Üçleme (Üçlü Birlik)
Tanım: Hıristiyan Âleminin temel öğretisi. Bu öğretiye göre tanrılık niteliğine sahip üç ayrı kişi vardır (Baba, Oğul, Kutsal Ruh); her biri ebedidir, mutlak güce sahiptir, hiçbiri diğerinden büyük ya da küçük değildir; hepsine Tanrı denir, yine de hepsi birlikte tek bir Tanrı’dır. Aynı inanış bazen farklı şekilde ifade edilir; bu üç ‘kişinin’ birbirinden ayrı ya da farklı bireyler olmayıp tanrısal özü barındıran üç ayrı biçim olduğu vurgulanır. Dolayısıyla bazı Üçleme taraftarları İsa Mesih’in Tanrı olduğunu, ya da İsa Mesih’in ve Kutsal Ruhun Yehova olduğunu belirtir. Bu bir Kutsal Kitap öğretisi değildir.
Üçleme öğretisinin kökeni nedir?
AnaBritannica’da şunlar belirtiliyor: “Yeni Ahit’te üçleme terimi ve bu öğretiye ilişkin açık bir ifade yer almıyordu. Hz. İsa’nın ve onu izleyenlerin de ‘Allahımız Rab bir olan Rabdir’ (Tesniye 6:4) inancına aykırı bir eğilimleri yoktu. . . . . Öğreti birkaç yüzyıl süresince çeşitli tartışmalarla gelişti. . . . . 4. yüzyılın sonunda . . . . üçleme öğretisine günümüze değin ulaşan biçimini verdiler” (2000, İstanbul, Cilt 21, s. 468).
Bir Katolik ansiklopedisi şunları söylüyor: “‘Üç Kişide bir Tanrı’ formülü, 4. yüzyıl bitene kadar tam olarak yerleşmemiş, Hıristiyan yaşamına ve inanç bildirisine tamamen girmemişti. Fakat Üçleme dogması adının ilk kez bu formüle verildiği kesindir. Apostolik Babalar arasında böyle bir zihniyeti veya bakış açısını uzaktan yakından yansıtan hiçbir görüş yoktu” (1967, Cilt XIV, s. 299).
Başka bir ansiklopedide ise şu bilgi yer alıyor: “Hıristiyanlık Yahudilikten doğdu ve Yahudilik kesin olarak Üniteryen (Tanrı’nın tek bir kişi olduğuna inanan) bir dindi. Yeruşalim’den Nikaia’ya (İznik’e) giden yol epey dolambaçlıydı. Dördüncü yüzyılın Üçleme öğretisi Tanrı’nın yapısı hakkındaki ilk Hıristiyan öğretisini doğru bir şekilde yansıtmıyordu; tersine bu öğretiden bir sapmaydı” (The Encyclopedia Americana, 1956, Cilt XXVII, s. 294L).
“Platon eski halkların çoktan beri sahip olduğu üçleme fikrini akılcı bir felsefeyle düzenleyerek ayrı vasıflardaki üç tanrının birliği olarak ortaya koydu ve böylece Hıristiyan Kiliselerinin öğrettiği, tanrılık niteliğine sahip üç kişi ya da üç ayrı kişilik fikri doğmuş oldu. . . . . Bu Yunan filozofunun [Platon’un, MÖ dördüncü yüzyıl] üçlü tanrı kavramı . . . . tüm eski [pagan] dinlerde görülebilirdi” (Nouveau Dictionnaire Universel, Paris, 1865-1870, M. Lachâtre, Cilt 2, s. 1467).
John L. McKenzie, S. J, Kutsal Kitap sözlüğünde şunları belirtir: “Tek bir tabiata sahip kişilerden oluşan üçlemeyi tanımlamak için kullanılan ‘kişi’ ve ‘tabiat’ sözcükleri Yunan felsefesine özgü terimlerdir ve gerçekte Kutsal Kitapta bulunmaz. Bazı ilahiyatçılar tarafından hatalı şekilde Tanrı için kullanılan bu terimler ve ‘öz,’ ‘töz’ gibi diğer terimler üzerinde süren uzun tartışmalar sonucu Üçleme tanımları ortaya çıktı” (Dictionary of the Bible, New York, 1965, s. 899).
Üçleme taraftarlarının kabul ettiği gibi, Kutsal Kitapta “Üçleme” sözcüğü ya da inanışını anlatan bir ifade geçmese bile, bu inanışa temel olabilecek kavramlar da yok mu?
Kutsal Kitap ‘Kutsal Ruhun’ kişi olduğunu öğretir mi?
Kutsal ruhtan söz eden bazı ayetlerden onun kişiliği olduğu izlenimi doğabilir. Örneğin, ondan yardımcı olarak söz edilir (“Yardımcı,” YÇ; “Tesellici,” KM; “Avutucu,” İÇÇ; Yunanca parakletos); ayrıca onun ‘öğrettiği,’ ‘tanıklık ettiği,’ ‘konuştuğu’ ve ‘duyduğu’ belirtilir (Yuhn. 14:16, 17, 26; 15:26; 16:13). Başka ayetlerde ise insanların kutsal ruhla ‘dolduğu,’ bazılarının kutsal ruhla ‘vaftiz edildiği’ ya da ‘meshedildiği’ söylenir (Luka 1:41; Mat. 3:11; Elçi. 10:38). Bunlar bir “kişi” için kullanılabilecek ifadeler değildir. Kutsal Kitabın bütün olarak ne öğrettiğini anlamak için bu ayetlerin hepsini dikkate almak gerekir. Böyle yapıldığında varılacak makul sonuç nedir? Burada ilk grupta belirtilen ayetlerde, mecaz bir anlatım kullanılarak Tanrı’nın kutsal ruhu, yani O’nun etkin gücü kişileştirilmiştir. Kutsal Kitapta hikmet, günah, ölüm, su ve kan için de böyle anlatımlar bulunur (“Ruh” başlıklı bölümün sayfa 321-322’deki kısmına da bakın).
Kutsal Yazılar bize Baba’nın özel bir ismi olduğunu söyler; bu isim Yehova’dır. Oğlun isminin de İsa Mesih olduğunu söyler. Ancak Kutsal Yazıların hiçbir yerinde kutsal ruh için özel bir isim bulunmaz.
Elçiler 7:55, 56 (YÇ) ayetleri İstefanos’un bir görüntüde gökte “Tanrı’nın sağında duran İsa’yı” gördüğünü söyler. Fakat burada kutsal ruhu gördüğünden söz etmez (Vahiy 7:10; 22:1, 3’e de bakın).
Bir Katolik ansiklopedisi de şunları kabul ediyor: “Yeni Ahitteki metinlerin çoğu Tanrı’nın ruhunun bir kişi olmadığını ortaya koyar; bu özellikle, Tanrı’nın ruhu ve gücünün paralel ifadeler olarak kullanılmasından görülür” (New Catholic Encyclopedia, 1967, Cilt XIII, s. 575).
Kutsal Kitap Baba ile Oğlun birbirinden ayrı, farklı bireyler olmadığını öğretenleri destekler mi?
Mat. 26:39, YÇ: “[İsa Mesih] Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. ‘Baba’ dedi, ‘Mümkünse bu kâse benden uzaklaştırılsın. Yine de benim değil, senin istediğin olsun.’” (Baba ve Oğul farklı bireyler olmasaydı böyle bir duanın anlamı kalmazdı. Bu durumda İsa kendisine dua etmiş olurdu ve onun isteği kaçınılmaz şekilde Babasının isteğiyle aynı olurdu.)
Yuhn. 8:17, 18, YÇ: “[İsa Yahudi din adamlarına şöyle dedi:] Yasanızda da, ‘İki kişinin tanıklığı geçerlidir’ diye yazılmıştır. Kendim için tanıklık eden bir ben varım, bir de beni gönderen Baba benim için tanıklık ediyor.” (Görüldüğü gibi İsa kendisinden ve Babasından kesinlikle ayrı bireyler olarak söz etti.)
Ayrıca “Yehova” başlıklı bölümün sayfa 462, 463’teki kısmına bakın.
