Kötü Namlı Fahişe Onun Düşüşü
“(Düştü), kendi zinasının azgınlığı şarabından bütün milletlere içirmiş olan büyük Babil (düştü).”—Vahiy 14:8.
1. Kötü namlı “fahişe” kimdir? Onun hakkında neden bilgi edinmemiz gerekiyor?
KÖTÜ namlı “fahişe”—kimdir? Onun hakkında neden konuşalım? Heyecan verici romanlar, filmler, TV ve video zaten yeterince iğrenç ahlaksızlık örnekleri vermiyorlar mı? Gerçi böyledir, ama, burada söz konusu olan, akşam işini yapan olağan bir hanım değildir. Kastedilen kadın, tarihteki en nüfuzlu, en çok adı çıkmış, en öldürmeye niyetli fahişedir. Ayrıca 4000 yıldan beri kendisiyle ahlaksızlık yapacak kişileri bulmaktadır! Korunmamız için onun hakkında bilgimiz olmalı. Vahiy 14:8’de, gökteki bir melek bu kötü namlı kadını “Büyük Babil” olarak adlandırıp onun milletleri ayartmakta olduğunu söyler. Kadın, öylesine tehlikelidir ki, onun üzerine hükmünü yerine getirmek için Yehova’nın ‘tayin edilmiş vaktinin yakın’ olduğunu bilmekten sevinç duyuyoruz.—Vahiy 1:3.
2. Söz konusu fahişe, adını nereden aldı? Sahte dinin dünya imparatorluğu nasıl başladı?
2 Söz konusu fahişe adını eski Babil’den almaktadır. Bu gururlu şehir, Mezopotamya’da 4000 yılı aşan bir zaman önce “Yehova’ya muhalif kudretli bir avcı” olan Nimrod tarafından kurulmuştu. Babilliler, putperest dinsel bir kule inşa etmeye başlayınca, Yehova, dillerini karıştırıp onları dünyanın uçlarına kadar dağıtmıştı. Onlar, beraberlerinde dinlerini de götürdüler. Bu şekilde Babil kökenli dinin dünya imparatorluğu başladı. Gerçekten de adı BÜYÜK BABİL’dir. (Tekvin 10:8-10; 11:1-9) Zamanımıza kadar dünya dinlerinin inanç ve alışkanlıklarında eski Babil’in sırları yansıtılmaktadır. (Vahiy 17:7) İbranice kökenli Babil adı “karışıklık” anlamına gelip, sahte dinin bugünkü karmakarışık durumunu uygun şekilde tanımlamaktadır.
3. (a) Babil, Tanrı’nın kavmini ne kadar zaman esir tuttu? İsrailliler bu zaman boyunca etraflarında neler gördüler? (b) Babil, ne zaman felakete uğrayıp düştü? Onun sonu neden o zaman gelmedi?
3 Eski Babil o ilk zayıf durumdan zamanla kurtuldu. Asur MÖ 632 yılında devrilince, Babil, Mukaddes Kitap tarihinin üçüncü dünya kudreti oldu. Onun şan ve şöhreti kısa—yüz yıldan az—sürmekle birlikte, hemen hemen 70 yıl boyunca Tanrı’nın kavmi İsrail’i esir tuttu. Böylece İsrail, Babil’in bin tapınağına, tanrılar üçlüğüne ve iblisler üçlüğüne, anaoğul tapınmasına ve sözde ölümsüz tanrıları putlaştıran astrolojiye yakın kaldı. MÖ 539’da Babil şehri felakete uğrayıp düşünce, esir İsrailliler, sahte dinin dünya merkezinde bulunuyorlardı. Oysa, Babil’in sonu henüz gelmiş değildi. Onun fatihleri, onu itibarlı bir din merkezi olarak kullanmaya devam ettiler.
Küresel Bir Din İmparatorluğu
4. (a) Yehova’nın peygamberleri Babil hakkında ne bildirdiler? Babil’e ne oldu? (b) Dünyanın insanlarına zarar veren diğer hangi Babil varlığını sürdürmektedir?
