . . Yehova’nın Şahitlerinin inanılmaz çabalarının eseri.”
Konuksever Norveçli kardeşler, çoğu Danimarka’dan olmak üzere farklı ülkelerden gelen 7.000 delegeyi misafir etti. Şehrin hemen dışındaki bir tarlada çadırlar için bir kamp alanı kurdular. Hava iyi olduğunda burası ideal bir yerdi. Ancak orada kalan 6.000 kişi, ibadetin ilk günlerinde yağan yağmuru kolay kolay unutamaz; her yer vıcık vıcık çamur olmuştu. Son iki gün hava düzelince herkes çok memnun oldu. Kötü hava koşullarına rağmen hem Norveçli hem de başka ülkelerden gelen kardeşler, birlikte olmaktan ve oradaki sıcak ortamdan büyük zevk aldılar. Vaktinde gelen ruhi gıdayla da canlandılar. Ayrıca 199 kişinin vaftiz edilmesi ve Knorr biraderin yaptığı umumi konuşmaya 12.332 kişilik rekor bir katılım olması herkesi çok mutlu etti!
“ŞAHİTLİK İŞİ BİZİM HAYATIMIZ”
Pek çok kardeş evden eve ve sokakta şahitlik etmenin yanı sıra fırsatları değerlendirerek şahitlik etmekten de güzel sonuçlar elde etti. 1936 yılında, bir geminin kazan dairesinde ateşçi olarak çalışan Konrad Flatøy, bir subaya kitapçık verdi. Paul Bruun isimli subay aldığı kitapçığı hemen o gece okudu.
Paul şöyle diyor: “Bunun hakikat olduğunu hemen anladım. Okuduğum kitapçık bana hakiki dinle sahtesinin arasındaki farkı gösterdi.” Paul bilgi aldıkça şahitlik etmeye başladı ve savaş sırasında bir gemicinin Kutsal Kitabı incelemesine yardımcı oldu. Gemici, Kutsal Kitap hakkındaki bilgisi artınca gemide yaptığı işi yapamayacağını, yani makineli tüfek kullanamayacağını fark etti. Üstleri, gemicinin tavrını öğrenince Paul’e onunla Kutsal Kitabı incelemeyi bırakmasını emretti. Paul bunu reddedince ikisi de Londra’da gemiden indirildi. Bir ay sonra gemi torpille vuruldu ve battı. Bundan kısa bir süre sonra gemici vaftiz edildi, Paul de Gilead Okuluna davet edildi. 1954’te mezun olduktan sonra görevli vaiz olarak Filipinler’e gönderildi. Sonra Norveç’e döndü ve eşi Grethe’yla birlikte çevre hizmetinde çalıştı.
1948’de Holger Abrahamsen birader, Narvik limanındaki büyük bir tarak gemisinde çalışan işçileri götürüp getiriyordu. Holger hep şöyle derdi: “Şahitlik işi bizim hayatımız, onsuz yaşayamayız.” Bu yüzden Holger yolcularına şahitlik etme fırsatını asla kaçırmazdı. Yolcularından biri olan Olvar Djupvik ilgi gösterdi ve nişanlısı Anne Lise’ye de cennetle ilgili ümidi anlattı. İkisi de vaftiz edildiler ve daha sonra dört oğullarını Yehova’nın birer hizmetçisi olarak yetiştirdiler. Oğulları Hermann ve eşi Laila görevli vaiz olarak bir süre Bolivya’da hizmet ettikten sonra Norveç’e döndü, şimdi orada çevre hizmetindeler.
YEHOVA’NIN KOYUNLARIYLA İLGİLENİYORLAR
1960 ve 70’lerde Büroda ve cemaatlerde teşkilatlanmayla ilgili önemli değişiklikler yapıldı. Marvin Anderson’ın ardından Roar Hagen Büro gözetmeni oldu. Sonra 1969’da Büronun gözetimine Thor Samuelsen atandı. 1976’da Büronun gözetimini üstlenmek üzere bir Temsil Heyeti tayin edildi. Norveç Temsil Heyetinin ilk üyeleri Thor Samuelsen, Kåre Fjelltveit ve Niels Petersen’dı.
Ekim 1972’de cemaatlere ruhi açıdan çobanlık edecek ihtiyarlar kurulları tayin edildi. Cemaatlerdeki olgun erkeklere Kutsal Kitaptaki hakikati kabul eden pek çok yeni kardeşe çobanlık edebilmeleri için yardım edildi. O zamandan beri Yehova sevgi dolu gözetimi altında vefayla hizmet eden toplumunu bol bol destekliyor.
SAMİ HALKI OLUMLU KARŞILIK VERİYOR
Onlarca yıldır pek çok öncü ve müjdeci Sami halkına iyi haberi duyuruyor. Şahitlik ettikleri kişiler arasında Finnmarksvidda Platosu’nun ortasındaki rengeyiği yetiştiricileri de var. Samilerin çoğu Norveççe bilse de müjdecilerin tercüman aracılığıyla konuşmak zorunda kaldığı oluyor. Sami dilinde geniş bir bölgede iyi haberi duyuran ilk Şahitlerden biri Aksel Falsnes’ti. Yarı Sami olan bu birader Sami dili, Norveççe ve Fince biliyordu. Norveç’in güneyinde yaşayan kız kardeşi hakikati kabul etmiş ve ona bir yayın göndermişti. Aksel yayını büyük bir ilgiyle okudu. Aksel, Troms ilinin bir bölgesinde yaşıyordu. Orada hiç Şahit yoktu. 1968’de birkaç öncü ve bir çevre gözetmeni onu ziyaret etti ve ruhen ilerlemesine yardımcı oldular.
Aksel gayretli bir müjdeciydi. Sabah erkenden bisikletini kayığına koyar, kürek çekerek fiyordun öbür tarafına geçer ve bisikletle bir topluluktan öbürüne giderdi. Sami dili bilmesi sayesinde Aksel, Finnmark’ın ücra yerlerindeki Samilere bile iyi bir şahitlikte bulunabildi.
Aksel dayanıklı biriydi ve ücra yerlerdeki evlere ulaşabilmek için kayakla uzun mesafeler katetti. Mesela bir kış sonunda Karasjok’tan yola çıkmış, plato boyunca yol alıp Kautokeino’ya kadar gitmiş, oradan da Alta’ya devam etmişti. Yanına alabildiği tek şey, içine bir iki kişisel eşya ve birkaç yayın koyabileceği basit bir sırt çantasıydı. Birkaç hafta sonra Alta’daki arkadaşlarının evine vardığında kayakla toplam 400 kilometre kadar yol katetmişti!
1970’lerin başında birçok Sami hakikati kabul etti. Hammerfest’te Sami bir kadın ve eşi Yehova’nın Şahitleriyle Kutsal Kitabı incelemeye başladı. Kısa süre sonra bu kadının Alta’daki bazı akrabaları da hakikate ilgi gösterdi. Alta’da özel öncü olan Arne ve Marie Ann Milde, bu sıcak insanlarla Kutsal Kitabı incelemeye başladılar; tetkiklere genelde 10-12 kişi katılırdı. Sonunda onların yaklaşık yarısı Şahit oldu.
Kar motoruyla ücra yerlere gidip oradaki insanlara iyi haberi duyuran Hartvig Mienna isimli Sami bir öncü “Sami sahasında şahitlik etmek hiç de kolay değil” diyor. “İnsanlar birbirinden oldukça uzakta yaşıyor. Ayrıca geleneklerine çok bağlılar. Fakat çok misafirperverler ve o sahada birçok Kutsal Kitap tetkiki başlatabiliyoruz.”
