DOKUZUNCU BÖLÜM
Birbirinize Tanrı’nın İstediği Gibi Davranın
1-3. (a) Eski Sur’dan söz edildiğinde birçoğumuzun aklına ne gelebilir? (b) Kral Hiram’la İsrail arasındaki ilişkiyi anlatın. (c) Sur’la ilgili olarak neyi düşünmemiz iyi olur?
ESKİ Sur kentinden söz edildiğinde aklınıza ne geliyor? Birçoğumuz Sur’la ilgili peygamberlik sözlerinin nasıl gerçekleştiğini düşünecektir: Büyük İskender anakaradaki kentin kalıntılarını kazıyıp denize taşıyarak bir yol yapmış ve Sur’un daha yeni kısmı olan ada kentini yok etmişti (Hezekiel 26:4, 12; Zekeriya 9:3, 4). Peki, iman kardeşlerinize nasıl davranmanız gerektiği konusunda Sur kentinden ders alınabileceğini düşünür müydünüz?
2 Sur kenti neden yıkılmıştı? Amos, “Sur üç kez . . . . isyan ettiği için” diyor ve şunu ekliyor: “Çünkü tüm sürgünleri Edom’a teslim etti ve kardeşlik antlaşmasını aklına getirmedi. Sur’un surlarına ateş yağdıracağım” (Amos 1:9, 10). Yüzlerce yıl önce Sur kralı Hiram Davut’a iyi niyetini göstermiş ve Süleyman’ın yapacağı mabet için malzeme sağlamıştı. Süleyman Hiram’la bir antlaşma yapmış, ona Celile bölgesinde şehirler vermişti. Hiram da Süleyman’a “kardeşim” diye hitap etmişti (1. Krallar 5:1-18; 9:10-13, 26-28; 2. Samuel 5:11). Sur, ‘kardeşlik antlaşmasını aklına getirmeyip’ Tanrı’nın halkından bazılarını köle olarak sattığında bu davranışı Yehova’nın gözünden kaçmadı.
3 Tanrı’nın Kendi halkına acımasızca davranan Sur şehrinin Kenanlı sakinlerine verdiği hükümden hangi dersi alabiliriz? Alabileceğimiz çok önemli bir ders iman kardeşlerimize karşı davranışlarımız konusundadır. Bu kitabın önceki bölümlerinde 12 peygamberin iş ilişkilerinde adil olmak ve her zaman iffetli davranmak gibi konulardaki öğütlerini görmüştük. Ancak 12 kitapta Tanrı’nın birbirimize nasıl davranmamızı istediğine ilişkin daha fazla ipucu buluyoruz.
BAŞKASININ SIKINTISINA SEVİNMEYİN
4. (a) Edomlular hangi anlamda İsrail’in kardeşiydi? (b) Onlar ‘kardeşlerine’ nasıl davrandı?
4 Tanrı’nın, İsrail’in komşusu Edom’a verdiği hükümden de ders alabiliriz: ‘Kardeşinin o kara gününde, felaket gününde olanlara seyirci kalmamalıydın; yıkım günlerinde Yahudaoğullarının haline sevinmemeliydin’ (Obadya 12). Surlular İsrail’le ticari ilişkileri açısından “kardeş” olabilirse de Edomlular gerçek anlamda ‘kardeşti’, çünkü Yakup’un ikiz kardeşi Esav’dan geliyorlardı. Hatta Yehova da Edomlulardan “kardeşleriniz” diye söz etmişti (Tekrar 2:1-4). Bu nedenle de Babilliler yüzünden Yahudilerin başına felaket geldiğinde Edomluların sevinmesi gerçekten nefret dolu bir davranıştı (Hezekiel 25:12-14).