Kutsal Kitap, Üçlemeyi oluşturduğu söylenen Baba, Oğul ve kutsal ruhun hepsinin de başlangıcı olmayan ezeli varlıklar olduğunu mu söyler?
Kol. 1:15, 16, YÇ: “Görünmez Tanrı’nın görünümü, bütün yaratılışın ilk doğanı O’dur. . . . . Yerde ve gökte . . . . her şey . . . . O’nun için yaratıldı.” İsa Mesih hangi anlamda ‘bütün yaratılışın ilk doğanıdır’? (1) Üçlemeyi savunanlara göre buradaki “ilk doğan” sözcüğü, en başta gelen, en üstün ve en seçkin anlamında kullanılmıştır. Dolayısıyla onlar, bu ifadenin Mesih’in yaratılanlardan biri olduğu şeklinde değil, yaratılanlara göre çok daha seçkin konumda olduğu şeklinde anlaşılması gerektiğini söylerler. Eğer böyleyse ve Üçleme öğretisi doğruysa, neden Baba’nın ve kutsal ruhun da bütün yaratılışın ilk doğanı olduğu söylenmiyor? Kutsal Kitap bu ifadeyi yalnızca Oğul için kullanır. Genelde kullanılan anlamıyla “ilk doğan” ifadesi, İsa’nın Yehova’nın oğullarından oluşan ailesindeki en büyük oğlu olduğunu gösterir. (2) “İlk doğan” ya da “ilk oğul” ifadesi Kutsal Kitapta Koloseliler 1:15’ten önce de birçok kez geçer ve canlı varlıklar için kullanıldığı her seferinde aynı anlamdadır, yani bir grubun içindeki ilk doğanı belirtir. “İsrail’in ilk oğlu” İsrailoğullarından biriydi; “Firavun’un ilk çocuğu” Firavun’un ailesinden biriydi; “hayvanların ilk doğanı” da hayvanlardan biriydi. O halde bazılarının Koloseliler 1:15’teki “ilk doğan” ifadesine farklı bir anlam yüklemesinin sebebi nedir? Bu ifadenin Kutsal Kitaptaki kullanılış şekli mi yoksa onların zaten benimsemiş oldukları bir inanışa kanıt aramaları mı? (3) Koloseliler 1:16, 17 (YÇ), “Her şey . . . . O’nda yaratıldı. Her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için yaratıldı” derken İsa’yı yaratılanların dışında mı tutar? Burada “her şey” olarak çevrilen Yunanca sözcük panta, pas sözcüğünün çekimli halidir. Luka 13:2’de (YÇ) bu sözcük “bütün öbür” olarak çevrilmiştir; KM ve İÇÇ de benzer ifadeler kullanır (YÇ’den Luka 21:29’a ve İÇÇ’den Filipililer 2:21’e bakın). Kutsal Kitabın Oğul hakkındaki diğer tüm söyledikleriyle uyumlu olarak, YD, panta sözcüğünü Koloseliler 1:16, 17’de de aynı şekilde çevirir; orada şöyle okuruz: “. . . . O diğer tüm şeylerden öncedir ve hepsi onun aracılığıyla var edilmiştir.” Böylece onun da Tanrı tarafından yaratılanlar arasında olduğu gösteriliyor.
Vah. 1:1; 3:14, YÇ: “İsa Mesih’in vahyidir. Tanrı . . . . O’na bu vahyi verdi.” “Laodikya’daki kilisenin meleğine yaz. Amin, sadık ve gerçek tanık, Tanrı yaratılışının kaynağı [Yunanca arkhe] şöyle diyor.” YÇ gibi İÇÇ de Oğlun “Tanrı yaratılışının kökeni” olduğunu söyler. Öte yandan KM, ondan “Allahın hilkatinin [yaradılışının] başlangıcı” ve YD “Tanrı’nın yarattıklarının ilki” olarak söz eder. Bu çevirilerin hangisi doğrudur? Bir Kutsal Kitap sözlüğü burada “kaynağı” (YÇ) olarak çevrilen Yunanca arkhe sözcüğünün ilk anlamının “başlangıç” olduğunu gösteriyor (Greek-English Lexicon, Liddell ve Scott, Oxford, 1968, s. 252). Dolayısıyla Vahiy 3:14’te sözü edilen kişinin Tanrı’nın yarattıklarının ilki olduğu, yani bir başlangıcı olduğu sonucuna varmak makuldür. Bu ayeti Özdeyişler 8:22 ile karşılaştırın; Kutsal Kitap yorumcularının birçoğu o ayette kişileştirilmiş hikmet olarak Oğuldan söz edildiği görüşündedir. KM ve YÇ de, orada konuşanın ‘yaratılmış’ olduğunu belirtir.
Mika 5:2’de (YÇ) Mesih hakkında şu peygamberlik sözünü okuruz: “Onun kökeni öncesizliğe, zamanın başlangıcına dayanır.” KM de şöyle der: “Onun çıkışı eski vakitten, ezeli günlerdendir.” Bu sözler Mesih’i Tanrı’yla aynı konuma getirir mi? Burada “zamanın başlangıcı” (YÇ) olarak çevrilen İbranice sözcük ohlam, en yalın anlamıyla belirsiz bir dönemi ifade eder. Ezeli ya da ebedi anlamına gelebilirse de, böyle olması şart değildir. Nitekim YD bu sözcüğü “devirler öncesi” olarak çevirir. Yukarıda ele alınan Vahiy 3:14’ün ışığında bakıldığında Mika 5:2 ayeti İsa’nın başlangıcı olmadığını kanıtlamaz.
Kutsal Kitap, Üçlemeyi oluşturduğu söylenen Baba, Oğul ve kutsal ruhun hiçbirinin diğerinden büyük ya da küçük olmadığını, hepsinin eşit ve gücünün mutlak olduğunu mu gösterir?
Mar. 13:32, YÇ: “O günü ve o saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir; Baba’dan başka kimse bilmez.” (Baba, Oğul ve Kutsal Ruh eşit olup hepsi tek bir Tanrı oluştursaydı durum böyle olmazdı. Bazılarının öne sürdüğü gibi Oğlun insan tabiatı nedeniyle bu bilgiye sahip olmadığı düşünülse bile şu soru cevapsız kalır: Bu bilgiyi neden Kutsal Ruh da bilmiyordu?)
Mat. 20:20-23, YÇ: “Zebedi oğullarının annesi [İsa’ya] . . . . ‘Buyruk ver, senin egemenliğinde bu iki oğlumdan biri sağında, biri solunda otursun’ dedi. . . . . [İsa] ‘Benim kâsemden içeceksiniz’ dedi, ‘Ama sağımda ya da solumda oturmanıza izin vermek benim elimde değil. Babam bu yerleri belirli kişiler için hazırlamıştır.’” (Eğer iddia edildiği gibi İsa Tanrı ise, böyle söylemesi garip olmaz mıydı? İsa burada sadece “insan tabiatıyla” mı konuşuyor? Üçlemeyi savunanların dediği gibi İsa insan ya da Tanrı değil, “hem insan hem Tanrı” olsaydı böyle bir açıklama yapması mantıklı olur muydu? O halde Matta 20:23 Oğlun Babaya eşit olmadığını, Babanın bazı yetkileri Kendinde saklı tuttuğunu gösteriyor olamaz mı?)
Mat. 12:31, 32, YÇ: “İnsanların işlediği her günah, ettiği her küfür bağışlanacak; ama Ruh’a edilen küfür bağışlanmayacaktır. İnsanoğlu’na karşı bir söz söyleyen, bağışlanacak; ama Kutsal Ruh’a karşı bir söz söyleyen, ne bu çağda, ne de gelecek çağda bağışlanacaktır.” (Eğer Kutsal Ruh bir kişi ve Tanrı olsaydı, onun bir anlamda Oğuldan büyük olduğunu ima eden bu sözler Üçleme öğretisiyle apaçık çelişkili olacaktı. Oysa İsa’nın sözleri “Kutsal Ruh’un” sahibi olan Baba’nın İnsanoğlundan büyük olduğunu gösterir.)