4 Yehova’nın hükmünü ilan eden peygamberleri, Babil’in “Allah Sodomu ve Gomorrayı yıktığı gibi” “helak süpürgesile” süpürülmesi gerektiğini söylemişlerdi. Acaba daha sonra bu peygamberlikler yerine geldi mi? Evet, son ayrıntılarına kadar! Tıpkı önceden bildirilmiş olduğu gibi, zamanla Babil yıkıntı haline geldi, orada sürüngenler ve vahşi hayvanlar hariç, hiç bir canlı oturmadı! (İşaya 13:9, 19-22; 14:23; Yeremya 50:35, 38-40) Diğer Babil olan Büyük Babil ise, yaşamaya devam etmektedir. Sahte dinin dünya imparatorluğu olarak aslının öğreti ve gururlu ruhunu sürdürmektedir. Tanrı’nın gökteki Krallık maksadına karşı insanların gözlerini körletmek için Şeytan’ın başlıca aracıdır.—II. Korintoslular 4:3, 4.
5. (a) Babil, şan ve şöhretinin doruğunda bulunurken, hangi dinler ortaya çıktı? Şeytan tüm dünyayı sahte dinle doldurmayı neden başaramadı? (b) Hakiki Hıristiyanlık başladıktan sonra, Şeytan sahte dini nasıl kullandı?
5 M.Ö. yaklaşık altıncı yüzyılda, dünya kudreti Babil, şanının doruğundayken Hinduizm, Budizm, Konfüçyonizm ve Şintoizm dinleri de ortaya çıktı. Ancak Şeytan, tüm dünyayı sahte dinle doldurmayı başardı mı? Hayır, çünkü Yehova’nın eski zamanlardaki şahitlerinin bir mütebakisi, Yehova’ya yeniden tapınma arz etmek üzere Babil’den Yeruşalim’e döndü. Dolayısıyla altı yüzyıl sonra, Mesih’i karşılamak ve Hıristiyan cemaatinin ilk üyeleri olmak için Yahudiler hazır bulunuyorlardı. Sahte din, Tanrı’nın Oğlunu şehit etti ve İsa ile resullerinin önceden uyardıkları gibi, hakiki Hıristiyanlığa karşı koymak için Şeytan’ın aracı oldu.—Matta 7:15; Resullerin İşleri 20:29, 30; II. Petrus 2:1.
6. (a) Şeytan, Hıristiyan öğretilerini nasıl bozdu? Tanrı’ya şerefsizlik getiren hangi öğretiler gelişti? (b) Mukaddes Kitap hakikatini Babil kökenli öğretilere tercih eden binlerce kişiye ne oldu?
6 Özellikle Yeruşalim’in MS 70 yılındaki ikinci harabiyetinden sonra, Şeytan, sahte resuller kullanarak Hıristiyan öğretilerini bozup bunları Babil kökenli mistisizm ile dünyevi Yunan felsefesiyle birleştirdi. Sonuçta Mukaddes Kitabın “tek bir Yehova” öğretisi yerine Üçlük geçirildi. (Tesniye 6:4; Markos 12:29; I. Korintoslular 8:5, 6) Ayrıca Mesih’in fidyesi ve diriltilmesiyle ilgili Mukaddes Kitabın değerli öğretilerini inkâr etmek için filozof Eflatun tarafından öğretilen canın ölmezliği doktrini ortaya konuldu. Böylece, ateşli bir cehenneme ve daha az ateşli bir arafa inanma yolu açıldı. (Mezmur 89:48; Hezekiel 18:4, 20) İnsanların korkularına hitap eden ve Tanrı’ya şerefsizlik getiren böyle öğretiler, kiliselerin hazinelerini doldurmaya yaradı. Bundan başka, Engizisyon ve Reformasyon zamanında, din adamları, cehennem ateşinin işkence etmesini bekleyemediler. Babil dogmalarına Mukaddes Kitabın hakikatini tercih eden binlerce kişi, hem Katolikler hem de Protestanlar tarafından canlı canlı yakıldı. Ancak göreceğimiz gibi, Büyük Babil’in fahişeliği sahte öğretileri ilerletmekten çok daha öteye gidiyor.