5. Hangi durumlarda Edomlular gibi bir tutum gösterebiliriz?
5 Edomluların Yahudi kardeşlerine olan davranışını Tanrı’nın onaylamadığı açıktı. Biz de ‘Acaba Tanrı benim kardeşlerime davranışlarımı nasıl değerlendirecek?’ sorusu üzerinde düşünerek kendimizi sınayabiliriz. Ele alabileceğimiz bir nokta aramızda bazı pürüzler çıktığında kardeşimiz hakkında ne düşündüğümüz ve ona nasıl davrandığımızdır. Diyelim ki bir iman kardeşiniz sizi incitti ya da yakınlarınızdan biriyle bir sorun yaşadı. Ondan ‘yakınmak için bir nedeniniz’ varsa, meseleyi unutmak ya da halletmeye çalışmak yerine kırgınlık mı besleyeceksiniz? (Koloseliler 3:13; Yeşu 22:9-30; Matta 5:23, 24). Kırgınlık beslerseniz kardeşinize karşı davranışınız etkilenir; ona soğuk davranabilir, aynı ortamda olmaktan kaçınabilir ya da hakkında olumsuz konuşabilirsiniz. Varsayalım ki bu kardeş daha sonra bir hata yaptı, belki de ihtiyarların ona öğüt vermesi ya da yanlışını düzeltmesi gerekti (Galatyalılar 6:1). Edomluların tutumunu yansıtarak kardeşinizin sıkıntısına sevinecek misiniz? Tanrı nasıl davranmanızı ister?
6. Zekeriya 7:10’da belirtilen tutumun tersine, Mika 7:18’den ne yapmamız gerektiği anlaşılıyor?
6 Yehova Kendi arzusunu Zekeriya aracılığıyla şöyle belirtti: “Yüreğinizde birbirinize karşı kötülük tasarlamayın” (Zekeriya 7:9, 10; 8:17). Bu öğüt bir kardeşimiz bizi incittiğinde ya da ailemizden birine hatalı davrandığında özellikle önem taşır. Böyle durumlarda ‘yüreğimizde kötülük tasarlamak’ ve bunu davranışlarımıza yansıtmak çok kolaydır. Ancak Tanrı Kendi olumlu örneğine uymamızı istiyor. Mika’nın sözlerini hatırlayın; Yehova kullarının ‘kabahatini affeder, suçunu bağışlar’a (Mika 7:18). Bunu günlük yaşamda nasıl uygulayabiliriz?
7. Neden bize karşı işlenen bir kusuru unutmaya çalışmamız iyi olur?
7 Kendimize ya da bir yakınımıza yapılan şeyden ötürü incinmiş olabiliriz, fakat bu gerçekten ne kadar ciddi bir meseledir? Kutsal Kitap kişisel anlaşmazlıkları halletmek, hatta bir kardeşin diğerine karşı işlediği günahı ele almak için atılması gereken adımları bize genel hatlarıyla gösterir. Yine de çoğu kez en iyisi suçu ya da hatayı görmezden gelmek, ‘üzerinden atlamaktır.’ Şunları düşünün: “Onu affetmem gereken 77 defadan biri bu olabilir mi? Unutup konuyu kapatsam olmaz mı?” (Matta 18:15-17, 21, 22). Yapılan hata şu anda önemli görünüyorsa bile, bin yıl sonrası için ne denebilir? Vaiz 5:20’de, çalışıp kazandıktan sonra sevinçle yiyip içen bir adam hakkında söylenen şu sözlerden temel bir ders çıkarabiliriz: “Kısacık ömründeki zor günleri pek aklına getirmez, çünkü Tanrı onu yüreğindeki sevinçle meşgul eder.” Adam o sırada yiyip içmenin zevkine odaklanmıştır, günlük yaşamındaki sorunları unutur. Biz de benzer bir tutum gösterebilir miyiz? Hıristiyan cemaatindeki kardeşlik birliğinden aldığımız zevk üzerinde düşünür, dikkatimizi ona verirsek, kalıcı bir önem taşımayan meseleleri unutabiliriz; böyle şeyler yeni dünyada aklımıza gelmeyecek. Böyle bir tutum, başkasının suçlarını hatırlamak ya da sıkıntılarına sevinmekle taban tabana zıttır.