Yuhn. 14:28, YÇ: “[İsa şöyle dedi:] Beni sevseydiniz, Baba’ya gideceğim için sevinirdiniz. Çünkü Baba benden üstündür.”
1. Kor. 11:3, YÇ: “Şunu da bilmenizi isterim: Her erkeğin başı Mesih, kadının başı erkek, Mesih’in başı da Tanrı’dır.” (O halde Mesih’in Tanrı olmadığı, Tanrı’nın Mesih’ten üstün olduğu açıktır. Bu sözlerin MS 55 yılı civarında, yani İsa’nın göğe dönmesinden 22 yıl kadar sonra yazıldığına dikkat edelim. Dolayısıyla burada belirtilen gerçek, Mesih’in Tanrı’yla gökteki ilişkisinde de geçerlidir.)
1. Kor. 15:27, 28, YÇ: “‘Tanrı her şeyi Mesih’in ayakları altına sererek O’na bağımlı kıldı.’ ‘Her şey O’na bağımlı kılındı’ sözünün, her şeyi Mesih’e bağımlı kılan Tanrı’yı içermediği açıktır. Her şey Oğul’a bağımlı kılınınca, Oğul da her şeyi kendisine bağımlı kılan Tanrı’ya bağımlı olacaktır. Öyle ki, Tanrı her şeyde her şey olsun.”
İbranice Şaddai ve Yunanca Pantokrator sözcüklerinin her ikisi de “Mutlak Güce Sahip” olarak çevrilir. Her iki sözcük de Baba’ya, Yehova’ya atfen defalarca kullanılır (Çık. 6:3; Vah. 19:6). Bu ifadeler hiçbir zaman Oğul ya da kutsal ruh için kullanılmamıştır.
Kutsal Kitap Üçlemeyi oluşturduğu söylenen Baba, Oğul ve kutsal ruhun her birinin Tanrı olduğunu mu öğretir?
İsa şöyle dua etmişti: “Baba . . . . Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih’i tanımalarıdır” (Yuhn. 17:1-3, YÇ; italikler tarafımızdan). (KM, İÇÇ gibi birçok Kutsal Kitap çevirisi “tek gerçek Tanrı” ifadesini Baba’ya atfen kullanır. Eğer Oğul ve kutsal ruh da Tanrı olarak O’na denk olsalardı, Baba “tek gerçek Tanrı” olabilir miydi? Kutsal Kitapta “tanrılar” olarak değinilen diğer şeyler ya sahte tanrılardır ya da gerçek Tanrı’nın yalnızca yansıması olan varlıklardır.)
1. Kor. 8:5, 6, YÇ: “Yerde ya da gökte ilah (“tanrı,” İÇÇ) diye adlandırılanlar varsa da –nitekim pekçok ‘ilah’, pekçok ‘rab’ vardır– bizim için tek bir Tanrı Baba vardır. O her şeyin kaynağıdır, bizler O’nun için yaşıyoruz. Tek bir Rab var, O da İsa Mesih’tir. Her şey O’nun aracılığıyla yaratıldı, biz de O’nun aracılığıyla yaşıyoruz.” (Bu ayetler Baba’nın Hıristiyanlar için ‘tek Tanrı’ ve İsa Mesih’ten farklı konumda biri olduğunu gösterir.)
1. Pet. 1:3, YÇ: “Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı ve Babası’na övgüler olsun.” (Kutsal Yazılarda, İsa’nın göğe çıkmasından sonra bile Baba’ya tekrar tekrar İsa Mesih’in “Tanrısı” olarak değinilir. Yuhanna 20:17’de (YÇ) İsa diriltildikten sonra kendisi de Babasından “Tanrım” diye söz etti. Daha sonra Vahiy 3:12’de (YÇ) kaydedildiği gibi göğe gittikten sonra da aynı ifadeyi kullandı. Öte yandan Kutsal Kitabın hiçbir yerinde Baba’nın Oğuldan “Tanrım” diye söz ettiğini ya da Baba ve Oğlun kutsal ruha “Tanrım” diye seslendiğini okumayız.)
Bazılarının Mesih’in Tanrı olduğunu kanıtlamaya çalışırken kullandığı ayetlerle ilgili, “İsa Mesih” başlıklı bölümün sayfa 223-228’deki kısmına bakın.
Bir kaynakta şunlar belirtiliyor: “Θεός [Tanrı] sözcüğü hiçbir zaman Ruh için kullanılmamıştır” ve “Yeni Ahit’te πνεῦμα ἅγιον’dan [kutsal ruhtan] söz edilirken hiçbir zaman ὁ θεός [Tanrı sözcüğünün tanımlıklı hali] kullanılmamıştır” (Theological Investigations, Karl Rahner, S.J, Baltimore, Md.; 1961, Cilt I, s. 138, 143).
Üçlemeyi savunanların inançlarını desteklemek için kullandıkları ayetlerden herhangi biri bu öğretiye gerçekten temel oluşturur mu?
Tanrı hakkındaki gerçekleri öğrenmek isteyen samimi bir kişi, Kutsal Kitabı zaten inandığı şeylere uygun şekilde yorumlayabileceği ayetler bulma çabasıyla incelemez. Tanrı’nın Sözünün aslında ne dediğini öğrenmek ister. Farklı şekillerde anlaşılabilecek bazı ayetlerle karşılaşsa da, aynı konudaki diğer Kutsal Kitap ayetleriyle karşılaştırdığında bunların anlamının netleştiğini görür. Öncelikle şuna dikkat etmeliyiz ki Üçleme için “kanıt” olarak kullanılan ayetlerin çoğunda üç değil, iki kişiden söz edilir; bu nedenle Üçlemeyi savunanların yaptığı açıklamalar doğru bile olsa, bu Kutsal Kitabın Üçlü bir tanrı inancını desteklediğine ilişkin bir kanıt oluşturamaz. Şu noktaları ele alalım:
(Aksi belirtilmediği takdirde bu altbaşlıktaki ayetlerin tümü YÇ’den alınmıştır.)
Yehova’ya ait olan bir unvanın İsa Mesih’e atfettiği ileri sürülen ya da İsa için de kullanıldığı anlaşılan ayetler
Alfa ve Omega: Aslında bu kimin için uygun bir unvandır? (1) Vahiy 1:8 bu unvanın Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’ya ait olduğunu gösterir. (2) Vahiy kitabının İbranice çevirilerinin çoğunda 8. ayette değinilen kişinin Yehova olduğu kabul edilerek burada Tanrı’nın özel ismi kullanılmıştır. YD’ye bakın. (3) Vahiy 21:6, 7 ayetlerinde ruhi anlamda galip gelenlerin Alfa ve Omega olarak bilinen kişinin ‘oğulları’ olacağı belirtilir. Kutsal ruhla meshedilmiş Hıristiyanlarla İsa Mesih arasında böyle bir ilişkiden hiç söz edilmez. İsa onlara “kardeşlerim” diye hitap etmişti (İbr. 2:11; Mat. 12:50; 25:40). Oysa İsa’nın ‘kardeşlerinden’ “Tanrı’nın oğulları” olarak söz edilir (Gal. 3:26; 4:6). (4) İÇÇ, Vahiy 22:12 ayetine İsa ismini ekleyerek 13. ayette geçen Alfa ve Omega sözlerinin onun için kullanıldığını ima eder. Oysa asıl Yunanca metinde İsa ismi yoktur ve başka çeviriler de bu ismi ayete eklemez. (5) Vahiy 22:13’te Alfa ve Omega’nın “birinci ve sonuncu” olduğu da söylenir ki, bu ifade Vahiy 1:17, 18’de İsa için kullanılmıştır. Aynı şekilde “elçi” ifadesi de hem İsa Mesih hem de onun bazı takipçileri için kullanılır. Fakat bu onların tek kişi olduğunu ya da eşit konumda olduklarını göstermez, değil mi? (İbr. 3:1). Dolayısıyla tüm bu kanıtlar “Alfa ve Omega” ifadesinin Oğul için değil, Baba, yani Her Şeye Gücü Yeten Tanrı için kullanıldığını gösterir.
