Okuyucuların Soruları
• İşaya 14:12’de bulunan “parlak yıldız” ifadesi kim için kullanılmıştır?
İşaya 14:12’de şu sözler kayıtlıdır: “Ey parlak yıldız, seherin oğlu, göklerden nasıl düştün! sen ki, milletleri devirirdin, nasıl yere yıkıldın!” Bazıları bu sözlerin Şeytan’a atfen söylendiğini düşünür.
Ayette sözü edilen parlak yıldız kimdir? “Parlayan” ya da “parlak yıldız” ifadesi, İşaya’nın peygamberliğinde, İsrailoğullarından “Babil kralı üzerine bu meseli” bildirmelerini istediği sözlerde geçer. Dolayısıyla bu ifade aslında Nebukadnetsar ile başlayan Babil hanedanına hitaben söylenmiş sözlerin bir kısmıdır. “Parlak yıldız” ifadesinin bir ruha değil, insana atfettiği şu ifadeden de anlaşılıyor: “Ölüler diyarına, . . . . indirileceksin.” Şeol, İblis Şeytan’ın bulunduğu bir yer değil, insanlığın ortak mezarıdır. Üstelik parlak yıldızın bu duruma düştüğünü görenler şöyle sordular: “Dünyayı sarsan . . . . adam bu mu?” Parlak yıldızın bir ruhu değil bir insanı kastettiği açıktır.—İşaya 14:4, 15-17.
Babil hanedanı neden böylesine saygın bir ifadeyle betimleniyor? Babil kralının, düşüşünden sonra ve alaylı bir şekilde parlak yıldız olarak adlandırıldığına dikkat edelim. (İşaya 14:3) Babil kralları bencilce gururları yüzünden kendilerini çevrelerindeki insanlar karşısında yücelttiler. Bu hanedan öyle kibirliydi ki övüngen biri olarak şöyle betimlendi: “Göklere çıkacağım, tahtımı Allahın yıldızları üzerine yükselteceğim; ve şimalin sonlarında, cemaat dağında oturacağım . . . . kendimi Yüce Allah gibi edeceğim.”—İşaya 14:13, 14.
“Allahın yıldızları”, Davud’un kraliyet soyundan gelen krallardır. (Sayılar 24:17) Davud’dan itibaren bu “yıldızlar” Sion Dağı’nda saltanat sürdüler. Süleyman’ın Yeruşalim’deki mabedi inşa etmesinden sonra, Sion ismi tüm kent için kullanılır oldu. Kanun ahdi yürürlükteyken, İsrailoğullarının tüm erkekleri yılda üç kez Sion’a gitmek zorundaydı. Böylece, orası “cemaat dağı” oldu. Yahuda krallarına boyun eğdirip onları bu dağdan atmaya karar veren Nebukadnetsar, kendini bu ‘yıldızların’ üzerine çıkarmak niyetinde olduğunu açıkça gösterdi. Onlara karşı kazandığı zaferin onurunu Yehova’ya vermektense, kendini küstahça O’nun yerine koydu. Bu nedenle Babil hanedanının düşüşünden sonra ona alaylı şekilde “parlak yıldız” olarak değiniliyor.
Babil krallarının kibri gerçekten de “bu dünyanın ilâhı” İblis Şeytan’ın tutumunu yansıttı. (II. Korintoslular 4:4) O da iktidar tutkusuyla yanıp tutuşuyor ve kendini Yehova Tanrı’nın üstüne çıkarmaya can atıyor. Ancak parlak yıldız, Kutsal Yazılarda Şeytan için kullanılmış bir ifade değildir.
• I. Samuel 16:10, 11 Davud’dan, Yesse’nin sekizinci oğlu olarak bahsederken, I. Tarihler 2:13-15 neden onun Yesse’nin yedinci oğlu olduğunu söylüyor?
Eski İsrail kralı Saul hakiki tapınmadan uzaklaştıktan sonra, Yehova Tanrı, peygamber Samuel’i Yesse’nin oğullarından birini kral olarak meshetmekle görevlendirdi. Bu tarihsel olayla ilgili bizzat Samuel tarafından MÖ 11. yüzyılda ilhamla kaleme alınmış kayıt, Davud’u Yesse’nin sekizinci oğlu olarak tanıtır. (I. Samuel 16:10-13) Ancak kâhin Ezra tarafından yaklaşık 600 yıl sonra kaleme alınmış olan kayıt şöyle der: “Yesse ilk oğlu Eliabın, ve ikinci oğlu Abinadabın, ve üçüncü oğlu Şimeanın, dördüncü oğlu Netanelin, beşinci oğlu Raddayın, altıncı oğlu Otsemin, yedinci oğlu Davudun babası oldu.” (I. Tarihler 2:13-15) Davud’un bir kardeşine ne oldu ve Ezra neden onun ismini kaydetmedi?
Kutsal Yazılar Yesse’nin “sekiz oğlu” olduğunu belirtir. (I. Samuel 17:12) Anlaşılan oğullarından biri evlenip çocuk sahibi olacak kadar uzun yaşamadı. Torunları olmadığından ne sıpta ait mirasta hakkı, ne de Yesse’nin soy hattı ile ilgili kayıtlarda yeri olabilirdi.
Ezra’nın günlerini düşünelim. Tarihler kitaplarını derlediği zamanlardaki ortamı gözümüzde canlandıralım. Babil’deki sürgün sona ereli yaklaşık 77 yıl olmuş ve Yahudiler tekrar yurtlarına yerleşmişti. Pers Kralı, Ezra’ya hâkimler ve Tanrı’nın Kanununu öğretecek öğretmenler tayin etmek ve Yehova’nın evini güzelleştirmek için yetki vermişti. Sıptların miraslarını teyit edebilmek ve sadece yetkilendirilmiş kişilerin kâhin olarak hizmet etmesini sağlayabilmek için doğru ve tam olan soy ağacı listelerine ihtiyaç vardı. Bu nedenle Ezra, Yahuda ve Davud’un soy hattının kesin ve güvenilir bir kaydı da dahil tüm İsrail milletinin tarihiyle ilgili tam bir kayıt hazırladı. Yesse’nin hiç çocuğu olmadan ölen oğlunun bu kayıtta adının geçmesi bir şey ifade etmeyecekti. Bu yüzden Ezra onun ismini kayda geçirmedi.