BİRBİRİNİZE DOĞRUYU SÖYLEYİN
8. Doğruyu konuşma konusunda nasıl bir zorlukla karşı karşıyayız?
8 On iki peygamberlik kitabı Tanrı’nın birbirimize dürüst davranmamızı ne kadar istediğini de vurgular. Kuşkusuz insanlara ‘hakikati, yani iyi haberi’ anlatmak için elimizden geleni yapıyoruz (Koloseliler 1:5; 2. Korintoslular 4:2; 1. Timoteos 2:4, 7). Ancak bundan daha çok çaba gerektiren bir şey var: Her gün çok farklı durumlarda ve konularda ailemizle ya da kardeşlerimizle konuşurken hakikati, yani doğruyu söylemek. Bu neden o kadar zor olabiliyor?
9. (a) Ne zaman tüm gerçeği söylememe eğiliminde olabiliriz? (b) Hangi sorular üzerinde düşünmemiz gerekir?
9 Hangimiz söz ya da davranışıyla düşüncesizlik edip sonra da bununla yüzleşmek durumunda kalmamıştır? Böyle bir durumda büyük ihtimalle utanmış ve biraz da suçluluk duymuşuzdur. Bu tür duyguların etkisiyle kişi bazen hatasını inkâr edebilir, bazen de yaptığını haklı göstermek veya bir mazeret ileri sürmek için gerçeği çarpıtan bazı açıklamalar (!) yapabilir. Ya da hoş olmayan bir duruma düştüğümüzde yalnızca işimize gelen ayrıntılardan söz edip gerçeklere rötuş yapma eğiliminde olabiliriz. Böylece söylediklerimiz teknik olarak doğru olsa da gerçeklerden tamamen farklı bir izlenim yaratabilir. Bu, dünyada yaygın olanlar gibi adice bir yalan olmayabilir, ancak “birbirinize doğruyu söyleyin” öğüdüne uygun olduğu söylenebilir mi? (Efesoslular 4:15, 25; 1. Timoteos 4:1, 2). İsa’nın bir takipçisi, içinden kardeşlerini yanlış bir sonuca yönlendirdiğini, aslında doğru olmayan bir şeye inanmalarına yol açacağını bile bile bu tarz konuşursa, sizce Tanrı ne hisseder?
10. On iki peygamber eski İsrail ve Yahuda’da yaygın bir davranış tarzını nasıl dile getirdi?
10 On iki peygamber, kendini Yehova’ya adamış erkek ve kadınların bile zaman zaman O’nun isteğini göz ardı ettiğinin farkındaydı. Hoşea Tanrı’nın bazı kişilerle ilgili duygularını şöyle dile getirdi: “Perişan olsunlar, çünkü Bana başkaldırdılar. Kendilerini kurtarmaya kalktığımda Benim hakkımda bile yalanlar uydurdular.” Onlar Yehova hakkında düpedüz yalanlar söylemenin yanı sıra, belki başkalarını saptırmak amacıyla gerçekleri çarpıtarak, “lanet okuma, hilekârlık” tuzağına düştüler (Hoşea 4:1, 2; 7:1-3, 13; 10:4; 12:1). Hoşea bu sözleri kuzeydeki krallığa ait olan Samiriye’de yazmıştı. Peki Yahuda’da durum daha mı iyiydi? Mika şunları söyledi: “Şehrin zenginleri tam bir zorba oldu, halk yalan söylüyor, ağızlarından dillerinden hile dökülüyor” (Mika 6:12). Bu peygamberlerin “hilekârlık” yapan ve ‘dillerinden hile dökülen’ kişileri nasıl mahkûm ettiğinin farkında olmamız gerekir. Kuşkusuz İsa’nın takipçileri bilerek yalan söylemez; yine de şu sorular üzerinde düşünebilirler: “Bazen hilekârlık yapıyor ya da hileli bir dil kullanıyor olabilir miyim? Tanrı benden bu konuda nasıl davranmamı ister?”