Kurtarıcı: Kutsal Yazılar Tanrı’dan defalarca kurtarıcı olarak söz eder. Hatta İşaya 43:11’de Tanrı, “Benden başka kurtarıcı yoktur” der. İsa’dan da kurtarıcı olarak söz edildiğine göre, İsa Tanrı mıdır? Kesinlikle hayır. Titus 1:3, 4 “Kurtarıcımız Tanrı” dedikten sonra “Baba Tanrı’dan ve Kurtarıcımız Mesih İsa’dan” söz eder. O halde, onların her ikisi de kurtarıcıdır. Yahuda 25 (İÇÇ) “Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla kurtarıcımız olan tek Tanrı” diyerek onların arasındaki bağlantıyı ortaya koyar (İtalikler tarafımızdan). (Elçiler 13:23’e de bakın.) İşaya 43:11’de “kurtarıcı” olarak çevrilen İbranice mohşia sözcüğü Hâkimler 3:9 ayetinde de İsrailoğullarının bir hâkimi olan Otniel için kullanılmıştır, fakat bu kuşkusuz Otniel’in Yehova olduğu anlamına gelmez. İşaya 43:1-12 ayetlerini okuduğumuzda göreceğimiz gibi, 11. ayet İsrailoğullarına kurtuluşu sağlayan tek kişinin Yehova olduğunu ve çevre ulusların hiçbir tanrısının onları kurtaramayacağını dile getirir.
Tanrı: İşaya 43:10 ayetinde Yehova şöyle der: “Benden önce bir tanrı olmadı, Benden sonra da olmayacak.” Peki İşaya 9:6 İsa Mesih’in “Güçlü Tanrı” olacağını bildirdiğine göre İsa Yehova mıydı? Yine bağlama baktığımızda cevabın hayır olduğunu görürüz. Putperest milletlerin hiçbirinin tanrısı Yehova’dan önce var olmadı, çünkü Yehova’dan önce olan hiçbir şey yoktur. Onların daha sonra da gerçek, yaşayan ve geleceği önceden bildirebilen bir tanrısı olmayacaktı (İşa. 46:9, 10). Yine de bu, Yehova’nın “ilah” ya da “tanrı” denebilecek hiç kimseyi var etmediği anlamına gelmez (Mezm. 82:1, 6; Yuhn. 1:1, YD). İşaya 9:6 İsa için “Güçlü Tanrı” dediği gibi, İşaya 10:21 Yehova’dan da “Güçlü Tanrı” olarak söz eder, öte yandan “Her Şeye Gücü Yeten Tanrı” ifadesi yalnızca Yehova için kullanılmıştır (Başl. 17:1).
Bir unvanın ya da tanımlayıcı ifadenin Kutsal Yazılarda birden fazla kez kullanıldığını gördüğümüzde, bu ifadenin her seferinde aynı kişi için kullanıldığı sonucuna varmakta acele etmemeliyiz. Bu mantıkla, ikisinden de “kralların kralı” diye söz edildiğinden Nabukadnezar’ın İsa Mesih olduğu düşünülebilir (Dan. 2:37; Vah. 17:14). Aynı şekilde hem İsa Mesih hem de öğrencileri için “dünyanın ışığı” ifadesi kullanıldığından, öğrencilerinin İsa olduğu sonucuna varılabilir (Mat. 5:14; Yuhn. 8:12). O halde her zaman bağlamı göz önünde bulundurmalıyız ve aynı ifadenin Kutsal Kitapta geçtiği diğer yerlere de bakmalıyız.
İbranice Kutsal Yazılarda açıkça Yehova’dan söz eden ayetlerin Kutsal Kitap yazarları tarafından İsa Mesih’e atfen kullanılması
Yuhanna 1:23 ayetinde Vaftizci Yahya’nın İsa Mesih için yol hazırladığı söylenirken neden Yehova’nın yolunu hazırlamaktan söz eden İşaya 40:3 ayetinden alıntı yapılmıştır? Çünkü İsa Babasını temsil etti. O Babasının adıyla yeryüzüne gelmişti ve her zaman Babasını hoşnut eden şeyler yaptığı için O’nun kendisiyle birlikte olduğuna güveniyordu (Yuhn. 5:43; 8:29).
Mezmur 102:25-27’deki sözler Tanrı’ya hitaben söylendiği halde bu ayetten alıntı yapan İbraniler 1:10-12 neden bu sözleri Oğul için kullanır? Çünkü mezmur yazarının bu ayetlerde anlattığı şeyleri Tanrı Oğlu aracılığıyla yaratmıştı (Ayrıca Özdeyişler 8:22, 27-30; Koloseliler 1:15, 16’ya bakın). Aynı şekilde, İbraniler 1:5b kısmında Tanrı’nın Oğlu için kullanılan sözler 2. Samuel 7:14’ten alınmıştır. Bu sözlerin öncelikle Süleyman için söylendiği halde daha sonra İsa Mesih için kullanılması, Süleyman’ı İsa’yla eşit duruma getirmez. Aslında İsa’nın “Süleyman’dan daha üstün” olduğu belirtildi ve yerine getirdiği görev açısından Süleyman İsa’yı temsil ediyordu (Luka 11:31).
Baba, Oğul ve Kutsal Ruhtan birlikte söz eden ayetler
Matta 28:19 ve 2. Korintoslular 13:14 böyle ayetlerdir. Bu ayetlerin hiçbiri Baba, Oğul ve Kutsal Ruhun hepsinin eşit ve ezeli olduğunu ya da üçünün birden Tanrı olduğunu söylemez. Ayetlere böyle fikirler sokma çabalarına karşı Kutsal Kitaptan hangi kanıtların kullanılabileceği sayfa 415-419’da ele alınmıştır.
Üçlemeyi savunan bir kaynak Matta 28:18-20 ayetiyle ilgili şunu kabul etti: “Ancak bu ayet tek başına ele alındığında, söz edilen üç ismin kişiliği, eşitliği ya da tanrısallığı açısından kesin bir kanıt oluşturmaz” (Cyclopedia of Biblical, Theological, and Ecclesiastical Literature, McClintock ve Strong, 1981 yeniden basım, Cilt X, s. 552). Aynı kaynak, Baba, Oğul ve Kutsal Ruhun birlikte geçtiği diğer ayetlerin de tek başına ele alındığında Üçlemeyi kanıtlamak için “yetersiz” kalacaklarını kabul eder. (Tanrı, Mesih ve meleklerden birlikte söz edilen 1. Timoteos 5:21 ile karşılaştırın.)
İbranice Kutsal Yazılarda Tanrı için ismin çoğul halinin kullanıldığı ayetler
Başlangıç 1:1’de “Tanrı” olarak çevrilen sözcük İbranice çoğul haldeki Elohim’dir. Üçleme taraftarları bu ifadeyi Üçlü Birliğin bir işareti olarak yorumlar. Onlar ayrıca Tekrar 6:4 ayetindeki “Tanrımız [Elohim] RAB tek RAB’dir” sözlerinin de Üçlemeyi oluşturan bireylerin birliğine işaret ettiğini söyler.
Buradaki İbranice isim haşmet ya da yücelik ifade etmek amacıyla çoğul haliyle kullanılmıştır (Bible Dictionary, NAB, St. Joseph baskısı, s. 330; ayrıca New Catholic Encyclopedia, 1967, Cilt V, s. 287). Tek tanrıda üç kişinin bulunduğu ima edilmez. Benzer şekilde Hâkimler 16:23’te sahte tanrı Dagon’dan söz edilirken elohim unvanının bir şekli kullanılmıştır, fakat beraberindeki fiilin tekil olması bir tek tanrıdan söz edildiğini gösterir. Başlangıç 42:30’da Yusuf’tan Mısır’ın “yöneticisi” [“efendi” anlamında haşmet belirten çoğul bir ifade, İbranicesi adoneh] olarak söz edilir.
