Bölüm 33
Kötü Namlı Fahişeye Hüküm
Rüyet 11—Vahiy 17:1-18
Konu: Büyük Babil, sonunda kendisinin aleyhine dönüp onu yok edecek olan bir kırmızı canavarın üzerine biniyor
Gerçekleşme Zamanı: 1919’dan büyük sıkıntıya kadar
1. Yedi melekten biri Yuhanna’ya ne açıkladı?
YEHOVA’NIN haklı gazabını içeren yedi tas sonuna kadar boşaltılmalı! Altıncı meleğin tasını eski Babil bölgesine boşaltması, olaylar son savaş Armagedon’a doğru hızla gelişirken Büyük Babilin belalarla vurulmasının uygun bir simgesiydi. (Vahiy 16:1, 12, 16) Büyük ihtimalle, Yehova’nın adil hükümlerini neden ve nasıl infaz ettiğini açıklayan yine aynı melekti. Yuhanna bundan sonra duyup gördükleri karşısında hayretler içinde kaldı: “Ve kendilerinde yedi tas olan yedi melekten biri geldi, ve benimle söyleşip dedi: Buraya gel, çok sular üzerinde oturan büyük fahişenin hükmünü sana göstereceğim; onunla yerin kıralları zina ettiler, ve onun zinasının şarabı ile yeryüzünde oturanlar sarhoş oldular.”—Vahiy 17:1, 2.
2. “Büyük fahişenin” (a) eski Roma olmadığına (b) büyük sermayeli ticaret dünyası olmadığına (c) dinsel bir oluşum olduğuna ilişkin hangi kanıtlar var?
2 Neden “büyük fahişe” gibi şaşırtıcı bir unvan kullanılıyor? O kimdir? Bazıları bu simgesel fahişenin eski Roma olduğunu düşündü. Fakat Roma siyasal bir güçtü. Bu fahişe ise yerin krallarıyla fuhuş işliyor; kuşkusuz onlar arasında Roma kralları da vardır. Ayrıca, kendisi yok edildikten sonra ‘yerin krallarının’ onun yasını tuttuğu belirtiliyor. Öyleyse o siyasal bir güç olamaz. (Vahiy 18:9, 10) Ayrıca, dünyanın tüccarları da onun için yas tuttuğuna göre iş dünyasını da betimlemiş olamaz. (Vahiy 18:15, 16) Bununla birlikte ‘bütün milletlerin onun büyücülüğüyle sapmış olduğunu’ okuyoruz. (Vahiy 18:23) Bu, büyük fahişenin küresel boyutta bir dinsel yapı olması gerektiğini açıkça gösterir.
3. (a) Büyük fahişe neden Katolik Kilisesinden, hatta tüm Hıristiyan âleminden fazlasını simgeliyor olmalıdır? (b) Hıristiyan âleminin mezheplerinde olduğu gibi Doğu dinlerinin çoğunda da Babil kökenli hangi öğretiler vardır? (c) Bir Katolik kardinal olan John Henry Newman Hıristiyan âleminin öğretilerinin, törenlerinin ve uygulamalarının birçoğunun kökenine ilişkin neyi kabul etti? (Dipnota bakın.)
3 Sözü edilen dinsel yapı hangisidir? Acaba bazılarının iddia ettiği gibi Katolik Kilisesi mi? Yoksa, Hıristiyan âleminin tümü mü? Tüm milletleri saptırdığına göre kapsamı bunlardan daha geniş olmalı. Aslında o, sahte dinin dünya imparatorluğunun tümüdür. Tüm dünya dinlerinin kökeninin Babil’in gizemli inançlarına dayandığı, hepsinde Babil’e özgü öğreti ve uygulamaların görülmesinden anlaşılıyor. Örneğin, ölmezliğin insan canının yapısında var olduğuna, cehennem azabına, Üçlü tanrılara inanış, Hıristiyan âleminin mezhepleri kadar Doğu dinlerinin çoğunda da bulunur. Eski Babil şehrinde 4.000 yıldan fazla zaman önce oluşturulan sahte din giderek gelişmiş, çağımızda yerinde olarak Büyük Babil diye adlandırılan devasa yapıya dönüşmüştür.a Peki bu yapı neden “büyük fahişe” gibi itici bir terimle anlatılıyor?