11. Peygamberler Tanrı’nın bizden istediği konuşma tarzı hakkında ne açıklar?
11 Tabii Tanrı, peygamberleri aracılığıyla bizden istediği doğru davranış tarzını da açıkladı. Zekeriya 8:16 şöyle der: “Şunları yapın: Birbirinize doğruyu söyleyin. Şehrinizin kapılarında davalara bakarken hakikate uygun ve barış getiren hükümler verin.” Zekeriya’nın zamanında şehir kapıları ihtiyarların adli davaları ele aldığı halka açık yerlerdi (Rut 4:1; Nehemya 8:1). Elbette Zekeriya dürüst konuşulması gereken tek durumun bu olduğunu söylemiyordu. Bu tür resmi ortamlarda dürüst olmalıyız, ancak şu ciddi uyarıyı da dikkate almamız gerekir: “Birbirinize doğruyu söyleyin.” Bu uyarı kendi evimizde eşimizle ya da yakınlarımızla olan konuşmalarımız için geçerlidir. Ayrıca, ister yüz yüze, ister telefonla ya da başka yolla olsun, iman kardeşlerimizle olan günlük konuşmalarımız için de geçerlidir. Onlar haklı olarak bizden doğruyu söylememizi bekler. Anne babalar çocuklarına hileden kaçınmanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamalıdır. Böylece çocuklarımız Tanrı’nın kendilerinden hileli sözlerden sakınmalarını ve dürüst konuşmalarını beklediğinin farkında olarak büyüyecek (Tsefanya 3:13).
12. Peygamberlik kitaplarından hangi değerli dersleri alabiliriz?
12 Genç ya da yetişkin olsun, doğruluk yoluna bağlı olan herkes Zekeriya’nın şu teşvikini kabul eder: “Hakikati ve barışı sevin” (Zekeriya 8:19). Tanrı’nın Malaki aracılığıyla anlattığı ve en güzel örneğini Kendi Oğlunun sergilediği şu davranış tarzına dikkat edin: “Hakikat kanunu onun ağzındaydı, dilinde haksız söz bulunmadı; Benim yolumda barış ve doğrulukla yürüdü, birçoklarını yanlış yolundan döndürdü” (Malaki 2:6). Acaba Yehova bugün bizden bu ayetteki standarttan daha azını mı bekler? Unutmayalım ki biz 12 peygamberlik kitabı da dahil Tanrı’nın Sözünün tümüne sahibiz ve onların hepsinden dersler çıkarabiliriz.
ŞİDDETTEN UZAK OLUN
13. Mika 6:12 o zamanki başka hangi sorunu ortaya koyuyor?
13 Mika 6:12 Tanrı’nın eski halkının ‘ağızlarından dillerinden hile döküldüğünü’ söylerken onların kötü davranışlarından birine değinir. Ancak aynı ayet bir başka ciddi kusurdan da söz eder: “Zenginleri tam bir zorba oldu.” Onlar ne anlamda zorbaydı ve biz bundan ne öğrenebiliriz?
14, 15. Tanrı’nın halkının çevresindeki uluslar şiddet konusunda nasıl bir üne sahipti?