Yehova’nın Hüküm Günü
7. (a) Yehova, ne zaman ve nasıl Mukaddes Kitabın temel hakikatlerini yeniden ortaya çıkarmaya ve Babil kökenli öğretileri ortaya sermeye başladı? (b) Mukaddes Kitap Tetkikçileri, Mukaddes Kitabın hangi temel hakikatlerini yeniden ortaya çıkardılar?
7 Yehova’nın bu fahişeye hükmedeceği gün artık gelmiştir! (İbraniler 10:30) Yehova’nın, 1870’lerde Mukaddes Kitabın temel hakikatlerini yeniden ortaya çıkarmak ve Babil kökenli sahte öğretileri ortaya sermek için Mukaddes Kitap tetkikçilerinden oluşan samimi bir insan grubu olan “haberci”sini gönderdiği zaman, bir hazırlık süresi başladı. (Malaki 3:1a) Bu “haberci” grubu, Vahiy 4:11’de geçen peygamberane sözlere göre davrandı: “Ya Rabbimiz ve Allahımız, izzeti ve hürmeti ve kudreti almağa layıksın, çünkü bütün şeyleri sen yarattın, ve senin iradenle mevcut idiler ve yaratıldılar.” Bu “haberci”, aynı zamanda, Tanrı’nın insanlığı kurtarmak için gönderdiği İsa’nın fidye kurbanlığının yılmayan bir savunucusu oldu. Fidye ile kurtulanlar, önce gökteki Krallığında İsa Mesih ile birlikte hüküm sürecek “küçük sürü”yü ve daha sonra da yeryüzü Cennetinde ebediyen yaşayacak olan yüz milyonlarca insanı da içine alır. Onların büyük çoğunluğu diriltilenler olacak. (Luka 12:32; I. Yuhanna 2:2; Resullerin İşleri 24:15) Evet, bu temel hakikatleri, yeniden ortaya koyan Mukaddes Kitap Tetkikçileri, mecazi anlamda, Babil kökenli ebedi azap çekme inancının ‘cehennem ateşini, hortum tutup söndürdüler.’a
8. (a) Hıristiyan âleminin ruhanileri I. Dünya Savaşını kullanarak, Mukaddes Kitap Tetkikçilerini nasıl yok etmeye çalıştılar? (b) Yönetim Kurulunun sekiz görevlisini hapiste tutup kefalet ödenmesini reddeden yargıca ne oldu?
8 Mukaddes Kitap Tetkikçileri yaklaşık 40 yıl boyunca, 1914 yılının, Milletlerin Zamanlarının sonunu işaretleyeceğini cesaretle ilan ettiler. O yıl, beklenildiği gibi, olayların en büyüğü olan I. Dünya Savaşı ve dünyayı sarsan diğer olayları getirdi. Büyük Babil’in başlıca kısmı olan Hıristiyan âleminin ruhanileri, cesaretle konuşan Mukaddes Kitap Tetkikçilerini yok etmek için, büyük hevesle dünya krizini kullanmaya çalıştılar! Sonunda, 1918 yılında, Yönetim Kurulunun sekiz sorumlu üyesini fesatçılıkla yalan yere suçlayarak hapsettirmeyi başardılar. Oysa bu görevliler dokuz ay sonra serbest bırakıldılar. Daha sonra ise tamamen aklandılar. Mukaddes Kitap Tetkikçileri için kefalet ödenmesini reddederek onları hapiste tutmaya çalışan A.B.D. federal mahkeme hâkimi Martin T. Manton daha sonra Papa XI. Pius’tan “Aziz Büyük Gregory’nin şövalyelik nişanı”nı aldı. Ancak onun bu şan ve şöhreti uzun sürmedi, zira 1939 yılında iki yıl hapse ve büyük para cezasına çarptırıldı. Acaba neden? Altı mahkeme kararı için toplam 186.000 dolar rüşvet almaktan!
