Hayatımız ve Hizmetimiz İbadeti Kitapçığı İçin Kaynaklar
2-8 ARALIK
TANRI’NIN SÖZÜNDEKİ HAZİNELER | VAHİY 7-9
“Sayılamayacak Kadar Büyük Bir Kalabalık Yehova’dan Nimetler Alıyor”
it-1-E 997 p. 1
Büyük Kalabalık
Eğer “büyük kalabalık” hayatta kalıp yeryüzünde yaşayacak kişilerse onların ‘[Tanrı’nın] tahtının ve Kuzunun önünde durdukları’ nasıl söylenebilir? (Vh 7:9). “Durmak” ifadesi Kutsal Kitapta bazen birinin ya da bir grubun, huzurunda durduğu kişinin onayına sahip olduğunu göstermek için kullanılır (Me 1:5, Kitabı Mukaddes; 5:5; Öz 22:29; Lu 1:19). Vahiy kitabının bir önceki bölümüne göre dünyanın kralları, yüksek mevkide olanlar, komutanlar, zenginler, güçlüler, bütün köleler ve özgürler tahtta oturanın gözlerinden ve Kuzunun gazabından gizlenmeye çalışır ve şöyle derler: “Onların gazabının büyük günü geldi, ve kim durabilir?” (Vh 6:15-17, Kitabı Mukaddes; Lu 21:36 ile karşılaştırın). Dolayısıyla, anlaşılan “büyük kalabalık” o gazap gününde hayatta kalan ve Tanrı’nın ve Kuzunun önünde onların onayına sahip kişiler olarak ‘durmayı’ başaran insanlardan oluşur.
it-2-E 1127 p. 4
Sıkıntı
Elçi Yuhanna Yeruşalim’in yıkımından yaklaşık 30 yıl sonra her milletten, kabileden ve halktan insanların oluşturduğu bir büyük kalabalık hakkında şöyle yazdı: “Bu kişiler büyük sıkıntıdan çıkıp gelenlerdir” (Vh 7:13, 14). Büyük kalabalığın ‘büyük sıkıntıdan çıkıp gelmesi’ onların hayatta kalacağını gösterir. Elçiler 7:9, 10’da kullanılan benzer bir ifade de bunu doğrular: “Tanrı Yusuf’un yanındaydı. Onu tüm sıkıntılarından kurtardı.” Yusuf’un tüm sıkıntılarından kurtulması onun sadece bunlara dayanması değil, aynı zamanda yaşadığı tüm sıkıntılarda hayatta kalması anlamına da geliyordu.
it-1-E 996-997
Büyük Kalabalık
Kimliği. ‘Büyük kalabalığın’ kimliğini, Vahiy 7. bölümdeki tanımına ve paralel kayıtlara bakarak saptayabiliriz. Vahiy 7:15-17 Tanrı’nın ‘çadırını onların üzerine germesinden’, onların “hayat suyunun pınarlarına” götürülmesinden ve Tanrı’nın, ‘gözlerinden bütün gözyaşlarını silmesinden’ bahseder. Vahiy 21:2-4’te de paralel ifadeler geçer: “Tanrı’nın çadırı insanlarladır”, “gözlerinden bütün gözyaşlarını silecek” ve “artık ölüm olmayacak.” Bu görüntü ‘gökten inen Yeni Yeruşalim’i’ oluşturan kişilerle değil, yeryüzündeki insanlarla ilgilidir.
Ruhi Hazineleri Keşfedin
it-1-E 12
Abaddon
Dipsiz derinliklerin meleği olan Abaddon kimdir?
Vahiy 9:11’de “Abaddon” sözcüğü ‘dipsiz derinliklerin meleğinin’ adı olarak geçer. Bu meleğin Yunanca ismi olan Apolyon “yok edici” anlamına gelir. 19. yüzyılda bu ayetin İmparator Vespasianus ve Napolyon gibi kişilere atfettiği ileri sürüldü ve genelde bu meleğin Şeytan’a hizmet ettiği düşünüldü. Fakat şu unutulmamalıdır ki, Vahiy 20:1-3’te “elinde dipsiz derinliklerin anahtarı” olan melek, Şeytan’a hizmet eden bir melek olarak değil, Tanrı’nın gökten inen bir temsilcisi olarak betimlenir ve bu melek, Şeytan’ı bağlayıp dipsiz derinliklere atar. The Interpreter’s Bible Vahiy 9:11 hakkında şöyle der: “Abaddon Şeytan’ın değil, Tanrı’nın bir meleğidir ve Tanrı’nın emriyle O’nun düşmanlarını yok eder.”