14 Tanrı’nın halkının yakın çevresindeki bazı ulusların nasıl bir ünü olduğuna bakalım. Kuzeydoğuda Asur vardı; başkenti Nineve hakkında Nahum şunları yazdı: “Kanlı şehrin vay haline! O şehir ki, hile ve soygunla dolu. İçinde avı eksik olmaz” (Nahum 3:1). Asurlular savaşçı olarak saldırganlıkları ve tutsaklarına yaptıkları gaddarlıkla tanınırdı; bazı tutsakları diri diri yakar ya da derilerini yüzerlerdi, bazılarını kör eder ya da burnunu, kulaklarını veya parmaklarını keserlerdi. Tanrılar, Mezarlar ve Bilginler adlı kitapta şunlar söyleniyor: “Ninova’nın insanların belleklerinde öldürme, yağma, boyunduruk altına alma, zayıflara işkence etme, savaş ve her çeşit vahşilikten . . . . başka hemen hemen hiçbir izi kalmamıştır.” Yunus kitabında bu şiddetin görgü tanığı olmuş ve muhtemelen buna fiilen katılmış birinin sözleri kayıtlıdır. Nineve kralı, Yunus’un mesajını duyduktan sonra halkına şöyle demişti: “İnsanlar da, hayvanları da, hepsi çula sarınsın; var güçleriyle Tanrı’ya yakarsınlar, her biri kötü yolundan dönsün, zorbalıktan el çeksin” (Yunus 3:6-8).b
15 Zorbalık ve şiddet Asur’a özgü değildi. Yahuda’nın güneybatısındaki Edom da aynı nedenle cezalandırılacaktı. Onun hakkında şöyle okuyoruz: “Yahuda’nın evlatlarına zorbalık ettikleri, onların memleketinde masum kanı döktükleri için . . . . Edom ıssız bir çöl olacak” (Yoel 3:19). Edomlular bu uyarıyı dikkate alıp şiddetten vazgeçtiler mi? İki yüzyıl kadar sonra Obadya, bir Edom kenti olan Teman’a hitaben şunları söyledi: “Yiğitlerin dehşete kapılacak ey Teman; . . . . Kardeşin Yakup’a yapılan zorbalık yüzünden . . . . devirler boyu yok olacaksın” (Obadya 9, 10). Peki, Tanrı’nın halkı için ne denebilirdi?
16. Amos ve Habakkuk kendi dönemlerindeki hangi sorunu ortaya koydular?
16 Amos’un şu sözleri kuzeydeki krallığın başkenti Samiriye’nin durumunu ortaya koyar: “‘Onun içindeki karışıklığı, dolandırıcılığı görün. Dürüstlük nedir bilmiyorlar, hisarlarını zorbalıkla ve yağmayla dolduruyorlar’ Yehova’nın sözü” (Amos 3:9, 10). Yahuda’nın farklı olduğunu düşünebilirsiniz; ne de olsa Yehova’nın mabedi oradaydı. Fakat Yahuda’da yaşayan Habakkuk Tanrı’ya şöyle yalvarmıştı: “Seni daha ne kadar yardıma çağıracağım da zorbalıktan kurtarmayacaksın? Bana neden acı şeyler gösteriyorsun, Kendin de kötü davranışları seyrediyorsun? Neden gözümün önünde yağmacılık ve zorbalık yapılıyor?” (Habakkuk 1:2, 3; 2:12).
17. Tanrı’nın halkı arasında şiddet eğilimi neden gelişmiş olabilir?
17 Tanrı’nın halkı arasında görülen yaygın şiddetin nedeni Asur, Edom ve diğer ulusların şiddet düşkünlüğünün etkisi altında kalmaları olabilir mi? Süleyman böyle bir olasılığa karşı şu uyarıda bulunmuştu: “Şiddeti seven insana imrenme, onun izlediği yolları benimseme” (Özdeyişler 3:31; 24:1). Daha sonra Yeremya açıkça şöyle dedi: “Yehova diyor ki, ‘Milletlerin yolunu öğrenmeyin’” (Yeremya 10:2; Tekrar 18:9).
18, 19. (a) Habakkuk şimdi yaşasaydı şiddetin çağımıza özgü ifade biçimleri hakkında ne düşünürdü? (b) Günümüzdeki şiddet hakkında siz ne düşünüyorsunuz?