9. Malaki’nin peygamberliği, Yehova’nın kavminin başından geçenleri nasıl açıkladı? Böylece hüküm kimlerle başladı?
9 Daha önce gördüğümüz gibi, Yehova’nın kavmi, 1918 yılında büyük denemelerle karşılaşmaya başladı. Peygamberin Malaki 3:1-3’teki diğer sözleri o zaman neler olduğunu dile getirir: “Aradığınız (hakiki) Rab (Yehova) kendi mabedine ansızın gelecektir; ve özlediğiniz [İbrahim ile kesilen] ahit meleği [İsa] işte geliyor.” Evet, Yehova, Kendi Mesih’i ile birlikte hüküm için geldi. Yehova devamen şöyle sorar: “Onun geldiği güne kim dayanabilir? ve göründüğü zaman kim durabilir? çünkü maden tasfiye edenin ateşi ve çırpıcının kili gibi olacak.” I. Petrus 4:17’ye göre, hüküm, “Tanrının evinden” olduklarını iddia edenlerden başlayacaktı. Böylece İsa’nın hakiki takipçileri, Yehova’nın hizmeti için tasfiye edilip temizlendiler.
“EY KAVMİM . . . . ONDAN ÇIKIN”
10. 1919’a doğru Hıristiyan âlemi ve bütün sahte dinler üzerine hangi Tanrısal hüküm geldi? Bunun, Büyük Babil için sonucu ne oldu?
10 Büyük Babil’in tövbe etmeyen bir kısmı olarak, Hıristiyan âleminin ruhanileri, Yehova’nın hükmüne dayanamadılar, çünkü dünya savaşının katliamına katılıp, İsa’nın hakiki takipçilerine zulmederek esvaplarını çok lekelediler. (Yeremya 2:34) Onlar, Mesih’in gelmekte olan gökteki Krallığını selamlamaktansa, “Tanrı’nın Krallığının yeryüzündeki siyasal ifadesi” olarak niteledikleri insan yapısı olan Milletler Cemiyetini destekleme çabasındaydılar. 1919 yılında, Yehova’nın, Hıristiyan âlemine—ve gerçekte sahte dinlerin tümüne—hükmetmiş olduğu belli oldu. Büyük Babil düşmüş ve ölüme mahkûm edilmişti! Hakikati ve adaleti seven herkesin, Yeremya 51:45’teki peygamberane emre göre harekete geçmesi acildi: “Ey kavmım, onun içinden çıkın, ve RABBİN kızgın öfkesinden herkes canını kurtarsın.”
11, 12. (a) Vahiy 17:1, 2’de konuşan melek, Büyük Babil üzerindeki hüküm hakkında ne söylüyor? (b) Büyük fahişenin üzerinde oturduğu “çok sular” nedir? O, “zinasının şarabı ile yeryüzünde oturanlar”ı nasıl sarhoş etti?
11 Büyük Babil düştü! Fakat henüz yok edilmedi. Sahte dinin dünya imparatorluğu, Şeytan’ın aldatıcılığının şaheseri olarak kısa bir süre daha varlığını sürdürecek. Onun hakkında Tanrı’nın verdiği son hüküm acaba nedir? Biz şüphede bırakılmış değiliz! Mukaddes Kitabın Vahiy 17:1, 2 ayetini açalım. Burada bir melek, resul Yuhanna’ya ve onun vasıtasıyla bugün bu peygamberliği inceleyenlere şöyle demektedir: “Buraya gel, çok sular üzerinde oturan büyük fahişenin hükmünü sana göstereceğim; onunla yerin kıralları zina ettiler, ve onun zinasının şarabı ile yeryüzünde oturanlar sarhoş oldular.” Sözü edilen “çok sular”, büyük fahişenin uzun süreden beri baskı altında tuttuğu rahat durmayan insan kitlelerini kasteder. Peygamberlik, “yeryüzünde oturanlar”ın onun şarabıyla sarhoş edildiklerini söyler. Onlar, Büyük Babil’in sahte öğretileri, dünyevi ahlaksız yollarını benimsemekte ve sanki ucuz, yasak şarapla sarhoş edilmiş olarak sendelemektedirler.