İbranice Kutsal Yazılarda avaddon sözcüğünün ölüler diyarı ve ölümle aynı bağlamda kullanıldığı açıktır. Vahiy 1:18’de Mesih İsa şöyle der: “Sonsuza kadar diriyim. Ölümün ve ölüler diyarının anahtarları bendedir.” Onun dipsiz derinlikler üzerindeki gücü Luka 8:31 ayetinden de görülür. İbraniler 2:14 ayeti İsa’nın yok etme gücüne sahip olduğunu gösterir. İsa’nın ‘kendi ölümüyle, ölüm silahlarının sahibi İblis’i yenmek’ için etten kemikten bir insan olarak geldiğini açıklayan bu ayet, onun Şeytan’ı yok etme gücüne dikkat çeker. Vahiy 19:11-16’da İsa açıkça Tanrı’nın, düşmanlarını yok etmek ya da infaz etmek için atadığı kişi olarak tanıtılır.
9-15 ARALIK
TANRI’NIN SÖZÜNDEKİ HAZİNELER | VAHİY 10-12
Ruhi Hazineleri Keşfedin
it-2-E 880-881
Tomar
Sembolik Anlamı. “Tomar” kelimesi Kutsal Kitabın birkaç yerinde sembolik anlamda kullanılır. Hem Hezekiel hem de Zekeriya iki tarafı da yazılı olan bir tomar gördü. Normalde tomarın tek tarafı kullanıldığından, tomarın her iki tarafının da yazılı olması içerdiği hükümlerin ağırlığına, kapsamına ve ciddiyetine atfediyor olabilir (He 2:9–3:3; Zk 5:1-4). Vahiy’deki görüntüde tahtta oturanın sağ elinde bir tomar vardı ve bu tomar, Tanrı’nın Kuzusu açana kadar içindeki bilgi ortaya çıkmasın diye yedi mühürle mühürlenmişti (Vh 5:1, 12; 6:1, 12-14). Daha sonra görüntüde Yuhanna’ya da bir tomar verildi ve yemesi emredildi. Yuhanna tomarı yediğinde tadı güzeldi ama karnında acılaştı. Tomar açık duruyordu ve mühürlü değildi, o halde içindeki mesajın anlaşılması amaçlanmıştı. Tomarın içindeki mesajı almak Yuhanna için “tatlı”, yani güzel bir şeydi fakat bildirmesi istenen bu peygamberlik sözleri belli ki acıydı (Vh 10:1-11). Hezekiel de içinde “ağıtlar, iniltiler ve feryatlar” olan tomarı aldığında benzer bir deneyim yaşamıştı (He 2:10).
it-2-E 187 p. 7-9
Doğum Sancıları
Vahiy kitabındaki görüntüde Elçi Yuhanna gökte bir kadın gördü; “doğum sancılarıyla, ıstırap içinde feryat ediyordu.” Kadının doğurduğu çocuk ‘bütün milletleri demir değnekle güdecek bir erkek çocuktu.’ Ejder onu yutmaya çalışsa da “çocuk hemen alınıp Tanrı’nın tahtının önüne götürüldü” (Vh 12:1, 2, 4-6). Çocuğun Tanrı tarafından alınıp götürülmesi Tanrı’nın onu Kendi oğlu olarak kabul ettiğini gösterir; ki eski devirlerde yeni doğan bebeğin onay için babasına götürülmesi âdetti. Buna göre “kadın” da Tanrı’nın mecazi karısını, “yukarıdaki Yeruşalim”i, Mesih’in ve ruhi kardeşlerinin ‘annesini’ simgeler (Ga 4:26; İb 2:11, 12, 17).
Elbette gökteki bu “kadın” kusursuz olacaktı ve gerçek anlamda doğum sancısı çekmeyecekti. Dolayısıyla doğum sancıları ifadesi mecaziydi ve ‘kadının’, doğumun yakın olduğunu fark edeceğini gösteriyordu (Vh 12:2).
Peki ayette “oğul” ve “erkek çocuk” olarak tarif edilen kişi kim olacaktı? O ‘bütün milletleri demir değnekle güdecekti.’ Mezmur 2:6-9’a göre bunu Kral Mesih yapacaktı. Fakat Yuhanna bu görüntüyü, Mesih’in bir insan olarak doğmasından, ölmesinden ve diriltilmesinden uzun zaman sonra gördü. Dolayısıyla bu görüntü, Tanrı’nın oğlu İsa Mesih’in yönetimindeki Krallığın doğuşuna atfeder. Mesih diriltildikten sonra “Tanrı’nın sağına oturmuştur. O zamandan beri düşmanlarının kendi ayakları altına basamak yapılmasını beklemektedir” (İb 10:12, 13; Me 110:1; Vh 12:10).