Yunanca’da ‘haşmet ya da yücelik ifade eden’ bir çoğul kullanım yoktur. Bu nedenle LXX çevirmenleri Başlangıç 1:1’de Elohim’in karşılığı olarak Yunanca ho Theos’u (Tanrı sözcüğünün tekil halini) kullandı. Aynı şekilde, Markos 12:29’da İsa’nın Tekrar 6:4’teki sözlerden alıntı yaparak verdiği karşılığı belirtirken de ho Theos ifadesi kullanılmıştır.
Tekrar 6:4 ayetinin İbranice metninde Tetragrammaton iki kez geçer; bu nedenle şöyle bir çeviri daha uygundur: “Tanrımız Yehova tek Yehova’dır” (YD). Bu sözlerin hitap ettiği İsrail milleti Üçlemeye inanmıyordu. Babilliler ve Mısırlılar Üçlü tanrılara tapınıyordu ve bu sözlerle Yehova’nın o tanrılardan farklı olduğu İsrailoğullarına açıkça bildirildi.
Kullanılan Kutsal Kitap çevirisine dayanarak farklı yorumlanabilecek ayetler
Kutsal Kitaptaki bir kısmın gramer yapısı nedeniyle farklı şekillerde çevrilmesi mümkünse, doğru çevirinin hangisi olduğu nasıl anlaşılır? Kutsal Kitabın diğer kısımlarıyla uyumlu olan çeviri doğrusudur. Bir kişi bir ayetin tercih ettiği çevirisini temel alıp Kutsal Kitabın diğer kısımlarını göz ardı ederek inancını bunun üzerine kurarsa, aslında inandığı şey Tanrı’nın Sözüne değil, kendisinin ya da kendisi gibi kusurlu insanların fikirlerine dayanır.
YÇ: “Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı. Başlangıçta O, Tanrı’yla birlikteydi” (KM ve İÇÇ de benzer ifadeler kullanır). Fakat YD şöyle der: “Başlangıçta Söz vardı, Söz Tanrı ile beraberdi ve Söz bir tanrıydı. O, başlangıçta Tanrı’yla beraberdi.”
Yuhanna 1:1, 2 ayetinin hangi çevirisi bağlama uygundur? Yuhanna 1:18 “Tanrı’yı hiçbir zaman hiç kimse görmedi” der. 14. ayet açıkça, “Söz, insan olup aramızda yaşadı. O’nun yüceliğini . . . . gördük” der. Ayrıca 1 ve 2. ayetler başlangıçta onun “Tanrı’yla birlikte” olduğunu söyler. Bir kişinin hem başka biriyle birlikte hem de onunla aynı kişi olması mümkün müdür? Yuhanna 17:3’te İsa Babasından “tek gerçek Tanrı” olarak söz etti; dolayısıyla İsa sadece Babasının tanrısal niteliklerini yansıttığı için “bir tanrıydı” (İbr. 1:3).
“Bir tanrıydı” ifadesi Yunanca’nın gramer kurallarına uygun bir çeviri midir? Bazı başvuru kitapları Yunanca metnin “Söz Tanrı’ydı” şeklinde çevrilmesi gerektiği konusunda ısrar eder. Fakat herkes aynı görüşü paylaşmıyor. Philip B. Harner, “Qualitative Anarthrous Predicate Nouns: Mark 15:39 and John 1:1,” (Niteleyici Tanımlıksız Yüklemsel İsimler: Markos 15:39 ve Yuhanna 1:1) adlı makalesinde Yuhanna 1:1’deki gibi cümleciklerle ilgili olarak şöyle diyor: “Bunlar yüklemin başında bulunan, yükleme ait tanımlıksız isimle birlikte, öncelikle niteleyici anlam taşır. Bu ifadeler logos’un theos yapısında olduğunu gösterir.” Ayrıca şunları belirtiyor: “Bu cümlecik ‘Söz Tanrı’yla aynı yapıdaydı’ olarak da çevrilebilir” (Journal of Biblical Literature, 1973, s. 85, 87). Dolayısıyla bu ayetin Yunancasında kullanılan ikinci theos sözcüğünün belgili tanımlık (ho) olmadan ve cümledeki fiilden önce kullanılmış olması önemlidir. İlginç olarak, Yuhanna 1:1 ayetinin “Söz Tanrı’ydı” şeklinde çevrilmesinde ısrar eden çevirmenler, yüklem öbeği içinde yüklemin başında tanımlıksız bir ismin geçtiği başka yerlerde belgisiz tanımlık kullanmaktan çekinmezler. Dolayısıyla Yuhanna 6:70 Yahuda İskariyot’tan söz ederken “içinizden biri iblistir” (“içinizden biri iblisin tekidir,” İÇÇ) der; ayrıca Yuhanna 9:17 İsa’dan söz ederken “O bir peygamberdir” der.
John L. McKenzie, S.J., Dictionary of the Bible adlı eserinde şöyle der. “Yhn 1:1 ayetinin özenli bir çevirisi ‘söz Tanrı [=Baba] ile birlikteydi ve söz tanrısal biriydi’ şeklinde olmalıdır” (Parantezler yazara aittir). (Nihil obstat ve imprimatur ibareli baskı, New York, 1965, s. 317.)
Ludwig Thimme de yaptığı Almanca çeviride bu ayeti yukarıdaki sözlere uygun şekilde şöyle çevirdi: “Söz bir tür Tanrı’ydı.” Söz’den (İsa Mesih’in yere gelmeden önceki adı) “bir tanrı” olarak bahsetmek bu ifadenin Kutsal Yazıların diğer kısımlarındaki kullanımıyla uyumludur. Örneğin Mezmur 82:1-6’da İsrailoğullarının hâkimlerinden “ilahlar” (İbranice elohim; Yuhanna 10:34’te Yunanca theoi) olarak söz edilir, çünkü onlar Yehova’nın temsilcileri ve O’nun kanununun sözcüleriydiler.
Ayrıca YD Ek 14’e bakın.
YÇ: “İsa, ‘Size doğrusunu söyleyeyim, İbrahim doğmadan önce ben varım’ dedi.” (KM ve İÇÇ de “ben varım” ifadesini kullanır, hatta İÇÇ bir unvan olduğunu göstermek amacıyla bu ifadeyi büyük harflerle yazar. Böylece Tanrı’nın Kendisinden söz ederek “Ben Ben’im” dediği Çıkış 3:14 [YÇ, KM] ayetiyle bu ifade arasında bir bağlantı kurmaya çalışırlar.) Oysa YD’de Yuhanna 8:58 ayetinin son kısmı şöyledir: “İbrahim var olmadan önce ben vardım.”
Hangi çeviri bağlamla uyumludur? Yahudilerin İsa’ya sordukları soru (57. ayet) onun kim olduğuyla değil, yaşıyla ilgiliydi. Mantıklı olarak İsa’nın verdiği cevap da yaşıyla, yani ne zamandır var olduğuyla ilgiliydi. Ayrıca Yunanca ego eimi ifadesinin bir unvan olarak kutsal ruh için hiçbir zaman kullanılmaması da ilginçtir.
Bir kaynak şöyle diyor: “Bu fiil [eimi] . . . . bazen herhangi bir fiil gibi yüklem olup, var olmayı ifade edebilir; tıpkı [ego eimi] ifadesinde (Yhn 8:58) olduğu gibi” (A Grammar of the Greek New Testament in the Light of Historical Research, A. T. Robertson, Nashville, Tenn.; 1934, s. 394).
YÇ: “Kendinize ve Kutsal Ruh’un sizi gözetmen olarak görevlendirdiği bütün sürüye göz kulak olun. Rab’bin kendi kanı pahasına sahip olduğu kiliseyi gütmek üzere atandınız.” (KM ve İÇÇ de benzer ifadeler kullanır.) Oysa YD bu ayette “Tanrı’nın Kendi Oğlunun kanıyla” ifadesini kullanır.