YILLAR SÜREN HEYECANLI BEKLEYİŞ
1960’ların ortasından 70’lerin ortalarına kadar müjdeci sayısında istikrarlı bir artış yaşandı. Fakat 1975 yılıyla ilgili beklentiler bazı kardeşler için iman sınavı oldu. 1975’te büyük sıkıntı gelmeyince az sayıda kişi teşkilatı terk etti ve 1976 ile 1980 yılları arasında müjdeci sayısında hafif bir düşüş oldu. Hayal kırıklığı yaşayan bazı Şahitler de bir süreliğine hizmette yavaşladı. Peki Yehova’ya hizmetlerini sürdürmek konusunda çoğunluk ne düşünüyordu?
Hans Jakob Lilletvedt şöyle diyor: “Evet, 1975 yılıyla ilgili bir beklenti vardı ve biraz da heyecanlıydık, ama benim imanım buna bağlı değildi.”
Yehova’ya uzun zamandır sadakatle hizmet eden John ve Edith Johansen “Kendimizi Yehova’ya belli bir tarihi düşünerek adamamıştık” diyor. “Bu yüzden her zamanki gibi yolumuza devam ettik.”
Lea Sørensen şunları söyledi: “Ben Yehova’ya sonsuza dek hizmet edeceğim, sonun 1975’te ya da daha sonra gelmesi bir şey değiştirmez.”
YENİ BİR BÜRO BİNASI
1970’lerin sonuna doğru Büronun iş yükü arttığından Beytel’de hizmet edecek daha fazla gönüllüye ihtiyaç doğdu, bu nedenle daha fazla oda ve ofis gerekiyordu. Bunun üzerine 1979’da Yönetim Kurulu, Oslo’nun dışında yeni bir Büro binası yapılması için onay verdi. 1980 yılının sonuna doğru kardeşler, Oslo’nun merkezine 30 kilometre uzaklıkta bulunan Ytre Enebakk’ta uygun bir yer buldular.
Masrafları en az seviyede tutabilmek için inşaatta gönüllü olarak çalışmak isteyen kardeşler davet edildi. İnşa malzemelerini temin etmek, yaklaşık 100 kişi için yiyecek ve yatacak yer bulmak ve bu büyük projeyi koordine etmek gerçekten çok zor bir işti.
Norveç’ten ve başka ülkelerden 2.000’i aşkın kardeş ‘kendini gönüllü olarak sundu’ (Mezm. 110:3). Pek çok kardeş patates, sebze meyve, ekmek, yumurta, balık, giysi ve araç gereç bağışlayarak katkıda bulundu. Bazıları ormanda ağaç kesti, bazıları da inşaat alanındaki küçük bıçkıhanede ağaç tomruklarını kalas haline getirdi. Pek çok kişi de bağış yaparak ve borç para vererek projeyi destekledi.
Bazı deneyimli kardeşlerin çalışabileceği süre sınırlı olduğundan işin büyük kısmını bu konuda herhangi bir bilgisi olmayanlar yaptı. Projenin elektrik tesisatından sorumlu olan John Johnson ilk başlarda kendisinin de, inşaattaki diğer gözetmenlerin de büyük bir çaresizlik hissettiğini söyledi. Fakat şunları da ekledi: “Gönüllüler işi öğrendi ve olağanüstü bir iş çıkardı. Sorunların nasıl çözüldüğünü ve her şeyin nasıl yolunda gittiğini görmek inanılmazdı. İnşaatın başında Yehova Tanrı’nın olduğu belliydi.”
Gönüllülerin gayreti, kardeşlerin cömertliği ve Yehova’nın desteği sayesinde iş çok iyi ilerledi. 1981 yılının başında inşasına başlanan yeni Büro binaları, 19 Mayıs 1984’te Yönetim Kurulundan Milton Henschel’ın ziyaretiyle hizmete açıldı. İnşa projesi başlı başına büyük bir sevinç kaynağı olmuş ve Norveç’teki kardeşleri birbirine yaklaştırmıştı. Bunu takip eden yıllarda, projede çalışan kardeşlerin pek çoğu öncü yardımcısı ya da daimi öncü olarak hizmet etmeye başladı.
İBADET SALONLARININ İNŞASI HIZ KAZANIYOR
Fjelltvedt kardeşlerden dördü, daha 1928’de Bergen’in merkezden uzak bir yerleşim bölgesinde ilk İbadet Salonunu inşa etmişti. 1980’lere gelindiğinde birkaç cemaat kendi İbadet Salonunu inşa etmiş ya da satın almıştı. Fakat birçok cemaat hâlâ pek uygun olmayan yerler kiralamak zorunda kalıyordu. Büro inşası sırasında bazı kardeşler İbadet Salonu inşa işini nasıl hızlandırabileceklerini konuşmaya başladılar. Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Kanada’daki inşa ekiplerinin hızlı inşa yöntemiyle İbadet Salonu yaptıklarını bilen bazı kardeşler ‘Onlar Yehova’nın yardımıyla bunu yapabiliyorsa biz niye yapamayalım?’ diye düşündüler.
Bazı kardeşler çizimler ve belli detaylar üzerinde çalıştı ve 1983’te Askim’de yapılan pilot projeden sonra 1984’te Rørvik, Steinkjer (Steynkar) ve Alta’da hızlı inşa yöntemiyle üç İbadet Salonu yapıldı. Peki nasıl? Özetle, temeli önceden hazırladılar ve kalifiye olsun olmasın tüm gönüllüleri, inşaatın çeşitli aşamalarını birkaç günde bitirebilecekleri şekilde organize ettiler.
Sonraki on yıl içinde Norveç’te bu yöntemle yaklaşık 80 İbadet Salonu inşa edildi. Daha sonra Norveçli kardeşler İzlanda’ya gidip orada da üç İbadet Salonunun yapımına yardımcı oldular. Artık Norveç’teki cemaatlerin çoğunun kendilerine ait İbadet Salonları olsa da bu alanda yapılacak daha çok iş var. Eski salonların yenilenmesi, bazılarının genişletilmesi gerekiyor. Üstelik hâlâ yeni salonlara ihtiyaç duyuluyor.
“ARAMIZDAKİ BİRLİK GÜÇLENDİ”
İbadet Salonlarının inşası sayesinde hem ibadet edebileceğimiz kullanışlı ve şık yerlerimiz oldu, hem de oradaki insanlara iyi bir şahitlikte bulunuldu. Mesela 1987’de Fredrikstad’da üç birader bir İbadet Salonunun inşası hakkında yetkililerle görüşmeye gitti. Kardeşler salonu üç günde bitireceklerini söyleyince yetkililer çok güldü. Fakat daha ilk gün, cuma günü yetkililer Şahitlerin salonu planladıkları zamanda bitirebileceklerini anladı. Cumartesi günü yetkililerden biri inşaat alanına bando getirtti ve gönüllü işçiler için müzik çaldırarak onlara inanmadığı için bir bakıma özür diledi. 1990’da Arendal’daki İbadet Salonunun inşasını izleyen bir kadın “Siz Şahitlerin bu kadar hızlı bina inşa etmesi inanılmaz” dedi, “Ama daha da hayran olduğum şey, tüm bu güleryüzlü, neşeli insanlar.”
Bugün Norveç’teki İbadet Salonu inşa projelerinden sorumlu iki Bölge İnşa Heyeti var. Gönüllü kardeşler daha büyük ve daha zorlu projelerde çalışabilmek için de koşullarında ayarlamalar yapıyor. Mesela 1991 ve 92 yıllarında Büronun genişletilmesi gerekti. 1994’te Oslo’da güzel bir Toplantı Salonu yapıldı. 2003’te bir inşa ekibi Bergen’de hem cemaat ibadetleri hem de büyük ibadetler için kullanılabilecek büyük bir İbadet Salonu yaptı.