4. (a) Eski İsrail ne şekillerde fuhuş işledi? (b) Büyük Babil nasıl göze çarpar şekilde fuhuş işledi?
4 Babil (“Karışıklık” anlamına gelir) Nebukadnetsar’ın günlerinde gücünün doruğuna ulaşmıştı. O, büyüklü küçüklü, binden fazla tapınağıyla dinsel-siyasal bir devletti. Ruhban sınıfının büyük yetkisi vardı. Babil çok uzun zaman önce dünya kudreti olmaktan çıktıysa da, dinsel Büyük Babil varlığını sürdürüyor ve eski örneğinin yolundan giderek, hâlâ siyaseti etkilemeye ve şekillendirmeye çalışıyor. Fakat Tanrı dinin siyasete karışmasını onaylıyor mu? İbranice Kutsal Yazılarda, Yehova’ya güvenmek yerine milletlerle dostluk kuran ve sahte tapınmaya katılan İsrail’in fahişelik ettiği söylenir. (Yeremya 3:6, 8, 9; Hezekiel 16:28-30) Büyük Babil de fuhuş işliyor. O, göze çarpar şekilde, yeri yöneten krallar üzerinde etki ve güç kazanabilmek için gerekli gördüğü her şeyi yaptı.—I. Timoteos 4:1.
5. (a) Din adamları ne şekilde ilgiyi kendi üzerlerine çekmekten hoşlanıyor? (b) Dünyada ünlü olma arzusu İsa Mesih’in sözleriyle nasıl tam bir zıtlık oluşturur?
5 Bugün dinsel liderler sık sık hükümette yüksek makamları elde etmek için kampanyalar düzenler ve bazı ülkelerde hükümette yer alırlar, hatta bakanlar kuruluna atanırlar. Çok tanınmış iki Protestan din adamı 1988’de Amerika Birleşik Devletleri başkanlığına aday oldu. Büyük Babil’in liderleri halkın ilgisini üzerlerine çekmeyi seviyor; önde gelen siyasetçilerle birlikte çekilen fotoğrafları basında sık sık görülüyor. Bunun tersine İsa siyasetten uzak durdu ve öğrencileri hakkında şöyle dedi: “Ben dünyadan olmadığım gibi, onlar da dünyadan değildirler.”—Yuhanna 6:15; 17:16; Matta 4:8-10; ayrıca Yakub 4:4’e bakın.
Günümüzde ‘Fahişelik’
6, 7. (a) Hitler’in Nazi Partisi Almanya’da iktidara nasıl geldi? (b) Vatikan’ın Nazi Almanyası ile yaptığı konkordato Hitler’e dünya egemenliği mücadelesinde nasıl yardım etti?
6 Büyük fahişe siyasete karışmakla insanlığa ifade edilemez derecede acı verdi. Örneğin, Hitler’in Almanya’da iktidara yükselişinin ardındaki gerçekleri düşünün; bunlar öylesine çirkindir ki, bazıları bunların tarih kitaplarından silinmesini ister. Mayıs 1924’te Nazi Partisinin Alman Reichstag’ında (Parlamentosunda) 32 sandalyesi vardı. Mayıs 1928’de bu sayı 12’ye düştü. Fakat 1930’da Büyük Bunalım tüm dünyayı sardı; bunun hemen ardından Naziler olağanüstü bir şekilde toparlanarak Temmuz 1932’de yapılan Alman seçimlerinde 608 sandalyeden 230’unu kazandı. Hemen sonra, bir Papalık Şövalyesi olan eski şansölye (başbakan) Franz von Papen Nazilere yardım etmeye başladı. Tarihçilere göre von Papen’in hayali, yeni bir Kutsal Roma İmparatorluğu idi. Kısa süren başbakanlığı başarısızlıkla sonuçlanmıştı, bu yüzden şimdi Naziler aracılığıyla güç kazanmak istiyordu. Ocak 1933’te Hitler için büyük iş çevrelerinin desteğini elde etti; ayrıca kurnazca entrikalarla Hitler’in 30 Ocak 1933’te Almanya’nın başbakanı olmasını sağladı. Kendisi başbakan yardımcısı oldu ve Almanya’nın Katolik kesiminin desteğini kazanmak üzere Hitler tarafından kullanıldı. İktidara geldikten iki ay sonra Hitler parlamentoyu feshetti, binlerce muhalif lideri toplama kamplarına gönderdi ve Yahudilere baskı uygulanması yönünde açık bir kampanya başlattı.