18 Habakkuk şimdi yaşasaydı, yaygın şiddet karşısında dehşete kapılmayacak mıydı? Birçok insan çok genç yaşta şiddete alışıyor. Hem erkek hem de kız çocuklarının tutkunu olduğu çizgi filmler şiddet içeriyor; karakterlerden biri diğerini parçalamaya, havaya uçurmaya veya başka yolla yok etmeye çalışıyor. Bunları izleyen çocukların birçoğu biraz büyüyünce video oyunlarına geçiyor; rakiplerine ateş ederek, onları havaya uçurarak ve imha ederek mücadeleyi kazanıyorlar. Bazıları “Bunlar yalnızca oyun!” diye itiraz edebilir. Ancak ister evdeki bilgisayarda ister internet kafede oynansın, şiddet içerikli oyunlara katılanlar kendilerini şiddete kaptırır, tutumları ve tepkileri değişmeye başlar. Tanrı ilhamı şu öğüt ne kadar doğrudur: “Şiddete düşkün adam arkadaşını da ayartır, onu uygunsuz yola sürükler” (Özdeyişler 16:29).
19 Habakkuk kötü davranışları ve ‘gözünün önünde yapılan zorbalığı’ seyretmek zorunda bırakıldı; bu durum onu kederlendirdi. Şimdi şu sorular üzerinde düşünebilirsiniz: “Acaba ben televizyonun karşısında düzenli olarak izlediğim programlara bakarken Habakkuk yanımda oturup rahatsız olmadan izler miydi?” Ya da, “Spor olarak adlandırılan, aslında şiddet içerecek şekilde tasarlanmış, oyuncuların eski gladyatörleri anımsatan zırhlar giydiği etkinlikleri izlemeye vakit ayırır mıydı?” Belirli oyunlarda, çılgın taraftarların çevrelediği bir sahada rakipler arasında geçen şiddetli mücadeleyi izlemek birçok insana büyük heyecan verir. Bazı kültürlerde insanlar dövüş sanatı ya da savaş etrafında gelişen, şiddet içerikli film ve videolar izlerler. Belki gerekçe olarak bunun tarihi bir olayı ya da bir ulusun kültürel geçmişini yansıtan bir film olduğu söylenebilir; böyle olması sergilenen şiddeti daha kabul edilir duruma getirir mi? (Özdeyişler 4:17).
20. Malaki şiddetin hangi türü konusunda Yehova’nın görüşünü dile getirdi?
20 Malaki, eşlerine ihanet eden Yahudiler hakkında Yehova’nın görüşünü belirtirken bununla bağlantılı başka bir konuyu ortaya koyuyor. “‘Yehova boşanmadan nefret eder.’ İsrail’in Tanrısı böyle diyor. ‘Giysisinin üstüne gaddarlık kuşanan adamdan da nefret ederim’” (Malaki 2:16). ‘Giysisinin üstüne gaddarlık kuşanan’ olarak çevrilen İbranice ifadenin anlamı hakkında farklı görüşler vardır. Bazı bilginler bu ifadenin başkasına şiddet kullanan birinin giysisine kan bulaşması anlamına geldiğini düşünüyor. Ne olursa olsun, Malaki burada eşe uygulanan şiddeti açıkça mahkûm eder. Evet, peygamber aile içinde şiddete başvurulmasını gündeme getirerek Tanrı’nın bunu onaylamadığını gösterir.
21. İsa’nın takipçileri hangi durumlarda şiddetten kaçınmalı?
21 Fiziksel ya da sözlü olsun, İsa’nın bir takipçisinin evindeki şiddet, tıpkı sokaktaki şiddet gibi haklı görülemez; Tanrı her ikisinin de farkındadır (Vaiz 5:8). Malaki bir erkeğin karısına uyguladığı şiddete değindi, ancak çocuklara ya da yaşlı anne babaya şiddet uygulamak da aynı ölçüde kınanacak bir davranıştır; Kutsal Kitapta aksi yönde bir ima bulunmaz. Aynı şekilde, kocasına, çocuklarına ya da anne babasına şiddet uygulayan kadının da Tanrı’nın gözünde hiçbir mazereti olamaz. Tabii insanın kusurlu yapısı yüzünden ailede zaman zaman gerginlik olabilir, bu bazen sinirlenmeye ve öfkeye de yol açabilir. Yine de Kutsal Kitap bize şunu öğütler: “Öfkelenseniz de günah işlemeyin; öfkeniz gün batmadan dinsin” (Efesoslular 4:26; 6:4; Mezmur 4:4; Koloseliler 3:19).