Bu inşa projelerinde aynı amaç uğrunda işbirliği içinde çalışmaları Yehova’ya hizmet edenleri olumlu yönde etkiledi. 1983’ten beri İbadet Salonu inşa işinde çalışan bir birader “Bu projeler sayesinde cemaatler birbirine daha da kenetlendi” diyor. “Aramızdaki birlik güçlendi; sağlam dostluklar kuruldu ve birlikte çalışmayı öğrendik.”
BEYTEL’DEKİ FAALİYET ARTIYOR
Bürodaki inşaat bitince artık Beytel’e daha fazla kişi alınabilir ve Norveç’teki duyuru faaliyetine destek olmak üzere daha çok şey yapılabilirdi. Örneğin Norveççeye çevrilen yayın sayısı arttı. 1996’da Kutsal Kitabın Yeni Dünya Çevirisi’nin tamamının bu dilde yayımlanması bir dönüm noktasıydı. (Yunanca Kutsal Yazıların Yeni Dünya Çevirisi 1991’de yayımlanmıştı.) Şimdi Norveççede Insight on the Scriptures adlı başvuru kitabı da dahil Yehova’nın Şahitlerinin neredeyse tüm yayınları var.
Yeni Büro binalarında kayıt stüdyosu da vardı ve bu gerçekten büyük bir ihtiyacı karşıladı. 1960’ların başından beri temsil kayıtları İbadet Salonlarında ve eski Büronun çatı ve bodrum katında yapılıyordu. Ama koşullar kayıt için çok da uygun değildi ve araba gürültüleri yüzünden kardeşler kaydı ikide bir kesmek zorunda kalıyorlardı. Dolayısıyla yeni binalardaki kayıt stüdyosu temsillerin, videoların ve ilahilerimizin koro kayıtlarının yapılmasında büyük kolaylık sağladı. Büroda Norveççe Gözcü Kulesi ve Uyanış! dergilerinin ses kayıtları da yapılıyor. Ayrıca Kutsal Kitabın tamamının ve başka birkaç kitabın Norveççe ses kayıtları CD olarak mevcut ve www.jw.org adresinden de indirilebiliyor.
İHTİYACIN DAHA BÜYÜK OLDUĞU YERLERDE HİZMET
Bazı müjdeciler kendi yaşadıkları yerlerde iyi haberi duyururken başka birçok müjdeci ve öncü, herhangi bir cemaate tahsis edilmemiş sahalarda hizmet etti, hatta kuzeyde Svalbard Takımadası’ndaki Longyearbyen’e kadar gitti. Bazı müjdecilerse şahitlik etmek ve mümkünse cemaatlerin kurulmasına yardımcı olmak için çok uzak yerlere taşındı.
Finn ve Tordis Jenssen 1950’de evlendiklerinde dünyanın en kuzeyindeki şehirlerden biri olan Hammerfest’te müjdecilere ihtiyaç olduğunu biliyorlardı. Çok fazla paraları yoktu ama kararlıydılar, enerjileri vardı ve bir de bisikletleri! Bisikletlerine atlayıp Bodø’den Hammerfest’e kadar sürecek yaklaşık 900 kilometrelik bir yolculuğa çıktılar. Yolu yarıladıklarında bazı arkadaşları onlara maddi olarak yardım etti, böylece yolun geri kalanına tekneyle devam edebildiler. Finn ve Tordis, Hammerfest’te yoğun şekilde iyi haberi duyurdular ve insanları Finn’in her hafta sonu yaptığı umumi konuşmalara davet ettiler. Yehova emeklerini karşılıksız bırakmadı ve çok geçmeden onların yardımıyla orada küçük bir cemaat kuruldu.
1957’de Trondheim’da yapılan bölge ibadetinde konuşmacılardan biri kardeşleri, müjdecilere ihtiyaç duyulan bir yere taşınmaya teşvik etti. Stavanger’da yaşayan Viggo ve Karen Markussen büyük bir dikkatle konuşmacıyı dinliyordu ve söylediklerini duyunca Viggo, Karen’ı dirseğiyle hafifçe dürttü. Karen kocasının ne demek istediğini hemen anladı ve ‘Demek ki Stavanger’daki günlerimiz artık sayılı’ diye düşündü. Peki ama üçü de müjdeci olan 11 ila 14 yaşlarındaki kızları taşınmak isteyecek miydi?
Markussen ailesi bölge ibadetinden sonra bu konuşmada söylenenler hakkında oturup konuştu ve ailedeki herkes müjdecilere daha fazla ihtiyaç duyulan bir yere taşınmayı kabul etti. Büroya mektup yazdılar, Büro da onlara hiçbir cemaatin olmadığı Brumunddal’a taşınabileceklerini söyledi. Bunun üzerine 1958’de modern evlerini sattılar. Viggo mobilya dükkânını elden çıkardı ve ailece Brumunddal yakınlarında basit bir kütük eve taşındılar. Yehova bu özverili aileyi destekledi ve ilerleyen yıllarda Kutsal Kitabı birlikte inceledikleri birçok kişi hakikati benimsedi. Kızlar büyüyüp evden ayrıldıklarında ve Viggo’yla Karen çevre hizmetine atandıklarında artık Brumunddal’da yaklaşık 40 müjdeciden oluşan küçük ve gayretli bir cemaat vardı.
Bazı genç ve bekâr biraderler de cemaatin olmadığı yerlere taşınarak iyi haberin daha geniş çapta duyurulmasına katkıda bulundu. 1992’de çoğu 19 yaşlarında bir grup öncü birader, ilgi gösterenlere yardım etmek için Nordfjord’daki Måløy’e taşındı. Duyuru işinde yoğun şekilde çalıştılar ve kiraladıkları evde hemen ibadet yapmaya başladılar. Birlikte inceleme yapmaya başladıkları bir kadın çok konukseverdi ve bu genç biraderlere bir anne gibi oldu. Daha sonra bir ihtiyarla karısı da Måløy’e taşındı ve orada bir cemaat kuruldu. Genç biraderlerin orada harika anıları oldu. Birçok tetkik idare ettiler, cemaatte sayısız görev yerine getirdiler ve enerji dolu bu yeni cemaati güçlendirdiler. Onlardan biri “Bu ruhi bir maceraydı ve ruhen gelişmek için eşsiz bir fırsattı” dedi. Hem onların hem de başkalarının yoğun çabaları sonucunda şimdi Nordfjord cemaatinde yaklaşık 30 müjdeci var ve onlar 50 ila 60 tetkik idare ediyor.
BAŞKA DİLLERDE ŞAHİTLİK
Norveç’te yaşayan göçmen sayısı 20 yıldan uzun bir süredir giderek artıyor. Bu nedenle cemaatler onlara kendi dillerinde ya da anladıkları bir dilde şahitlik edebilmek için elbirliğiyle çalışıyor. Norveç’te ilk yabancı dil konuşan cemaat 1986’da kuruldu. Cemaattekilerin çoğu Latin Amerika’dan gelen İspanyolca ve Portekizce konuşan kişiler olduğu için, cemaate Oslo Latin Cemaati ismi verildi. Hemen hemen aynı dönemde bazı Şahitler Oslo bölgesinde İngilizce konuşan insanlara şahitlik edebilmek için düzenlemeler yapmaya başladı. Özellikle Afrika ve Asya’dan gelen pek çok kişi iyi habere ilgi gösterdi. Kardeşler onlardan bazılarıyla sokakta şahitlik ederken tanıştı, bazılarıyla da sığınmacı kabul merkezlerinde. Ayrıca telefon rehberlerinde yabancı isimlere bakarak da İngilizce konuşan kişileri bulmaya çalıştılar. Birçok tetkik başlatıldı ve 1990’da Oslo İngilizce Cemaati kuruldu.