7 Vatikan’ın yükselen Nazizmin gücüne duyduğu ilgi 20 Temmuz 1933’te Kardinal Pacelli (sonra Papa XII. Pius oldu) Roma’da Vatikan ile Nazi Almanyası arasında bir konkordato imzaladığında ortaya çıktı. Hitler’in temsilcisi olarak belgeyi von Papen imzaladı ve Pacelli orada von Papen’e Pius Yüce Haç Nişanını verdi.b Tibor Koeves Satan in Top Hat adlı kitabında bunun hakkında şunları yazdı: “Bu konkordato Hitler için büyük bir zaferdi. Bu, dış dünyadan aldığı ilk moral desteği oldu, ayrıca en yüce sayılan kaynaktan geldi.” Konkordato gereği Almanya’nın Katolik Merkez Partisinden desteğini çeken Vatikan böylece Hitler’in tek partili “totaliter devlet”ini tanımış oldu.c Ayrıca 14. madde şunu belirtti: “Başpiskoposların, piskoposların ve benzerlerinin tayini, ancak Reich tarafından görevlendirilmiş vali genel siyasal çıkarlar açısından şüpheli bir durum olup olmadığını uygun şekilde araştırdıktan sonra yapılabilir.” 1933’ün (Papa XI. Pius tarafından “Kutsal Yıl” ilan edildi) sonlarında Hitler’in dünya egemenliğini elde etmek için sürdürdüğü çabada Vatikan desteği önemli bir etken haline geldi.
8, 9. (a) Katolik Kilisesi ve Vatikan’ın, Nazi despotluğuna tepkisi neydi? (b) Alman Katolik piskoposları II. Dünya Savaşı’nın başında hangi bildiriyi yayımladı? (c) Din-siyaset ilişkisi nasıl sonuçlandı?
8 Bir avuç papaz ve rahibe acı çekme pahasına Hitler’in gaddarlığını protesto etmiş olsa da, hem Katolik Kilisesi ve onun din adamları ordusu hem de Vatikan, dünyada komünizmin ilerlemesine karşı bir duvar gibi gördükleri Nazi despotluğunu gerek açık, gerekse de üstü kapalı olarak destekledi. Vatikan’daki koltuğunda rahat rahat oturan Papa XII. Pius, Yahudi Soykırımına ve Yehova’nın Şahitleri ile diğerlerine yöneltilen amansız zulme hiç ses çıkarmadı. Buna rağmen, Mayıs 1987’de Almanya’yı ziyaret eden Papa II. Jean Paul’ün samimi bir tek papazın gösterdiği Nazi karşıtı tavrı övmüş olması ilginçtir. Hitler’in dehşet saçan yönetimi sırasında diğer binlerce Alman din adamı ne yapıyordu? Alman Katolik piskoposların II. Dünya Savaşının patlak verdiği Eylül 1939’da yayımladıkları bir bildiri bu konuya açıklık kazandırır. Bir bölümü şöyle der: “Bu kritik anda Katolik askerlerimizi Führer’e itaat ederek görevlerini yapmaya ve bireyliklerinden tümüyle feragat etmeye hazır olmaya teşvik ediyoruz. İnananları, İlahi Takdir’in bu savaşı bereketli bir başarıya doğru yönlendirmesi için yapılan hararetli dualara katılmaya çağırıyoruz.”