23-29 ARALIK
TANRI’NIN SÖZÜNDEKİ HAZİNELER | VAHİY 17-19
“Tüm Savaşları Sona Erdirecek Savaş”
it-1-E 1146 p. 1
At
Elçi Yuhanna’nın gördüğü görüntüde İsa Mesih gökte beyaz bir atın üstünde betimlenir, ardında beyaz atlar üzerinde onu izleyen bir ordu vardır. Bu görüntü Mesih’in, Tanrısı ve Babası Yehova adına tüm düşmanlarına karşı açacağı savaşın adil bir savaş olacağını simgeler (Vh 19:11, 14). Daha önce, Mesih’in kral olarak harekete geçmesi ve ardından olacak felaketler de dört atlı ve binicisiyle betimlenmişti (Vh 6:2-8).
30 ARALIK–5 OCAK
TANRI’NIN SÖZÜNDEKİ HAZİNELER | VAHİY 20-22
Ruhi Hazineleri Keşfedin
it-2-E 249 p. 2
Yaşam
Tanrı’nın Âdem’e verdiği emir, itaatli olursa ölmeyeceğini gösteriyordu (Ba 2:17). Bu nedenle insanlığın son düşmanı olan ölüm sona erdirildiğinde itaatli insanların bedeninde ölüme yol açan hiçbir günah olmayacak. Asla ölmeleri gerekmeyecek (1Ko 15:26). Mesih’in yönetiminin sonunda ölüm sona erdirilecek. Vahiy kitabı bu yönetimin 1.000 yıl süreceğini belirtir. Kayıt Mesih’le birlikte krallar ve kâhinler olacak kişiler hakkında şöyle der: “Diriltildiler ve Mesih’le birlikte bin yıl kral olarak hüküm sürdüler.” Ayrıca kayıt ‘ölülerin geri kalanından’ bahseder ve ‘bin yıl sona erinceye kadar hayata gelmeyeceklerini’ söyler. Bu kişiler kimdir? Anlaşılan onlar bin yıl sona erdiğinde ama Şeytan dipsiz derinliklerden serbest bırakılıp insanlığı son defa sınamadan önce hayatta olan kişilerdir. Bin yılın sonunda yeryüzündeki insanlar Âdem ve Havva’nın günah işlemeden önceki haline, yani kusursuzluğa kavuşacak. Artık gerçek anlamda kusursuz bir yaşamları olacak. Sonra Şeytan dipsiz derinliklerden kısa süreliğine serbest bırakıldığında son sınavı geçenler bu kusursuz yaşama sonsuza dek sahip olabilecek (Vh 20:4-10).
it-2-E 189-190
Ateş Gölü
Bu ifade yalnızca Vahiy kitabında geçer ve sembolik olduğu çok açıktır. Bu sembolik ifadenin anlamını bizzat Kutsal Kitap açıklar: “Bu ateş gölü, ikinci ölümdür” (Vh 20:14; 21:8).
Ateş gölünün sembolik olduğunu gösteren başka bir kanıt da bu ifadenin geçtiği ayetlerin bağlamıdır. Örneğin, ölümün ateş gölüne atıldığı söylenir (Vh 19:20; 20:14). Tabii ki ölümün gerçek anlamda yanması mümkün değildir. Dahası görünmez bir ruhi varlık olan Şeytan’ın da bu göle atıldığı belirtilir. Şeytan ruhi bir varlık olduğu için ateş ona zarar veremez (Vh 20:10; ayrıca Çk 3:2; Hk 13:20 ile karşılaştırın).
Ateş gölü “ikinci ölümü” simgelediğinden ve Vahiy 20:14 ‘ölüm ve ölüler diyarının’ oraya atılacağını söylediğinden, bu gölün Âdem’den miras aldığımız ölümü (Ro 5:12) veya ölüler diyarını simgelemediği açıktır. Bu nedenle bu göl başka bir tür ölümü, geri dönüşü olmayan bir ölümü simgeliyor olmalı. Çünkü Âdem’den miras aldığımız ölümün ve ölüler diyarının aksine hiçbir yerde bu ‘gölün’ ölüleri geri verdiği yazmaz (Vh 20:13). Sonuç olarak “hayat kitabında” adı yazılı olmayan, yani Tanrı’nın egemenliğine karşı gelen ve tövbe etmeyen kişiler ateş gölüne atılarak sonsuz yok oluş anlamına gelen ikinci ölümle cezalandırılacaktır (Vh 20:15).