O zamandan bu yana birçok Norveçli kardeş başka diller öğrenmek için çaba gösteriyor. Kardeşler yabancı kökenli müjdecilerle birlikte Arapça, Çince, Farsça, İngilizce, İspanyolca, Lehçe, Pencap dili, Rusça, Sırp-Hırvat, Tagalog, Tamil ve Tigre dilleri konuşanlar için grup ya da cemaatler kurulmasına yardımcı oldular.
İşaret dili sahasında da güzel bir ilerleme oluyor. Norveç İşaret Dilini kullanan işitme engelli birkaç bin insan var ve teşkilat onlara yardım etmek için çok çalışıyor. Kardeşler 1970’lerde bazı ibadetleri ve büyük ibadetleri işaret diline çevirmeye başladılar ve o zamandan beri bazı müjdeciler işaret dili öğreniyor. Kimi cemaatlerde işaret dili grupları oluşturuldu ve 2008’de ilk işaret dili cemaati Oslo’da kuruldu. Ülke çapında Norveç İşaret Diline çevrilmiş DVD formatındaki yayınları etkili şekilde kullanan işitme engelli yaklaşık 25 müjdeci var.
HASTANE İRTİBAT HEYETLERİ
Yehova’nın Şahitleri kan naklini kabul etmediğinden, kabul edebilecekleri tıbbi tedaviyi görmeleri zor olabiliyor. Bu gibi durumlarla karşılaşan Şahitlere yardım etmek ve alternatif tedavi yöntemleri hakkında bilgi vermek için teşkilat 1990 yılında Norveç’te Hastane İrtibat Heyetleri (HİH) kurdu. Oslo HİH’teki biraderler 1990’dan 2010’a kadar kendi bölgelerindeki hastanelerde çalışan sağlık görevlileriyle 70 kadar toplantı yaptılar ve 500’den fazla vakada yardım sağladılar. Bu heyetler, titiz çalışmaları sayesinde kendileriyle işbirliği yapmaya hazır birçok doktorla görüşüyor ve verdikleri bilgiler daha fazla doktoru kan nakline alternatif tedavileri kullanmaya yöneltiyor. Hastalar ve aileleri, Hasta Ziyaret Gruplarının sağladığı yardımı da çok takdir ediyor.
Helen isimli genç bir öncünün yaşadıkları HİH düzenlemesinin değerini gösteriyor. Helen 2007’de ciddi şekilde hastalandı ve yaşadığı yerdeki bir hastaneye kaldırıldı. Kan sayımı hızla düşüyordu ve sağlık görevlileri ancak kan alırsa kurtulabileceğini söyleyip kan naklini kabul etmesi için baskı yapıyordu. HİH’teki bir biraderin yardımıyla daha büyük ve daha donanımlı bir hastaneye sevk edildi. Helen ve annesi hastaneye vardığında HİH’ten bir birader onları karşıladı, endişelerini giderecek şeyler söyledi ve gerekenin yapılmasını sağladı. Hastane Helen’e alyuvar üretimini artıran bir tedavi uygulamayı kabul etti. Birkaç gün içinde Helen’in kan sayımı yükseldi ve kısa bir süre sonra hayati tehlikeyi atlattı. Helen artık sağlığına kavuştu ve sıkıca bağlı olduğu inançlarına saygı gösterildiği için hastaneye çok minnettar. Helen ve annesi şunları söylüyor: “Yehova’nın teşkilatının nasıl çalıştığını ve kardeşlerin bizi nasıl destekleyip, bizim için dua ettiklerini gördük; bunun için her zaman minnettar olacağız ve bunu asla unutmayacağız.”
BASININ SALDIRISINA KARŞI VERİLEN MÜCADELE
Özellikle 1989 ile 1992 arasında Norveç’teki Yehova’nın Şahitleri bir karalama kampanyasına hedef oldular. Gazetelerde, dergilerde, radyo ve televizyonda aleyhimizde bir kamuoyu yaratıldı. Bu muhalefetin en önemli nedenlerinden biri Kutsal Kitabın cemaatten çıkarılanlara nasıl davranmamız gerektiğiyle ilgili söylediklerine uymamızdı (1. Kor. 5:9-13; 2. Yuhn. 10). Şahitler hakkında olumsuz bir kamuoyu yaratılması onların hem hizmette, işte ve okulda hem de aile fertleriyle hoş olmayan şeyler yaşamasına neden oldu. İsa’nın takipçileri olarak kınanacaklarını bilseler de bu durumla mücadele etmeleri kolay değildi (Mat. 5:11, 12).
Bir birader “Çok zor bir dönemdi” diyor. “Fakat bunun yararını da gördüm. Yaşananlar, inançlarımın Kutsal Kitaptaki dayanağını gözden geçirmeme sebep oldu. Sadık ve sağgörülü hizmetkârdan aldığımız besleyici ruhi gıda üzerinde düşünmek imanımı güçlendirdi. Sanırım bu, iman sınavlarına dayanabilmek için hepimizi kuvvetlendirdi.”
Bir çevre gözetmeni de şöyle diyor: “Kardeşlerin o dönemde sergilediği cesareti görmek heyecan vericiydi. Muhalefete verebileceğimiz en güzel cevap kendimizi hizmete daha da çok vermekti, buna sokakta şahitlik de dahildi. Birçok Şahidin teşvike olumlu karşılık vermesi bizi çok sevindirdi.”
Medyanın benimsetmeye çalıştığı Kutsal Kitaba aykırı düşünüşün tersine, cemaatten çıkarılıp geri alınmış birinin Kutsal Kitabın bu emri hakkında ne düşündüğünü görelim. Fred şöyle diyor: “20 yaşındayken cemaatten çıkarıldığımda hayatım hakkında ciddi ciddi düşünmeye başladım. Cemaatten çıkarılmak hoş bir durum değildi ama üzerimde olumlu bir etkisi oldu. Sanki Yehova bana ‘Oğlum, artık toparlanman lazım! Bu gidişin sonu kötü!’ diyordu. Bu, yaptığım kötü şeyleri bırakmam için ihtiyacım olan şeydi. Hayatımı sadece gülüp eğlenerek geçirmektense hakikati ciddiye almaya başladım. Ayrıca cemaatteki arkadaşlarımdan bazılarının ruhen ilerlediğini gördüm ve bu geri dönmeme yardımcı oldu.” Sonunda Fred tövbe etti, yaşam tarzını değiştirdi ve cemaate geri alındı. Şimdi bir ihtiyar olarak hizmet ediyor.
‘YEHOVA’NIN GÜNÜNE HAZIR’
Sahadaki insanlar giderek daha maddiyatçı ve kayıtsız olsa da, Yehova’nın hizmetçileri Kutsal Kitabı her gün okumak ve ibadetlere katılmak gibi imanlarını güçlendiren ruhi faaliyetlere öncelik vermeye devam ediyor. Gittikçe daha çok müjdeci daimi öncülüğe başlayarak hizmetteki payını artırıyor. Bir birader şu sözlerle birçoklarının hislerine tercüman oldu: “Yehova’nın gününe sanki yarın gelecekmiş gibi hazır değilsem o gün geldiğinde hazır olamam. Bizim yapmamız gereken, ilerlemeye devam etmek. O gün mutlaka gelecek.” Şüphesiz böyle güzel bir tutumun 2001’den bu yana görülen ilerlemelerde büyük bir payı var.