12 Yakub 4:4’te şunları okuyoruz: “Ey fuhuş işliyenler, bilmiyor musunuz ki dünyaya dostluk Allaha düşmanlıktır?” 20. yüzyılın dini, dünyanın lütfunu kazanmak için can atıyor ve Hıristiyan âlemi ise, ön sıradadır. Yehova’nın gelmekte olan gökteki Krallığının iyi haberini ilan etmeyen ruhaniler, Mukaddes Kitabın ahlaksal öğretilerini hafifletiyor; kilise üyeleri arasındaki her şeyi hoş gören dünyevi tutuma göz yumuyor. Ruhanileri bile fuhuş açısından bedenen suçsuz değiller. Oysa resul Pavlus tarafından şu sözlerle fuhuş, açıkça mahkûm edilmişti: “Aldanmayın. Ne (fuhuş işliyenler), ne putperestler, ne (de zina işliyenler, ne gayri tabii maksatlar için kullanılan erkekler, ne erkekle yatan erkekler . . . . Tanrı’nın gökteki Krallığını) miras alacaklardır. Ve bazılarınız böyle idiniz, fakat yıkandınız.”—I. Korintoslular 6:9-11.
‘Çamurda Yuvarlanmak’
13, 14. (a) Çağdaş ruhanilerin ‘yıkanmadıklarını’ gösteren hangi örnekler var? (b) İngiltere Kilisesinin bir meclisi, eşcinsellikle ilgili hangi tutumu takındı? Bir muhabir kilisenin nasıl adlandırılmasını önerdi? (c) İrtidat eden ruhaniler, resul Petrus’un hangi sözlerine uymaktadır?
13 Acaba bugünkü ruhaniler ‘yıkandılar mı?’ Örnek olarak, bir zamanlar Protestanlığın bir kalesi olan İngiltere’deki duruma göz atalım. 1987 Kasım ayında, İngiltere’nin başbakanı, ruhanilere ahlaksal yönden önderlik etme çağrısında bulunduğu zaman, Anglikan Kilisesinin bir papazı şöyle diyordu: “Homoseksüellerin de, başkaları kadar cinsel eğilimlerine göre yaşamaya hakları var; bundaki iyi yönleri görmeye çalışmalı ve [homoseksüelleri] sadakat için teşvik etmeliyiz.” Londra’da yayımlanan bir gazete şu haberi verdi: “Bir Anglikan üniversitesinde eşcinsel davranışlar o kadar yaygınlaştı ki, yöneticiler, başka bir üniversitenin öğrencilerinin orayı ziyaret etmelerini yasaklamak zorunda kaldılar.” Bir incelemede yapılan hesaplara göre, “Londra’nın bir bölgesinde, eşcinsel eğilimli ruhanilerin sayısı, tüm sayının yarısını aşmış olabilir.” Bir kilise meclisinde de İngiltere Kilisesinin ruhanilerinin %95’i, fuhuş ve zinayı günah sayıp eşcinsel hareketi günah saymayan bir öneriyi destekledi; onlara göre bu tür eşcinsel hareketler ancak ideal durumdan noksandı. Bütün bunlarla ilgili bir yorum yapan bir gazeteci, İngiltere Kilisesine artık Sodom ve Gomorra ismini vermenin yerinde olacağını söyledi. Londra’daki başka bir gazete şöyle yazdı: “İngiliz halkı her şeyi hoş gören bir çağın getirdiği sonuçları düşünürken dehşet içinde bırakılmaktadır.”
14 İrtidat eden ruhaniler, yıllar boyu Petrus’un şu sözlerine ne kadar iyi uymaktadır: “Onlara hakiki mesele göre oldu: Köpek yine kusmuğuna, ve domuz yıkandıktan sonra, çamurda yuvarlanmağa döndü.”—II. Petrus 2:22.
15. (a) Bütün Hıristiyan âleminde ahlaksal değerler konusunda hangi çöküntü olmuştur? (b) Acı dolu bu mahsulün sorumluluğunu kimler de paylaşmalıdır?