9 Böyle bir Katolik diplomasisi dinin güç ve yarar elde etmek için 4.000 yıldan fazla zamandır siyasal devletlere kur yaparak işlediği fahişeliğin bir örneğidir. Bu tür din-siyaset ilişkileri, savaşı, zulümleri ve sefaleti geniş çapta körükledi. Yehova’nın büyük fahişeye hükmünün yakın olması insanlık açısından çok sevindirici bir durumdur. Bu hükmün bir an önce infaz edilmesini diliyoruz!
‘Çok Sular Üzerinde Oturmak’
10. Büyük Babil’in korunma açısından güvendiği “çok sular” nedir; onlara ne oluyor?
10 Eski Babil ‘çok suların,’ Fırat Irmağı ve birçok kanalın üstüne kurulmuştu. Bir gecede kuruyana dek bu sular o şehir için bir korunma olmuş ve aynı zamanda ticaretten büyük bir servet edinmelerini sağlamıştı. (Yeremya 50:38; 51:9, 12, 13) Büyük Babil de korunmak ve zenginleşmek üzere ‘çok sulara’ bel bağlamıştır. Bu simgesel sular “kavmlar ve cemiyetler ve milletler ve dillerdir,” yani üzerinde hâkimiyet kurduğu ve kendilerinden maddi destek aldığı milyarlarca insandır. Fakat bu sular da desteklerini geri çekerek kurumaktadır.—Vahiy 17:15; ayrıca Mezmur 18:4; İşaya 8:7 ile karşılaştırın.
11. (a) Eski Babil nasıl ‘bütün dünyayı sarhoş etmişti’? (b) Büyük Babil nasıl ‘bütün dünyayı sarhoş etti’?
11 Ayrıca eski Babil “RABBiN elinde, bütün dünyayı sarhoş eden bir altın kâse” olarak tarif edilir. (Yeremya 51:7) Eski Babil, komşu milletlere karşı askeri zaferler kazandığında onları Yehova’nın gazap ifadelerini “yutmaya” zorlayarak sarhoş adamlar gibi zayıf duruma düşürdü. Bu yönden o Yehova’nın kullandığı bir araçtı. Büyük Babil de dünya çapında bir imparatorluk olacak kadar fetihler yaptı. Fakat o kesinlikle Tanrı’nın kullandığı bir araç değildir. Aksine, birlikte dinsel fuhuş yaptığı ‘yerin krallarına’ hizmet etti. “Yeryüzünde oturan” insan kitlelerini sarhoş adamlar gibi zayıf ve yöneticilerine sessizce boyun eğen bir durumda tutmak üzere yalan öğretilerini ve insanları köleleştiren uygulamalarını kullanarak bu kralları memnun etti.
12. (a) Büyük Babil’in Japonya’daki kısmı II. Dünya Savaşı boyunca dökülen çok miktarda kandan nasıl sorumluydu? (b) Büyük Babil’i destekleyen “sular” Japonya’da nasıl geri çekildi; sonuç ne oldu?
12 Şinto dininin benimsendiği Japonya bunun dikkate değer bir örneğini oluşturur. Bu dinin telkini altındaki Japon askerleri en üstün Şinto tanrısı olan imparator uğruna hayatını vermeyi en yüce onur sayardı. II. Dünya Savaşı boyunca yaklaşık 1.500.000 Japon askeri çarpışmalarda öldü; hemen hemen hepsi teslim olmayı onursuzluk saymıştı. Fakat Japonya’nın yenilgisi üzerine İmparator Hirohito bir tanrı olduğu iddiasını geri almak zorunda kaldı. Bunun sonucunda Büyük Babil’in Şinto kesimini destekleyen “sular” büyük ölçüde geri çekildi; ne yazık ki bu çekilme, Şinto dini Pasifik savaş bölgesinde büyük miktarda kan dökülmesini onayladıktan sonra oldu! Şinto etkisinin zayıflaması ayrıca geçen yıllarda çoğunluğu eskiden Şinto ve Budacı olan 200.000’den fazla Japon’un vakfolup vaftiz edilerek Egemen Rab Yehova’nın hizmetçileri olmasının yolunu açtı.