Cemaatler üzerinde canlandırıcı bir etkisi olan ve çok sayıda biradere iyi bir teokratik eğitim verilmesini sağlayan ruhi düzenlemelerden biri Vaizlik Eğitim Kursuydu (şimdiki adı Bekâr Biraderler İçin Kutsal Kitap Kursu). Bu kursa katılan öğrencilerden biri şöyle diyor: “Kutsal Kitabı sekiz hafta boyunca böyle derinlemesine incelemek hakikati bambaşka bir açıdan görmemi sağladı. Kutsal Kitaptaki her şey benim için çok daha canlı ve gerçek hale geldi!” Geçen 20 yılda buradaki kurstan mezun olan 60’ı aşkın birader cemaatlerin güçlenmesine ve faaliyetlerini artırmasına yardımcı oldu.
YEHOVA’NIN ŞAHİDİ AİLELERDE BÜYÜYENLER
Vaftiz edilip Yehova’nın Şahidi olan kişilerin birçoğu Kutsal Kitaptaki hakikatleri anne babasından öğrendi. Bazı Norveçli kardeşlerin aileleri üç, dört, hatta beş nesildir Yehova’nın Şahidi. Skien’deki ilk Mukaddes Kitap Tetkikçisi olan Ingebret Andersen’ın torununun torunu Ivan Gåsodden “Yehova’ya hizmet etmeye öncelik veren bir ailede doğduğum için ne kadar şanslı olduğumu sık sık düşünürüm” diyor. “Kişisel inceleme yapmak, Kutsal Kitabı düzenli olarak okumak ve benimle benzer hedeflere sahip kişilerle kurduğum iyi arkadaşlıklar, hakikate bağlı kalmamı sağladı.” Ivan’ın oğulları André ve Richard da sahip oldukları ruhi mirası bir hazine gibi görüyor.
Ruth adlı öncü teknesinde hizmet etmiş olan Magnus Randal’ın torunlarından Bente Bu isimli öncü, “Hayata böyle bir başlangıç yaptığım için çok mutluyum” diyor. “Böylece birçok sorundan korundum. Şimdi tüm hayatımı başkalarının yararına çalışarak geçirmek istiyorum.”
Gençliklerinde ruhen zayıf olan bazıları ise, yetişkin olduklarında Yehova’ya gayretle hizmet etmeye başladılar. Örneğin Bergen’de yaşayan Thomas ve Serine Fauskanger Yehova’nın Şahidi olan ailelerde büyümüşlerdi, fakat ruhen yavaş ilerliyorlardı. Acaba Yehova’ya hizmet etmekle ilgili görüşlerini değiştiren neydi?
Thomas şöyle anlatıyor: “2002’de cemaatimize Vaizlik Eğitim Kursuna katılmış genç bir birader geldi. Bu birader hizmete katılmama ve ruhi hedefler koymama yardım etti.”
Thomas 25 yaşındayken Serine’yle evlendi. 2007’de eşiyle birlikte, ilgi gösteren kişilere yardım eden öncü bir çifte destek olmak için Båtsfjord’a (Finnmark) taşındılar. Kısa süre sonra onlar da öncü oldu. 2009’da Kjøllefjord balıkçı köyüne gidip o tahsis edilmemiş sahada üç ay geçirdiler ve kendilerine eşlik eden müjdecilerle birlikte 30’dan fazla Kutsal Kitap tetkiki başlattılar. Thomas ve Serine daha sonra, hakikate ilgi gösterenlere yardım etmek için Kjøllefjord’a daha yakın bir yere taşındılar. Şimdi oraya düzenli olarak gidiyorlar ve her seferinde arabayla gidiş dönüş yaklaşık yedi saat yolculuk ediyorlar. Çok yoğun bir hayatları var ama Serine şöyle diyor: “Hayatım artık karmaşık değil ve mutluyum. Az şeye sahibiz ama sorunumuz da az.”
YEHOVA’YA GÜVENEREK GELECEĞE UMUTLA BAKIYORLAR
Mukaddes Kitap Tetkikçisi Knud P. Hammer ve diğerlerinin, Norveç’te iyi haberi duyurmaya başlamalarından bu yana hayat çok değişti. Önceleri Yehova’nın Şahitleri çok göze batıyordu, çünkü sahte öğretiler yayan güçlü kiliselerin hâkimiyeti altındaki dindar bir toplumda, Kutsal Kitaptaki hakikati öğretiyorlardı. Yıllar içinde sayısız insan Kutsal Kitap hakkında bilgi almaktan sevinç duydu ve istekle hakiki tapınmanın tarafında yer aldı.
Artık Norveç’teki dinsel ortam değişti. Şimdi daha az insan Tanrı’ya inanıyor ve sadece tek bir doğru din olduğunu iddia etmek saygısızlık olarak görülüyor. İlgi gösterenlerin Kutsal Kitap bilgisi edinmeleri, Tanrı’ya ve Sözüne iman geliştirmeleri zaman ve çaba istiyor. Kutsal Kitap ilkelerine göre yaşamayı öğrenmekse genelde daha çok zaman alıyor. Yine de Yehova, ister ücra yerlerdeki balıkçı köylerinde isterse de kalabalık şehirlerdeki çok katlı modern apartmanlarda yaşıyor olsunlar tüm samimi insanları Kendine çekmeye devam ediyor (Yuhn. 6:44).
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Norveç’teki Yehova’nın Şahitleri de Ulu Rab Yehova’ya ‘korkusuzca ibadet etme imtiyazlarına’ çok değer veriyorlar (Luka 1:74, 75). Şahitler, doğruluğu seven insanları bulmak üzere bu büyük sahayı titizlikle tararken Yaratıcımızın gelecek için tasarladığı büyüleyici güzellikteki, huzur dolu cennet yeryüzünden yansıyan bir sahne görmüş gibi oluyorlar. Yehova’nın Norveç’teki hizmetçileri tüm dünyadaki vefalı kardeşleriyle birlikte, gökteki Krallığın Tanrı’nın isteğini muhteşem gezegenimizin her köşesinde gerçekleştireceği günü özlemle bekliyorlar (Dan. 2:44; Mat. 6:10).
[Dipnot]
a Yıllık boyunca bazı isimlerin okunuşları parantez içinde verilmiştir.
[Sayfa 106’deki pasaj]
Bu onu durduramadı, ibadete yalınayak gitti!
[Sayfa 111’deki pasaj]
“O gece Pentekostalist olarak yatıp Yehova’nın Şahidi olarak kalktım”
[Sayfa 122’deki pasaj]
“Ne yapalım, imanınıza da el koyamayız ya!”
[Sayfa 157’deki pasaj]
‘Oğlum, artık toparlanman lazım! Bu gidişin sonu kötü!’
[Sayfa 90’deki çerçeve/resim]
Norveç’e Genel Bakış
Doğal Yapı
Norveç görkemli fiyortları, nefes kesen dağları ve binlerce adasıyla ünlüdür. Anakarayla Kuzey Kutbu arasındaki Svalbard Takımadası sayılmazsa, İtalya’dan biraz büyük bir ülkedir. Özellikle ülkenin Kuzey Kutup Dairesi içinde bulunan kesimi son derece soğuk olabilir, ancak Atlas Okyanusu’nun sıcak su akıntıları ve rüzgâr sistemleri sayesinde ülkenin geneli aynı enlemde bulunan başka ülkelerden daha ılımandır.
Nüfus
Ülkede yaşayan beş milyon kişinin çoğu Norveç kökenli, yaklaşık yüzde 10’u da göçmendir. Ayrıca pek çoğu hâlâ balıkçılık, avcılık ve rengeyiği yetiştiriciliğiyle geçimini sağlayan Sami halkı (eski adıyla Laponlar) da vardır.
Dil
Resmi dil olan Norveççenin iki yazılı biçimi vardır: Çoğunluğun kullandığı ve Dancaya çok benzeyen Bokmål (Kitap Dili) ve Nynorsk (Yeni Norveççe).