Hangi çeviri “[Tanrı’nın] Oğlu İsa’nın kanı bizi her günahtan arındırır” diyen 1. Yuhanna 1:7 ile uyumludur? (Vahiy 1:4-6’ya da bakın). Yuhanna 3:16’ya göre, biz yaşama kavuşalım diye Tanrı biricik Oğlunu mu gönderdi, yoksa bir insan olup Kendisi mi yeryüzüne geldi? Bizim için dökülen kan Tanrı’nın değil, O’nun Oğlunun kanıydı.
YÇ: “Büyük atalar onların atalarıdır. Mesih de bedence onlardandır. O her şeyin üzerinde hüküm süren, sonsuza dek övülecek Tanrı’dır! Amin.” (KM ve İÇÇ de benzer ifadeler kullanır.) Oysa YD bu ayette “Her şeyin hâkimi olan Tanrı’ya sonsuza dek şükürler olsun. Amin” ifadesini kullanır.
Bu ayet Mesih’in “her şeyin üzerinde” hüküm sürdüğünü, dolayısıyla da Tanrı olduğunu mu söylüyor? Yoksa Tanrı’dan ve Mesih’ten ayrı kişiler olarak söz edip, Tanrı’nın “her şeyin üzerinde” olduğunu mu ifade ediyor? Romalılar 9:5’in hangi çevirisi Romalılar 15:5, 6 ayetleriyle uyumludur? Bu ayetler Tanrı ile İsa Mesih’i ayrı kişiler olarak belirttikten sonra okuyucuyu “İsa Mesih’in Tanrısı’nı” yüceltmeye teşvik eder (Ayrıca 2. Korintoslular 1:3 ve Efesoslular 1:3’e bakın). Romalılar 9. bölümün sonraki kısımlarını da ele alalım. 6-13. ayetler Tanrı’nın amacının yerine gelişinin soy yoluyla miras alınan şeylere değil, Tanrı’nın isteğine bağlı olduğunu gösterir. 14-18. ayetler Çıkış 9:16’da Firavun’a bildirilen sözlere değinerek Tanrı’nın her şeyin üzerinde olduğunu vurgular. 19-24. ayetler bir çömlekçi ve onun yaptığı kilden kaplar benzetmesini kullanarak Tanrı’nın üstünlüğünü tekrar gözler önüne serer. O halde, 5. ayetteki sözler ne kadar yerindedir: “Her şeyin hâkimi olan Tanrı’ya sonsuza dek şükürler olsun. Amin” (YD).
Bir başvuru kaynağı şunları belirtiyor: “Rom. 9:5 tartışmalı bir ayettir. . . . . İfadeyi Mesih’e atfetmek çok kolaydır ve dilbilgisi açısından da mümkündür. Bu durumda ayet şöyle çevrilir: ‘Her şeyin üzerindeki Tanrı olan Mesih sonsuza dek övülsün. Amin.’ Böyle olsa bile, Mesih Tanrı’yla tam olarak eşit duruma gelmiş olmaz, sadece onun tanrısal yapıda biri olduğu anlatılır; çünkü burada kullanılan theos sözcüğünde tanımlık yoktur. . . . . Bu ifadenin Tanrı’ya yöneltilen bir şükür duası olduğunu söylemek daha doğru bir açıklama olabilir” (The New International Dictionary of New Testament Theology, Grand Rapids, Mich.; 1976, Cilt 2, s. 80).
İÇÇ: “Birinizin öbürüne karşı düşüncesi Mesih İsa’nın düşüncesine benzer olsun. O Tanrı özdeşliğinde olmakla birlikte, Tanrı’ya eşit olmayı zorla elde edilmiş bir hak saymadı.” (KM de buna benzer bir ifade kullanır. YÇ şöyle der: “Tanrı’ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı.”) Oysa YD bu kısımda şu ifadeyi kullanır: “O, Tanrı’ya benzer yapıda olduğu halde, Tanrı’ya eşit olmayı (dipnot: “eşitliği ele geçirmeyi,” Yunanca harpagmon) aklından bile geçirmedi.”
Hangi düşünce bağlamla uyumludur? 5. ayet İsa’nın takipçilerine önceki ayetlerde ele alınan konuda Mesih’i izlemelerini öğütler. Onlar “Tanrı’ya eşitliği” “zorla” elde etmemekle birlikte, bir “hak” olarak görmeye teşvik edilmiş olabilir miydi? Tabii ki hayır! Onlar ancak ‘Tanrı’ya eşit olmayı aklından bile geçirmeyen’ kişiyi örnek alabilirdi (YD). (Başlangıç 3:5 ile karşılaştırın.) Böyle bir çeviri “Baba benden büyüktür” diyen İsa Mesih’in sözleriyle de uyumludur (Yuhn. 14:28).
Yunanca Kutsal Yazılarla ilgili bir kaynak şöyle der: “Hiçbir yerde [harpazo] ifadesinin ya da ondan türeyen [harpagmon gibi] ifadelerin ‘sahip olmak,’ ‘elinde tutmak’ anlamlarında kullanıldığına rastlamıyoruz. Bu ifadenin değişmez bir şekilde ‘ele geçirmek,’ ‘zorla kapmak’ anlamını taşıdığı görülüyor. Bu nedenle ifadenin gerçek anlamını kaydırarak ‘zorla elde etmek’ yerine ‘zorla elde edilmiş’ ya da ‘sımsıkı sarılınan,’ [dolayısıyla sahip olunan bir şey] anlamında kullanmak mümkün değildir” (The Expositor’s Greek Testament, Grand Rapids, Mich.; 1967, W. Robertson Nicoll, Cilt III, s. 436, 437).
YÇ: “Tanrılığın [Yunanca theotetos] bütün doluluğu bedence Mesih’te bulunuyor.” (KM benzer bir anlatım kullanır, İÇÇ ise “Tanrılık” yerine “Tanrı’nın kişiliği” der.) Öte yandan YD şöyle der: “O, tanrısallık niteliğini eksiksiz olarak benliğinde barındırmaktadır” (2. Petrus 1:4 ile karşılaştırın).
Elbette, Koloseliler 2:9 ayetiyle ilgili olarak herkesin aynı yorumu yaptığı söylenemez. Peki Koloseliler mektubunun diğer kısımlarıyla uyumlu olan hangisidir? Mesih Üçlemenin bir kısmı, dolayısıyla da Tanrı olduğu için mi bu “doluluğu” içinde barındırıyordu? Yoksa bunu içinde barındırması başka birinin kararıyla mı olmuştu? Koloseliler 1:19 Mesih’te doluluğun bulunmasını Tanrı’nın ‘uygun gördüğünü’ (YÇ), ya da bundan ‘hoşnut olduğunu’ (İÇÇ) söyler. KM de Tanrı’nın buna ‘razı olduğunu’ belirtir.
Koloseliler 2:9’dan hemen önceki ayetleri ele alalım: 8. ayette okuyucu, felsefeyi ve insan geleneklerini savunanlar tarafından kandırılmamak üzere uyarılır. Ayrıca “bilginin ve bilgeliğin bütün hazinelerinin” Mesih’te saklı olduğu belirtilir ve ‘O’nda yaşayın,’ “O’nda köklenin ve gelişin . . . . imanda güçlenin” diye teşvikte bulunulur (3, 6, 7. ayetler). İçinde özel bir ‘doluluk’ barındıran kişi, felsefeleri ortaya atan ya da öğreten insanlar değil, Mesih’tir. Peki Pavlus burada Mesih’teki “doluluğun” onu Tanrı durumuna getirdiğini mi söylüyor? ‘Mesih’in Tanrı’nın sağında oturduğunu’ belirten Koloseliler 3:1 ayetine göre böyle söylemiş olamaz (KM ve İÇÇ’ye bakın).
Bir sözlüğe göre, theotetos ifadesinin türetildiği sözcüğün yalın hali olan theotes “tanrısal nitelik,” “tanrısal yapı” anlamına gelir (Greek-English Lexicon, Liddell ve Scott, Oxford, 1968, s. 792). İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olarak gerçekten “tanrısal nitelikte ya da yapıda olması, onun Baba’yla eşit ve O’nun gibi ezeli olduğu anlamına gelmez, tıpkı tüm insanların “insani nitelikleri” ya da “insani yapıyı” paylaştıkları için birbirinden farksız ve aynı yaşta olmadığı gibi.