Fahişe Bir Canavara Biniyor
13. Yuhanna ruhun gücüyle melek tarafından bir çöle götürüldüğünde hangi şaşırtıcı sahneyi gördü?
13 Peygamberlik büyük fahişe ve onun sonu hakkında başka neler açıklıyor? Yuhanna’nın şimdi anlattıkları gözümüzün önüne başka bir canlı sahne getirir: “Ve [melek] beni Ruhta çöle götürdü; ve yedi başı ve on boynuzu olan küfür isimlerile dolu kırmızı canavarın üzerine binmiş bir kadın gördüm.”—Vahiy 17:3.
14. Yuhanna’nın bir çöle götürülmüş olması neden yerindedir?
14 Yuhanna neden çöle götürüldü? Daha önce eski Babil’e karşı bir felaket bildirisi “deniz çölünün yükü” olarak tanımlanmıştı. (İşaya 21:1, 9) Bu, eski Babil’in, suya dayalı tüm savunmasına rağmen hayat olmayan ıssız bir yer haline geleceğine ilişkin uygun bir uyarıydı. Öyleyse, Büyük Babil’in akıbetini görmesi için Yuhanna’nın rüyasında bir çöle götürülmesi yerindedir. Büyük Babil de ıssız ve viran bir yer olmalıdır. (Vahiy 18:19, 22, 23) Fakat Yuhanna orada gördüğü şeyler karşısında şaşkınlığa düştü. Büyük fahişe yalnız değildi! Büyük bir canavarın üstünde oturuyordu!
15. Vahiy 13:1’deki ile Vahiy 17:3’teki canavar arasında hangi farklar vardır?
15 Bu canavarın yedi başı ve on boynuzu vardı. Öyleyse bu, Yuhanna’nın daha önce gördüğü yedi başı ve on boynuzu olan canavar mıydı? (Vahiy 13:1) Hayır, bazı farklar vardı. Bu canavar kırmızıydı ve önceki canavardan farklı olarak taçları yoktu. Küfür isimleri yalnızca yedi başı üzerinde değildi, o ‘küfür isimleriyle doluydu.’ Bununla birlikte, bu yeni canavarla önceki arasında bir bağlantı olmalıdır; aralarındaki benzerlikler rastlantı olamayacak kadar belirgindir.
16. Kırmızı canavarın kimliği nedir ve onun amacıyla ilgili neler söylenmiştir?
16 Öyleyse bu yeni kırmızı canavar nedir? Bu, kuzu gibi iki boynuzu olan Anglo-Amerika canavarının ısrarlı teşvikleriyle oluşturulan, ‘canavarın sureti’ olmalıdır. Bu suret yapıldıktan sonra, iki boynuzlu canavarın, canavarın suretine ‘nefes vermesine’ izin verildi. (Vahiy 13:14, 15) Yuhanna bu kez, yaşayan, nefes alan sureti görür. Bu, iki boynuzlu canavarın 1920’de hayat verdiği Milletler Cemiyeti adlı örgütü betimler. ABD Başkanı Wilson bu Cemiyetin “bütün insanlar için adaleti sağlamak ve savaş tehdidini sonsuza kadar yok etmek üzere bir forum oluşturacağını” hayal etmişti. İkinci dünya savaşından sonra Birleşmiş Milletler olarak diriltildiğinde, tüzüğünde belirtilen amacı “uluslararası barış ve güvenliği korumaktı.”
17. (a) Simgesel kırmızı canavar ne yönden küfür isimleriyle doludur? (b) Kırmızı canavarın üzerine kim binmiştir? (c) Babil kökenli din nasıl kendini ta başından beri Milletler Cemiyeti ve onun ardılıyla bağlantılı konuma getirmiştir?