Ekonomi
Doğalgaz ve petrol üretimiyle imalat sanayi ülkenin temel geçim kaynaklarıdır. Başlıca ihraç ürünü balıktır. Norveç topraklarının sadece yüzde 3’ü tarıma elverişlidir.
Gıda
Balık, et, patates, ekmek ve süt ürünleri Norveç mutfağının vazgeçilmezleridir. Ağır ateşte pişen kuzu eti ve lahanadan yapılan Fårikål ünlü bir Norveç yemeğidir. Son yıllarda ülkeye çok sayıda göçmenin gelmesiyle Norveç mutfağı daha renkli bir hale gelmiştir.
[Sayfa 95, 96’daki çerçeve/resimler]
Yehova’ya Gayretle Hizmet Etti
THEODOR SIMONSEN
DOĞUM YILI 1864
MUKADDES KİTAP TETKİKÇİSİ OLDUĞU YIL 1905
KİMDİR? Sonradan gezici gözetmen olan eski bir Free Mission Kilisesi vaizi.
◼ THEODOR yayınlarımızdan cehennem ateşi öğretisinin Kutsal Kitaba aykırı olduğunu öğrenince, Free Mission Kilisesindeki vaazlarında bu sahte öğretiyi çürütmeye başladı; bu, dinleyicilerinin çoğunu sevindirdi. Fakat bir gün vaazından sonra eline bir kâğıt verildi. Üzerinde şöyle yazılıydı: “Bu, kilisemizde yaptığın son konuşmaydı!”
Theodor, Free Mission Kilisesindeki bu son vaazını 1905 yılında verdi ve aynı yıl Mukaddes Kitap Tetkikçisi oldu. Sonra, onu zevkle dinleyen yüzlerce Mukaddes Kitap Tetkikçisine sayısız konuşma yaptı. Theodor boyacılık yaparak ailesinin geçimini sağlıyor, hafta sonlarını da duyuru ve öğrenci yetiştirme işine ayırıyordu. İnanılmaz Kutsal Kitap bilgisi, sakin ve ikna edici konuşma tarzıyla çok etkili bir öğretmendi. Theodor’un sesi de çok güzeldi ve genellikle konuşmalarının başında ve sonunda kanuna benzer “zither” isimli müzik aletini çalarak bir ilahi söylerdi.
Theodor 1919 yılında ailesinin koşulları müsait olunca, gezici gözetmen olarak hizmet etmeye başladı. 1935’e kadar bu hizmetini sürdürerek Norveç, Danimarka ve İsveç’teki cemaatleri ziyaret etti. Bu zahmetli bir işti; sadece cemaatleri ve uzaktaki grupları teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda hiç Mukaddes Kitap Tetkikçisinin olmadığı kasabalarda da konuşmalar yapıyordu. Örneğin 12 ay süren bir seyahatinde, güneydeki Kristiansand’dan kuzeydeki Tromsø’ye kadar 190 yeri ziyaret etmesi gerekti. O günlerde gezici gözetmenler, gittikleri çoğu yerde en fazla bir ya da iki gün kalıyor ve bulabildikleri herhangi bir ulaşım aracıyla yollarına devam ediyorlardı.
Theodor’un gittiği yerlerin çoğunda Mukaddes Kitap Tetkikçileri yoktu, fakat umumi konuşma yaptığında ilgi gösteren birçok kişi onu dinlemeye geliyordu. Örneğin 1922’de Bodø’yü ziyaret ettiğinde, o sırada orada bulunan öncü Anna Andersen’la birlikte iyi haberi duyurdu ve insanları umumi konuşmaya davet etti. Konuşmayı dinlemeye gelenlerden ikisi, Johan ve Olea Berntsen özellikle ilgi gösterdiler. Konuşmadan sonra Theodor ve Anna’yı, Kutsal Kitapla ilgili sorularına cevap vermeleri için evlerine davet ettiler. Berntsen çifti, Bodø’deki ilk Mukaddes Kitap Tetkikçileri oldu.
1930’larda, gramofondan dinletilen Norveççe konuşma kayıtlarının çoğunda Theodor’un sesi kullanıldı. Theodor, 1955’te yeryüzündeki yaşamı sona erene dek Yehova’ya sadakatle hizmet etti.
[Sayfa 102’deki çerçeve/resim]
“Tanrı’nın Yolunda Yürüdü”
ENOK ÖMAN
DOĞUM YILI 1880
VAFTİZ YILI 1911
KİMDİR? 1921’den 1945’e kadar Büro gözetmeni olarak hizmet etti.
◼ ENOK gençliğinde İsveç’teyken, Hanok’un nasıl ‘Tanrı’nın yolunda yürüdüğünü’ anlatan Kutsal Kitap kaydı onu derinden etkilemişti (Başl. 5:22). Enok da Kutsal Kitaptaki adaşını örnek almak istemişti. Ama bunu ancak 31 yaşında Studies in the Scriptures kitabının birinci cildini okuyup Tanrı’nın yolunda yürümenin ne demek olduğu hakkında daha fazla bilgi edindiğinde yapabildi. Vaftiz edilip Mukaddes Kitap Tetkikçisi oldu ve öncülüğe başladı. Sonra İsveç Bürosunda hizmet etti.
Enok 1917’de İsveç’ten Norveç Bürosuna gönderildi ve 1921’de Norveç’teki faaliyetin gözetimine atandı. O sırada Watch Tower Society’nin Bürosu, Maria Dreyer’ın evinin bir odasındaydı. Hemşire evin bir bölümünü de pedikür salonu olarak kullanıyordu. Sonra 1922’de Enok ve Maria evlenince Maria’nın evinin tamamını Büro olarak kullanmaya başladılar. 1944’te Maria ölene dek birlikte Beytel’de hizmet ettiler. 1953’te Enok yeniden evlendi ve tekrar öncülüğe başladı. Gökte yaşama ümidini hiç aklından çıkarmayan Enok, 1975’te ölene kadar sadakatle “Tanrı’nın yolunda yürüdü.”
[Sayfa 110’deki çerçeve/resim]
“Etrafına Işık Saçan Biriydi”
WILHELM UHRE
DOĞUM YILI 1901
VAFTİZ YILI 1949
KİMDİR? Kaslarda güçsüzlüğe yol açan hastalığına rağmen iyi haberi coşkuyla duyuran bir vaiz.
◼ WILHELM’İN bacaklarını felç eden ve konuşmasını zorlaştıran bir kas hastalığı vardı. Buna rağmen o 1930’ların ortalarında iyi haberi duyduğunda, öğrendiği muhteşem hakikatleri hemen başkalarına anlatmaya başladı. Duyuru işine üç tekerlekli motosikletiyle katılan Wilhelm düzenli olarak Vesterålen’deki Sortland limanına gider ve orada Kutsal Kitaba dayalı konuşmaları gramofondan dinletip yayınlar dağıtırdı. Fiziksel engeli ve kardeşlerden uzakta yaşaması nedeniyle ancak 1949’da vaftiz edilebildi. Ama o gayretli bir vaizdi. O kıyılarda yolculuk eden birçok kişi hakikati ondan öğrendi ve bazıları Yehova’nın Şahidi oldu.
Wilhelm yaşı ilerleyince Tromsø’deki bir bakımevinde yaşamaya başladı. Kardeşlerin yardımıyla hakikati mektupla duyurmaya devam etti. Bu cana yakın ve tatlı birader bakımevi personeli de dahil herkesin moral kaynağıydı. Öldüğünde bakımevinin müdüresi şöyle dedi: “Onun odasına girmek bizi her zaman mutlu ederdi. İmanından dolayı etrafına ışık saçan biriydi.”