İÇÇ: “Kutlu umudu, ulu Tanrımız ve kurtarıcımız Mesih İsa’nın yüceliğinin belirmesini bekleyedurmamızı buyuruyor.” (YÇ’de de benzer bir anlatım vardır.) Öte yandan YD’de şöyle okuruz: “Mutluluk veren ümidimizin gerçekleşmesini, yüce Tanrı’nın ve kurtarıcımız Mesih İsa’nın görkemli şekilde ortaya çıkmasını bekliyoruz.” (KM de benzer şekilde Tanrı’yı ve İsa Mesih’i ayrı kişiler olarak belirtir.)
Bu çevirilerden hangisi “Baba Tanrı’dan ve Kurtarıcımız Mesih İsa’dan” söz eden Titus 1:4 ayetiyle uyumludur? Kutsal Yazılarda Tanrı’dan da kurtarıcı olarak söz edilmekle birlikte, bu ayet Tanrı’yla O’nun kurtuluş sağlamak üzere kullandığı İsa Mesih’in farklı kişiler olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
İlginç olarak, Titus 2:13’ü böyle yorumlanabilecek şekilde çeviren YÇ, 2. Selanikliler 1:12’de “Tanrımız’ın ve Rab İsa Mesih’in lütfu” diyerek çok net bir anlatım kullanır. Titus 2:13’te Tanrı’yı ve Mesih’i açıkça farklı kişiler olarak gösteren çevirilerle ilgili olarak, Henry Alford bir kitabında şunları söyler: “[Bu çevirilerin] Cümlenin gramer yapısına tamamen uygun olduğunu kabul etmeliyim; böyle bir çeviri hem cümle yapısı hem de bağlam açısından daha doğru olabilir ve Elçi’nin yazı üslubuyla daha uyumludur” (The Greek Testament, Boston, 1877, Cilt III, s. 421).
YÇ: “Oğul için şöyle diyor: ‘Ey Tanrı, tahtın sonsuzluklar boyunca kalıcıdır.’” (KM, İÇÇ de benzer ifadeler kullanır.) Ancak, YD’de şöyle okuruz: “Oğluyla ilgiliyse şöyle diyor: ‘Tanrı sonsuzluk boyunca senin tahtının temelidir.’”
Bu çevirilerden hangisi bağlamla uyumludur? Önceki ayetlerden, konuşanın Tanrı olduğu, dolayısıyla O’na hitap edilmediği görülür. Ayrıca, sonraki ayette geçen “Tanrı, senin Tanrın” ifadesinden de, hitap edilen kişinin Yüceler Yücesi Tanrı değil, O’na tapınan biri olduğu anlaşılır. İbraniler 1:8 ayeti Mezmur 45:6’dan yapılan bir alıntıdır; orada aslında eski İsrail krallarından birine, bir insana hitap edilmektedir. Kuşkusuz bu mezmurun yazarı, o kralın Mutlak Güce Sahip Tanrı olduğunu düşünmüyordu. YD’de aynı ayet şöyledir: “Tahtının temeli Tanrı’dır.” 45. Mezmurun Süleyman’a hitaben yazılmış olması muhtemeldir ve onun ‘Yehova’nın tahtına oturduğu’ söylenmiştir (1. Tar. 29:23, YD). Daniel 7:13, 14; Luka 1:32 ayetleri krallık yetkisini Mesih’e Tanrı’nın verdiğini gösterir, bu da Tanrı’nın, Mesih’in krallığının “tahtı,” yani onu destekleyen ve savunan kişi olduğu gerçeğiyle uyumludur.
Kutsal Kitap bilgini B. F. Westcott, İbranice Kutsal Yazıların Yunanca çevirisi olan Septuagint’ten (LXX) söz ederek, Mezmur 45:6, 7’den alıntı yapan İbraniler 1:8, 9 ayetleriyle ilgili şunları söyler: “LXX iki tür çeviriyi kabul eder: [ho theos] ya her iki kısımda da hitap olarak görülebilir (Ey Tanrı, tahtın, . . . . bunun için ey Tanrı, senin Tanrın, . . . . ); ya da ilk kısımda özne (veya yüklem) olabilir (Tanrı Senin tahtındır, veya Senin tahtın Tanrı’dır) ve ikinci kısımda aynı özne [ho theossou] yan yana kullanılarak tekrarlanmış olabilir (Bunun için Tanrı, senin Tanrın . . . . ). . . . [Elohim sözcüğünün] asıl metinde krala atfen kullanılmış olması çok zayıf bir olasılıktır. Bu varsayım LXX’te [ho theos sözcüğünün] hitap olarak kullanıldığı inanışına ters düşer. Böylece, bütün olarak bakıldığında ilk cümlecik için en doğru çevirinin Tanrı Senin tahtındır (veya Senin tahtın Tanrı’dır), yani, ‘Senin krallığının temeli, sarsılmaz kaya, Tanrı’dır’ olduğu kabul edilmeli” (The Epistle to the Hebrews, Londra, 1889, s. 25, 26).
Üçlemeyi savunanlar tarafından bu fikri yansıttığı öne sürülen başka ayetler
Dikkat edilecek olursa, bu ayetlerden ilki yalnızca Oğula değinir; diğeri Baba ve Oğul’dan söz eder; ancak hiçbirinde Baba, Oğul ve Kutsal Ruhun üçüne birden değinilmez ve onların tek bir Tanrı oluşturduğu söylenmez.
İsa bu sözleriyle, öldükten sonra kendi kendini dirilteceğini mi söylemek istedi? Elçiler 2:32 ayeti “Tanrı onu diriltti” dediğine göre, bu durumda İsa Tanrı mıdır? Kesinlikle hayır. Böyle bir görüş İsa’yı diriltenin Oğul değil Baba olduğunu gösteren Galatyalılar 1:1 ayetiyle çelişir. Luka 8:48’de İsa’nın benzer bir ifade kullanarak bir kadına “İmanın seni kurtardı” dediğini okuruz. Kadın kendi kendini mi iyileştirmişti? Hayır; Mesih aracılığıyla bu kadına şifa veren Tanrı’nın gücüydü, ancak o iman ettiği için iyileşti (Luka 8:46; Elçi. 10:38). Benzer şekilde İsa da, insan olarak yaşarken Tanrı’ya kusursuz bir itaat gösterdi; böylece Babasının kendisini diriltmesi için bir temel sağlamış oldu; bu da onun Tanrı’nın Oğlu olduğunu gösterdi. Dolayısıyla, İsa’nın dirilmesini sağlayan şeyin yine kendi sürdürdüğü sadık yaşam olduğu söylenebilir.
Bir kaynakta şunlar söyleniyor: “İsa’nın ‘üç günde onu yeniden kuracağım’ dediği [Yuhn.] 2:19’u düşünelim. O, bu sözleriyle Babasından bağımsız olarak kendi kendini dirilteceğini ima etmedi . . . . (Rom. 8:11)” (Word Pictures in the New Testament, A. T. Robertson, New York, 1932, Cilt V, s. 183).
İsa “Ben ve Baba biriz” derken eşit olduklarını mı söylemek istedi? Bazı Üçleme taraftarları böyle olduğunu söyler. Oysa İsa Yuhn. 17:21, 22’de takipçileri için dua ederken “hepsi bir olsunlar” ve “bizim bir olduğumuz gibi bir olsunlar” dedi. Bu ifadelerde “bir” derken her seferinde aynı Yunanca sözcüğü (hen) kullandı. İsa’nın öğrencilerinin hepsinin Üçlemenin bir kısmı olmayacağı açıktır. Onlar Tanrı’yı ve Oğlunu birleştiren aynı bağ içine girecekler, yani Baba ve Oğulla amaç birliği içinde olacaklardı.
Üçleme öğretisi buna sımsıkı bağlananları nasıl bir durumda bırakır?