17 Bu simgesel canavar ne yönden küfür isimleriyle doludur? İnsanların bu çokuluslu “putu” Gökteki Krallığın yerine koyarak, ona Tanrı’nın yalnızca Kendi Krallığının başarabileceğini söylediği şeyleri başaracak kurum gözüyle bakmaları yönünden. (Daniel 2:44; Matta 12:18, 21) Yuhanna’nın rüyetinin can alıcı noktası ise Büyük Babil’in bu kırmızı canavar üzerine binmiş olmasıdır. Peygamberliğe uygun olarak Babil kökenli dinler, özellikle de Hıristiyan âlemindekiler, kendilerini Milletler Cemiyeti ve onun ardılıyla bağlantılı bir konuma getirmişlerdir. Daha 18 Aralık 1918’de şimdi Mesih Kiliseleri Amerika Ulusal Konseyi olarak bilinen kuruluş tarafından kabul edilen bildiride şu sözler de yer alıyordu: “Böyle bir Cemiyet sadece siyasal bir girişim değildir; daha çok Tanrı’nın Krallığının yerdeki siyasal ifadesidir. . . . . Kilise bu yönde bir iyi niyet ruhu aşılayabilir ve bu ruh olmaksızın hiçbir Milletler Cemiyeti ayakta kalamaz. . . . . Milletler Cemiyetinin kökeni İncil’e dayanır. İncil gibi onun da amacı ‘yerde barış ve insanlara karşı iyi niyettir.’ ”
18. Hıristiyan âleminin din adamları Milletler Cemiyetini desteklediğini nasıl gösterdi?
18 San Francisco Chronicle’ın 2 Ocak 1919 tarihli sayısının ilk sayfasında şu başlık yer alıyordu: “Papa, Wilson’un Milletler Cemiyetinin Benimsenmesi İçin Ricalarda Bulunuyor.” Başlıca mezheplere ait 14.450 din adamı tarafından imzalanan bir dilekçe, 16 Ekim 1919’da ABD Senatosuna sunuldu; bu dilekçede, senatonun “milletler cemiyeti sözleşmesini içeren Paris barış antlaşmasını onaylaması” önemle istendi. ABD Senatosu bu antlaşmayı onaylamadıysa da Hıristiyan âleminin din adamları bu Cemiyet lehinde kampanyalar düzenlemeyi sürdürdü. Cemiyetin açılışı nasıl yapıldı? İsviçre kaynaklı 15 Kasım 1920 tarihli bir haber şöyle diyor: “Milletler Cemiyetinin ilk genel kurulunun açılışı bu sabah saat on birde Cenevre’deki bütün kilise çanlarının çalınmasıyla duyuruldu.”
19. Kırmızı canavar ortaya çıktığında Yuhanna sınıfı nasıl davrandı?
19 Gelmekte olan Mesihi Krallığı coşkuyla kabul eden yerdeki tek grup olarak Yuhanna sınıfı, kırmızı canavara hürmet gösterme konusunda Hıristiyan âlemine katıldı mı? Hayır, tam aksine! Yehova’nın kavminin 7 Eylül 1919’da Cedar Point’teki (Ohio) kongresinde “Sıkıntı İçindeki İnsanlık İçin Ümit” başlıklı bir umumi konuşma verildi. Sandusky Star-Journal’ın ertesi günkü sayısı, Teşkilatın başkanı olan J. F. Rutherford’un yaklaşık 7.000 kişiye hitap ederken söylediklerini şu şekilde aktardı: “Kendisi, Tanrı’nın temsilcileri olduklarını iddia eden Katolik ve Protestan din adamlarının, O’nun planını bırakarak Milletler Cemiyetini Mesih’in krallığının yerdeki siyasal bir ifadesi olarak alkışlayıp desteklemeleri yüzünden . . . . bu Cemiyetin mutlaka Rabbin hoşnutsuzluğuna uğrayacağını ileri sürmüştür.”
20. Din adamlarının Milletler Cemiyetini “Tanrı’nın Krallığının yeryüzündeki siyasal ifadesi” olarak alkışlaması neden bir küfürdü?
20 Milletler Cemiyetinin büyük başarısızlığı din adamlarına böyle insan yapımı kurumların Tanrı’nın Krallığının yerdeki kısmı olamayacağını göstermeliydi. Böyle bir iddiada bulunmak ne büyük bir küfürdür! Bu, sanki Tanrı’nın da bu Cemiyetin daha sonra uğradığı feci başarısızlığın sorumluluğunu paylaştığı izlenimini yaratır. Oysa söz konusu olan Tanrı ise, “onun işi tamdır.” Yehova’nın barışı getirmek ve gökte olduğu gibi yerde de iradesini gerçekleştirmek üzere kullandığı araç, durmadan ağız kavgası yapan ve çoğu ateist olan bir politikacılar topluluğu değil, Yehova’nın Mesih yönetimindeki gökteki Krallığıdır.—Tesniye 32:4; Matta 6:10.