22. Çevremizdeki insanlar tam tersini yapsa bile şiddetten uzak kalmanın mümkün olduğunu neden söyleyebiliriz?
22 Bazıları şu tür gerekçelerle şiddete başvurmalarını haklı göstermeye çalışabilir: “Ben böyleyim çünkü çocukluğumdan beri evimizde şiddet vardı” ya da “Benim yaşadığım yerde ve kültürde insanların özelliği bu; biraz daha kolay heyecanlanır ve hemen parlarlar.” Ancak Mika zenginleri ‘tam bir zorba oldular’ diye kınarken şiddet ortamında büyüdükleri için bu eğilimden kaçınamadıkları imasında bulunmadı (Mika 6:12). Nuh’un yaşadığı dönemde ‘yeryüzü zorbalıkla doluydu’ ve oğulları böyle bir ortamda büyüdü. Peki onlar şiddeti benimsediler mi? Bu olanaksızdır, çünkü kayıt “Nuh Yehova’nın onayını kazanmıştı” der; oğulları da Tufan’da hayatta kaldıklarına göre onu örnek almış olmalılar (Başlangıç 6:8, 11-13; Mezmur 11:5).
23, 24. (a) Şiddete eğilimli biri olmaktan kaçınmamıza ne yardım eder? (b) Yehova birbirlerine Kendisinin istediği gibi davrananlar hakkında ne düşünür?
23 Yehova’nın Şahitleri tüm dünyada şiddete karışmayan barışçı insanlar olarak tanınır. Onlar Sezar’ın şiddeti önlemek için koyduğu kanunlara saygı duyar ve uyarlar (Romalılar 13:1-4). Şahitler “kılıçlarını çekiçle dövüp saban demiri, mızraklarını da bağcı bıçağı” yapmak ve barışı korumak için uğraş verirler (İşaya 2:4). Şiddetten uzak durmalarına yardım eden “yeni kişiliği” giymek için çaba gösterirler (Efesoslular 4:22-26). Bu çabalarında ihtiyarların örneğini izlerler; sözleri ve davranışlarıyla “vurup kıran” biri kesinlikle ihtiyar olarak hizmet edemez (1. Timoteos 3:3; Titus 1:7).
24 Evet birbirimize Tanrı’nın istediği gibi davranabiliriz ve davranmalıyız da. Hoşea şöyle der: “Kim bunları anlayacak kadar hikmetli? Kim bunları bilecek kadar sağgörülü? Çünkü Yehova’nın yolları doğrudur; o yollarda doğru insanlar yürür” (Hoşea 14:9).
a Mika’da “suçunu bağışlarsın” olarak çevrilen ifade “suçun üzerinden atlamak” ya da “suçu görmezden gelmek” gibi anlamlara gelebilir. Bir bilgin bunun İbranice bir metafor olduğunu belirterek şu açıklamayı yapıyor: “[Bu metafor] ilgilenmek istemediği şeylere dikkatini vermeden yoluna devam eden bir yolcunun tavrını anlatır. Aktarılan düşünce belli durumlarda, [Tanrı’nın günahı görmediği değil] cezalandırmak üzere dikkate almadığı, cezalandırmak yerine bağışladığıdır.”
b Nineve’nin 35 kilometre kadar güneydoğusunda Asurnasirpal’ın yeniden inşa ettiği Kalah (Nimrud) kenti vardı. Bu kentten getirilen ve British Museum’da sergilenen duvar panoları hakkında şunlar yazıldı: “Asurnasirpal düzenlediği seferlerdeki vahşet ve gaddarlıkla ilgili hiçbir ayrıntıyı esirgememiştir. Kuşatılan şehirlerin surlarında tutsaklar direğe asılır ya da kazığa oturtulurdu . . . . genç kız ve erkeklerin diri diri derileri yüzülürdü” (Archaeology of the Bible).