Bu öğreti, onları oldukça tehlikeli bir duruma sokar. Kutsal Kitapta Üçleme öğretisiyle ilgili hiçbir kanıtın bulunmadığı tartışılmaz bir gerçektir; üstelik bu öğreti Kutsal Kitabın öğrettikleriyle de uyumlu değildir. (Önceki sayfalara bakın.) Üçleme öğretisi gerçek Tanrı’yı tamamen yanlış tanıtır. Oysa İsa Mesih şöyle dedi: “İçtenlikle tapınanların Baba’ya ruhta ve gerçekte tapınacakları saat geliyor. İşte, o saat şimdidir. Baba da kendisine böyle tapınanları arıyor. Tanrı ruhtur, O’na tapınanlar da ruhta ve gerçekte tapınmalıdırlar” (Yuhn. 4:23, 24, YÇ). İsa ‘gerçekte tapınma’ derken Tanrı’nın Kendi sözünde ortaya koyduğu gerçekle uyumlu tapınmayı kastetti; böyle yapmayanların “içtenlikle tapınan” kişiler olmadığını gayet net bir şekilde belirtti. İsa, birinci yüzyıldaki Yahudi din adamlarına şöyle dedi: “Töreniz uğruna Tanrı’nın sözünü geçersiz kılmış oluyorsunuz. Ey ikiyüzlüler! Yeşaya’nın sizinle ilgili şu peygamberlik sözü ne kadar yerindedir: ‘Bu halk dudaklarıyla beni sayar, ama yürekleri benden uzak. Bana boşuna taparlar. Çünkü öğrettikleri, sadece insan buyruklarıdır’” (Mat. 15:6-9, YÇ). Bu sözler günümüzde, Kutsal Kitabın açık gerçekleri yerine insan geleneklerini savunan Hıristiyan Âlemi için de aynı şekilde geçerlidir.
Üçleme doktrinini öğretenler bunun “asla tam anlamıyla kavranamayan,” “tanrısal bir giz” olduğunu söylerler. İsa’nın “biz bildiğimize tapıyoruz” derken üçlü bir Tanrı’yı kastetmediği gayet açıktır (Yuhn. 4:22, YÇ). Siz tapındığınız Tanrı’nın kim olduğunu gerçekten biliyor musunuz?
Hepimiz şu sorularla karşı karşıyayız: Gerçeğe içten bir sevgi duyuyor muyuz? Tanrı’yla iyi bir ilişkimizin olmasını gerçekten istiyor muyuz? Herkes gerçeğe karşı içten bir sevgi duymayabilir. Birçok kişi için arkadaşlarının ve akrabalarının onayı, Tanrı’ya ve gerçeğe duydukları sevgiden çok daha önemlidir (Yuhn. 5:39-44; 2. Sel. 2:9-12). Fakat İsa’nın duasında gökteki Babasına söylediği gibi, “Sonsuz yaşama kavuşmak için, tek gerçek Tanrı olan Seni ve gönderdiğin İsa Mesih’i tanımaları gerekir” (Yuhn. 17:3, YD). Ve Mezmur 144:15 yerinde olarak şöyle der: “Tanrısı Yehova olan halka ne mutlu!” (YD).
Biri Şöyle Derse:
‘Üçlemeye inanıyor musunuz?’
Şöyle diyebilirsiniz: ‘Hıristiyan Âleminde çoğu kişi buna inanır. Ama İsa ve öğrencilerinin böyle bir şey öğretmediğini biliyor musunuz? Dolayısıyla biz İsa’nın tapınmamızı söylediği Kişiye tapınıyoruz.’ Sonra şunları ekleyebilirsiniz: (1) ‘İsa yeryüzünde öğretim verirken en büyük emir olarak şunu belirtmişti: . . . (Mar. 12:28-30).’ (2) ‘İsa hiçbir zaman Tanrı’ya eşit olduğunu iddia etmedi. Aksine şöyle dedi: . . . (Yuhn. 14:28).’ (3) ‘O halde şunu sormalıyız: Acaba Üçleme öğretisinin kökeni nedir? Bazı tanınmış ansiklopedilerin bu konuda ne dediğine de bakabiliriz. (Sayfa 412-413’e bakın.)’
Ya da şöyle diyebilirsiniz: ‘Hayır, inanmıyorum. Aslında Kutsal Kitapta bu inanışla asla bağdaşmayan ayetler olduğunu gördüm. Bunlardan birini size de göstermek isterim (Mat. 24:36). Bu ayet hakkında siz ne düşünüyorsunuz? . . . ’ Sonra şunları ekleyebilirsiniz: (1) ‘Eğer Oğul Babayla eşit durumdaysa, Oğlun bilmediği fakat Babanın bildiği bir şey nasıl olabilir?’ Eğer kişi, bunun sadece Oğlun insan tabiatı nedeniyle olduğunu söylerse şöyle sorabilirsiniz: (2) ‘O halde neden kutsal ruh da bunu bilmiyor?’ (Kişinin içten bir ilgi gösterdiği anlaşılıyorsa, Kutsal Yazıların Tanrı hakkında anlattığı gerçekleri onunla paylaşabilirsiniz [Mezm. 83:18; Yuhn. 4:23, 24].)
Başka bir yaklaşım: ‘İsa Mesih’e iman ediyoruz fakat Üçleme öğretisine inanmıyoruz. Aslında elçi Petrus’un Mesih hakkında söylediği şu sözlerin doğruluğuna inanıyoruz: . . . (Mat. 16:15-17).’
Ek öneri: ‘Üçleme inancının kişilere göre farklı şeyler ifade ettiğini fark ettim. Sizin Üçleme konusundaki inancınızı öğrenirsem belki de sorunuza daha iyi cevap verebilirim.’ Sonra şunları ekleyebilirsiniz: ‘Bu açıklamayı yaptığınız için teşekkür ederim. Aslında Kutsal Kitap ne öğretiyorsa ona inanmamız gerektiği görüşündeyim. Kutsal Kitapta “Üçleme” sözcüğüne hiç rastladınız mı? . . . (Kendi Kutsal Kitabınızın Sözcük Dizinini gösterin.) Oysa “Mesih” sözcüğünün Kutsal Kitapta geçtiğini net olarak söyleyebiliriz. . . . Dolayısıyla Mesih’e inanmak için geçerli bir nedenimiz var. Burada “Mesih” başlığı altında verilen ayetlerden biri de Matta 16:16’dır (ayeti okuyun). Biz buna inanıyoruz.’
Şöyle de cevap verebilirsiniz (kişi özellikle Yuhanna 1:1 ayeti üzerinde duruyorsa): ‘Evet, o ayeti biliyorum. Bazı Kutsal Kitap çevirilerinde İsa’nın “Tanrı” olduğu söylenirken, bazılarında “bir tanrı” olduğu belirtilir. Acaba neden böyle?’ (1) ‘Bunun nedeni bir sonraki ayetin onun “Tanrı’yla birlikte” olduğunu söylemesi olabilir mi?’ (2) ‘Yoksa bunun nedeni Yuhanna 1:18’de söylenenler olabilir mi?’ (3) ‘Ne dersiniz, acaba İsa’nın da tapındığı bir Tanrı var mıydı? (Yuhn. 20:17).’
‘İsa’nın Tanrı olduğuna inanıyor musunuz?’
Şöyle diyebilirsiniz: ‘Tanrı derken tam olarak ne demek istiyorsunuz? İsa’nın Baba’yla eşit olduğuna mı inanıyorsunuz?’ Sonra şunları ekleyebilirsiniz: (1) ‘İşaya 9:6’da İsa Mesih’ten “Güçlü Tanrı” olarak söz edilmesine rağmen, Kutsal Kitapta Her Şeye Gücü Yeten Tanrı ifadesi sadece Baba için kullanılmıştır.’ (2) ‘Ayrıca Yuhanna 17:3’te İsa’nın Babasından “tek gerçek Tanrı” olarak söz ettiğine dikkat edin. Bu ayetlerden anladığımız gibi İsa gerçek Tanrı’nın sadece yansımasıydı.’ (3) ‘Peki sizce Tanrı’yı hoşnut etmek için ne yapmamız gerekir? (Yuhn. 4:23, 24).’