15 Tüm Hıristiyan âleminde ve gerçekte bütün dünyada ahlaksal değerlerde korkunç bir çöküntü var. Bazı toplumlarda, şimdi evlilik gereksiz bir şey olarak görülüyor ve evli olanlar, evlilikteki sadakati, modası geçmiş saymaktadırlar. Gittikçe daha az kişi resmen nikahlanmakta, bunu yapanlar arasında da, boşanma oranı hızla artmaktadır. A.B.D.’de boşanma olayları geçen 25 yıl içinde 3 kat artarak yılda bir milyonu epey aşmıştır. İngiltere’de ise, 1965’ten başlamak üzere 20 yıllık bir süre içinde boşanmalar dört katını aşarak 41.000’den 175.000’e ulaşmıştır. Bekârlar, hangi cinsten olursa olsun, bekârlarla birlikte oturmayı tercih etmekte ve birçoğu sürekli değişik kişilerle yaşamaktadır. Başta AIDS olmak üzere, ahlaksız yaşam biçimlerinin sonucu olarak, korkunç hastalıklar yüzünden feryat ediyor, fakat yozlaştırıcı cinsel alışkanlıklarını ısrarla sürdürmeye devam ediyorlar. Hıristiyan âleminin ruhanileri, suç işleyen kilise üyelerini disiplin etmediler. Ahlaksızlığa göz yumdukları oranda, bu korkunç mahsulün sorumluluğunu paylaşmalıdırlar.—Yeremya 5:29-31.
16. (a) Büyük Babil’in düşmüş olduğu gerçeğini destekleyen nedir? Meleğin Vahiy 18:2’deki hangi çağrısı yerindedir? (b) Dünyanın sonunda kurtulmak isteyen herkes ne yapmalıdır?
16 Sahte dinin dünya imparatorluğunun acınacak haldeki ahlaksal ortamı da, Büyük Babil’in düştüğü gerçeğini bir kez daha ortaya sermektedir. Tanrı ona karşı hükmünü vermiştir ve onu helak için işaretlemiştir. Bu nedenle, meleğin Vahiy 18:2’deki güçlü sesle yaptığı şu çağrısı çok yerindedir: “(Düştü), büyük Babil (düştü); ve cinlerin meskeni, ve her murdar ruhun zindanı ve her murdar ve mekruh kuşun kafesi oldu.” Bu dünyanın sonunda sağ kalmak isteyen herkesin 4. ayette geçen şu çağrıya uygun davranması da ne kadar önemlidir: “Ey kavmım, onun günahlarına şerik olmıyasınız ve onun belalarından hisse almıyasınız diye, ondan çıkın.” Sahte dinden çıkmak, hemen önümüzde olan “büyük sıkıntı”da sağ kalmaya doğru atılan önemli bir adımdır. (Vahiy 7:14) Fakat göreceğimiz gibi, bundan daha fazlası gereklidir!
[Dipnotlar]
a 1 Kasım 1903’te Carnegie Hall, Pittsburg Pennsylvania (A.B.D.), Charles T. Russell ile Dr. E.L. Eaton arasında yapılan bir tartışma dizisinin sonuncusundan sonra, orada hazır bulunan bir din adamı Birader Russell’in zafer kazandığını kabul ederek şöyle dedi: “Cehenneme hortum tutup ateşini söndürdüğünüzü görmekle sevindim.”
[Sayfa 8’deki çerçeve]
RUHANİLERİN AHLAKI
“Olaylarla ilgisi bulunan ana-babalar, psikologlar, polis memurları ve avukatların söylediklerine göre, Amerika Birleşik Devletlerinde son beş yılda Katolik papazların sarkıntılık ettiği yüzlerce çocuk büyük ıstırap içindedir.”—Akron Beacon Journal, 3 Ocak 1988.
“Amerika Birleşik Devletlerindeki Roma Katolik Kilisesi, çocuklarının, papazlar tarafından cinsel yönden kötüye kullanıldığını iddia eden ailelere tazminat olarak milyonlarca dolar ödemeye mahkûm edildi. Buna rağmen sorun öylesine ciddi bir hal aldı ki, birçok avukat ve kurban, kilisenin böyle olayları görmezlikten gelip örtbas ettiğini söylüyor.”—The Miami Herald, 3 Ocak 1988.