[Sayfa 113’deki çerçeve/resim]
Sözünü Tuttu
JOHANNES KÅRSTAD
DOĞUM YILI 1903
VAFTİZ YILI 1931
KİMDİR? Öncü teknelerinde sekiz sene hizmet eden bir vaiz.
◼ JOHANNES 1929’da hastanede verem tedavisi görürken Kutsal Kitabı okumaya başladı ve iyileşince Tanrı’ya hizmet edeceğine dair O’na söz verdi.
Taburcu olduktan kısa bir süre sonra Johannes, Mukaddes Kitap Tetkikçilerinin bazı kitaplarını büyük bir ilgiyle okudu. Sonra onların başka kitaplarını da alıp her birini dört beş kez okudu ve çok geçmeden yeni öğrendiği hakikatleri başkalarıyla paylaşmaya başladı. Tamamen iyileşir iyileşmez Bergen’e gidip Ringereide biraderle görüştü. Birader ona öncülüğe başlamasını önerdi. Johannes şahitlik etmeye yeni başladığı halde hiç tereddüt etmeden öncülük yapmak için başvurdu.
Johannes 1931’den 1938’e kadar Ester isimli öncü teknesinde hizmet etti, daha sonra da Ruth teknesinde yaklaşık bir yıl öncülük yaptı. Kıyı boyunca ilerleyerek kuzeye, ta Tromsø’ye kadar gitti. Johannes 1939’da Norveç’in doğusundan sorumlu gezici gözetmen oldu ve aynı dönemde bir süreliğine Beytel’de yarım gün hizmet etti. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Sigrid’le evlendi ve birlikte öncülük yaptılar. Johannes’in yeryüzündeki yaşamı 1995’te Fredrikstad’da sona erdi.
[Sayfa 132’deki çerçeve/resim]
Düz Yerlerde Şahitlik Ediyor
RANDI HUSBY
DOĞUM YILI 1922
VAFTİZ YILI 1946
KİMDİR? 1946’dan beri tamgün hizmet eden bir hemşire.
◼ RANDI’NİN anne babası 1938’de vaftiz edilip Yehova’nın Şahidi olmuştu, sonra Randi de Yehova’ya hizmet etmeye karar verdi. 1946’da Beytel’de hizmet etmek üzere aldığı daveti kabul etti ve orada Kjell Husby adlı genç bir biraderle tanıştı. Bu iki genç çıkmaya başladı, evlendiler ve öncü oldular. Ruhen zengin bir hayatları oldu; 2010’da Kjell ölene dek tamgün hizmetin çeşitli alanlarında birlikte çalıştılar.
Son yıllarda Randi bacaklarındaki sorunlar nedeniyle merdiven ya da yokuş çıkmakta zorlanıyor. Ama düz yerlerde gayet iyi yürüyor. Onu sık sık Trondheim sokaklarında ya da dükkânlarda şahitlik ederken görmek mümkün. Karşılaştığı herkesle iyi haberi paylaşabilmek için yanında mutlaka en az sekiz dilde yayın bulunduruyor. Ayrıca cemaatteki arkadaşları da onu, düzenli olarak dergi verdiği çok sayıda kişiye arabayla götürüyor.
Randi artık hizmette eskisi kadar çok şey yapamıyor. Ama tüm yürekle sunduğu hizmetten hâlâ büyük sevinç ve doyum alıyor, çünkü Yehova’nın onun ‘Kendi ismine gösterdiği sevgiyi ve yaptığı işleri unutmadığını’ biliyor (İbr. 6:10).
[Sayfa 149, 150’deki çerçeve/resimler]
Tanrı’nın Sözünün Değiştirme Gücüne Tanık Oldu
VIKTOR UGLEBAKKEN
DOĞUM YILI 1953
VAFTİZ YILI 1981
KİMDİR? Cinlerin ve madde bağımlılığının pençesinden kurtulan eski bir suçlu.
◼ VIKTOR gençken afyon kullanmaya başladı, madde bağımlısı oldu ve suç batağına sürüklendi. Kutsal Kitaba her zaman ilgi duymuş olan Viktor 1979’da, artık ölüm korkusuyla yaşamaktan bıktı ve Tanrı’nın Sözünün ona yardım edebileceğini düşündü. Ancak çeşitli dinleri araştırdıktan sonra hüsrana uğradı, hiçbir yerde aradığını bulamamıştı.
Sonuçta büyük bir bunalıma giren Viktor intiharın eşiğine geldi. Bir gün Bergen’de yaşayan kuzeninden bir mektup aldı. Kuzeni, Yehova’nın Şahitleriyle inceleme yapmaya başlamıştı. Viktor, Bergen’e gitti ve yaptıkları incelemeye katıldı. İlk başta amacı Şahitlerin yanlışlarını göstermekti. Fakat çevre sorunları onu her zaman endişelendirdiğinden Tanrı’nın ‘yeryüzünü mahvedenleri mahvedeceğini’ ve gezegenimizi bir cennete dönüştüreceğini öğrenmek onu mutlu etti (Vah. 11:18).
Viktor hemen kuzeniyle birlikte ibadetlere katılmaya başladı. İbadet Salonunda ve Şahitlerin evlerinde gördüğü nezaket ve konukseverlikten çok etkilendi. Duyduğu ve gördüğü şeyler sayesinde, yaşamını değiştirmesi ve uyuşturucuyu bırakması gerektiğine ikna oldu. Viktor sürekli dua etti ve yürekten gelen duaları sayesinde Tanrı’nın Sözünün ve kutsal ruhunun insanı değiştirme gücüne tanık oldu (Luka 11:9, 13; İbr. 4:12).
Viktor’un vaftiz edilmek için hayatında gerekli değişiklikleri yapması kolay olmadı. Fakat Yehova’nın yardımıyla, kendisini rahatsız eden cinlerden kurtulabildi. Sonraları iki kez uyuşturucuya yenik düşse de yine Yehova’nın yardımıyla bundan kurtuldu. Bir ihtiyarın hatırlattığı şu güven veren sözlerin Viktor’a büyük yardımı oldu: “Baba evlatlarına nasıl merhamet gösterirse, Yehova da Kendisinden korkanlara öyle merhamet gösterir” (Mezm. 103:13). Viktor ruhen ilerlemeye devam etti ve 1981’de vaftiz edildi. Eskiden işlediği bir suç yüzünden hapiste yatması gerekti, ama tahliye edildikten kısa bir süre sonra öncülüğe başladı. O zamandan beri birçok kişinin Yehova’nın hizmetçisi olmasına yardım etmenin sevincini tadıyor. İyi haberi özellikle hapishanelerde etkili şekilde duyuruyor; birlikte inceleme yaptığı iki mahkûm hakikati benimsedi.
O şimdi eşi Tone ve oğluyla birlikte öncülüğe devam ediyor. Artık güvenilir bir aile reisi ve ihtiyar olan Viktor şöyle diyor: “Beni değiştiren şeylerden biri iyi haberi duyurmaktı. Değerli ruhi hazineleri başkalarına aktarabildiğim için Yehova’ya derin bir minnet duyuyorum.”
[Sayfa 152’deki çerçeve/resim]
Daha İyi Bir Şey Yapmak İstedi
TOM FRISVOLD
DOĞUM YILI 1962
VAFTİZ YILI 1983
KİMDİR? Yehova’ya hizmet etmek isteyen bir futbolcu.
◼ TOM 20 yaşındayken gelecek vaat eden bir sporcuydu, Norveç’in en iyi futbol takımlarından birinde oynuyordu. Annesi Yehova’nın Şahidiydi. Bir gün, Tom’un annesini ziyarete gelen genç bir öncü ona Kutsal Kitap tetkiki teklif etti. Tom, biraderin teklifini kabul etti ama Şahit olmayı düşünmediğini de belirtti.
İbadetlere katılmaya başlayınca kardeşlerin onu sıcak bir şekilde karşılamasından çok etkilendi. Ayrıca herkesin program sırasında Kutsal Kitabını açıp ayetleri takip ettiğini fark etti. “Bu insanların bu kadar iyi olmasının nedeni Kutsal Kitap olmalı” diye düşündü.
Sonuçta Tom hakikati bulduğuna ve Yehova’ya hizmet etmek istediğine karar verdi. Peki ama takımını parlak bir oyuncudan vazgeçmeye nasıl ikna edecekti? İlginçtir ki takım yönetimine hayatını futboldan daha iyi bir şeye adamak istediğini anlatınca kontratını feshetmeyi kabul ettiler.
Tom 1983’te vaftiz edildi ve 1985’te öncülüğe başladı. 1987’de Viktor Uglebakken’la birlikte ihtiyacın daha büyük olduğu Hammerfest’e taşındı. Sonra Tom çevre gözetmeni olarak tayin edildi. Şimdi eşi Kristina’yla birlikte Beytel’de hizmet ediyor.
[Sayfa 162, 163’deki çizelge/resimler]
TARİHLERLE Norveç
1890
1892 Knud Pederson Hammer Norveç’te iyi haberi duyurmaya başladı.
1900
1900 İlk cemaat kuruldu.
1904 Kristiania’da (Oslo) Büro açıldı.
1905 Kristiania’da ilk büyük ibadet yapıldı.
1909 ve 1911 C. T. Russell Norveç’i ziyaret etti.
1910
1914 İlk gezici gözetmen tayin edildi.
1914-1915 “Yaratılışın Fotodramı” geniş kitlelerin ilgisini çekti.
1920
1920-1925 Ülke çapında “Şimdi Yaşayan Milyonlarca Kişi Hiç Ölmeyecek” adlı konuşma yapıldı.
1925 The Golden Age (Uyanış!) Norveççe yayımlandı.
1928-1940 İyi haber kıyı kesimlerinde teknelerle duyuruldu.
1930
1940
1940-1945 Savaş dönemindeki muhalefete rağmen duyuru işi devam etti.
1945 Gözcü Kulesi Norveççe yayımlandı.
1948 Gilead mezunu ilk görevli vaizler geldi.
1950
1950 Yüksek Mahkeme yayınlarla şahitlik etme hakkımızı tasdik etti.
1960
1965 Oslo’da uluslararası ibadet yapıldı.
1970
1980
1984 Yeni Büro hizmete açıldı.
1990
1990 Hastane İrtibat Heyetleri tayin edildi.
1994 Oslo’da bir Toplantı Salonu hizmete açıldı.
1996 Yeni Dünya Çevirisi’nin tamamı Norveççe çıktı.
2000
2010
2011 Daimi öncü, öncü yardımcısı, müjdeci ve Anma Yemeğine katılanların sayısında zirveler yaşandı.
[Sayfa 159’daki grafik/resim]
(Ayrıntılı bilgi için lütfen yayına bakın)
Müjdeci Sayısı
Öncü Sayısı
10.000
8.000
6.000
4.000
2.000
1920 1935 1950 1965 1980 1995 2010
[Sayfa 91’deki haritalar]
(Ayrıntılı bilgi için lütfen yayına bakın)
İSVEÇ
STOCKHOLM
Örebro
Botni Körfezi
FİNLANDİYA
HELSİNKİ
Finlandiya Körfezi
BALTIK DENİZİ
DANİMARKA
KOPENHAG
NORVEÇ
OSLO
Kjøllefjord
Båtsfjord
Vardø
Kirkenes
Karasjok
Hammerfest
Alta
Finnmarksvidda
Kautokeino
Tromsø
Harstad
Narvik
Sortland
Hennes
Svolvær
Bodø
Rørvik
Namsos
Steinkjer
Trondheim
Kristiansund
Måløy
Florø
Bergen
Haugesund
Stavanger
Egersund
Kristiansand
Arendal
Skien
Kongsberg
Drammen
Hønefoss
Gjøvik
Lillehammer
Brumunddal
Hamar
Kongsvinger
Ski
Askim
Moss
Halden
Fredrikstad
Oslo Fiyordu
KUZEY DENİZİ
NORVEÇ DENİZİ
Andøya Adası
Bleik
Svalbard Takımadası
Longyearbyen
İLLER
Finnmark
Troms
Telemark
Vestfold
[Sayfa 88’deki resim]
Knud Pederson Hammer
[Sayfa 88, 89’daki resim]
Reine, Norveç’in kuzeyi
[Sayfa 92’deki resim]
Ingebret ve Berthe Andersen’ın da bulunduğu Skien cemaati, 1911
[Sayfa 93’teki resim]
Viktor Feldt
[Sayfa 94’teki resim]
Hallgerd Holm (1), Theodor Simonsen (2) ve Lotte Holm (3)
[Sayfa 98’deki resimler]
İlk öncüler: (1) Helga Hess, (2) Andreas Øiseth, (3) Karl Gunberg, (4) Hulda Andersen ve (5) Anna Andersen
[Sayfa 100’deki resim]
“Peoples Pulpit” broşürü
[Sayfa 104’teki resim]
Norveççe “Golden Age”
[Sayfa 106’daki resim]
Even Gundersrud
[Sayfa 107’deki resim]
Skien cemaatinden kardeşler, bir kamyonetle iyi haberi civardaki bölgelerde duyurmaya giderdi
[Sayfa 108’deki resim]
Torkel Ringereide
[Sayfa 109’daki resim]
Olaf Skau
[Sayfa 114’teki resimler]
Karl Gunberg “Elihu” teknesinin kaptanıydı
[Sayfa 115’teki resimler]
Johannes Kårstad “Ester” teknesinden sorumluydu
[Sayfa 116’daki resimler]
Andreas Hope ve Magnus Randal, “Ruth” teknesiyle hizmet etti
[Sayfa 117’deki resim]
Kuzey ışıkları, Norveç’in kuzeyi
[Sayfa 118’deki resim]
Solveig Løvås
[Sayfa 119’daki resim]
Andreas ve Sigrid Kvinge
[Sayfa 124’teki resim]
Ski yakınlarındaki bir ormanda gizlice yapılan bir büyük ibadet
[Sayfa 127’deki resim]
Marvin Anderson ve eşi Karen
[Sayfa 128’deki resim]
Pedallı baskı makinesi
[Sayfa 129’daki resim]
Bergen’deki bölge ibadeti, 1946
[Sayfa 130’daki resim]
Svanhild Neraal, 1961
[Sayfa 133’teki resim]
Arnulf’un teknesi sık sık hizmet için kullanılırdı
[Sayfa 135’teki resim]
Gunnar Marcussen (1) ve Hans Peter Hemstad (2) Norveç’ten Gilead’a giden ilk öğrencilerdi
[Sayfa 138’deki resim]
“Hakikat Sözü” temalı uluslararası ibadet için kurulan kamp alanı
[Sayfa 139’daki resim]
Paul Bruun
[Sayfa 142’deki resim]
Samilere şahitlik etmek için kar motoru kullanan Hartvig Mienna ve diğer müjdeciler
[Sayfa 144’teki resim]
Büronun inşası 1981’de başladı
[Sayfa 145’teki resim]
Bugün Büro binaları
[Sayfa 147’deki resim]
Oslo Toplantı Salonu
[Sayfa 160’daki resim]
Ailede verilen Kutsal Kitap eğitimi Yehova’ya nesiller boyu sadakatle hizmet edilmesini sağlıyor