21. Büyük fahişenin Cemiyetin ardılı olan Birleşmiş Milletleri destekleyip ona hayranlık duyduğunu gösteren nedir?
21 Bu Cemiyetin ardılı olan Birleşmiş Milletler hakkında ne denebilir? Büyük fahişe başlangıcından itibaren görünür şekilde onunla işbirliği yaparak ve kaderini yönlendirmeye çalışarak, bu kurumun da sırtına binmiş durumdaydı. Örneğin 20. yıldönümü olan Haziran 1965’te dünya nüfusunun iki milyarlık bölümünü temsil ettiği söylenen, Protestan, Yahudi, Hindu, Budacı, Müslüman, Katolik ve Doğu Ortodoks Kilisesi temsilcileri BM’ye desteklerini ve hayranlıklarını göstermek üzere San Francisco’da toplandı. Ekim 1965’te BM’yi ziyaret eden Papa VI. Paul onu “tüm uluslararası teşkilatların en büyüğü” olarak tanımladı ve şunu ekledi: “Dünyadaki milletler uyum ve barışın son ümidi olarak Birleşmiş Milletlere yönelmiştir.” Başka bir papa, Ekim 1979’da BM’yi ziyaret eden II. Jean Paul, yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Birleşmiş Milletlerin her zaman barış ve adaletin en üstün forumu olarak kalacağını ümit ediyorum.” Papa’nın konuşmasında İsa Mesih’e veya Tanrı’nın Krallığına hiç değinmemesi dikkate değer. Eylül 1987’de Amerika Birleşik Devletlerine yaptığı ziyaret sırasında da, The New York Times’da belirtildiği gibi “Jean Paul ‘yeni küresel dayanışmayı’ . . . . geliştirmekte Birleşmiş Milletlerin olumlu rolü hakkında uzun uzun konuştu.”
Bir İsim, Bir Sır
22. (a) Büyük fahişe üzerine binmek için nasıl bir canavar seçti? (b) Yuhanna simgesel fahişe Büyük Babil’i nasıl tarif eder?
22 Yuhanna, büyük fahişenin üzerine binmek için tehlikeli bir canavar seçtiğini çok geçmeden anladı. Yine de, öncelikle dikkatini Büyük Babil’in kendisine yöneltti. O görkemli biçimde süslenmişti, fakat son derece iticiydi! “Ve kadın çirkinlikler ve kendi zinasının mekruh şeylerile dolu bir altın kâse elinde olarak erguvanî ve kırmızı ile kuşanmış, ve altın ve kıymetli taş ve incilerle bezenmişti; ve alnı üzerine bir isim yazılmıştır: SIR, BÜYÜK BABİL, DÜNYANIN FAHİŞELERİNİN VE ÇİRKİNLİKLERİNİN ANASI. Ve kadını mukaddeslerin kanından ve İsanın şahitlerinin kanından sarhoş gördüm.”—Vahiy 17:4-6a.
23. Büyük Babil’in tam ismi nedir; bunun önemi nedir?
23 Eski Roma’da âdet olduğu gibi bu fahişe alnındaki isimle tanınıyordu.d Bu uzun bir isimdi: “Büyük Babil, dünyanın fahişelerinin ve çirkinliklerinin anası.” Gizli bir anlamı olan bu isim bir ‘sırdır.’ Fakat Tanrı’nın uygun gördüğü vakitte bu sır açıklanacak. Aslında, melek Yuhanna’ya bugün Yehova’nın hizmetçilerinin bu tanımlayıcı ismin tam anlamını ayırt etmelerini sağlayacak kadar bilgi verdi. Büyük Babil’in sahte dinin tümü olduğunu fark ediyoruz. O ‘fahişelerin anasıdır,’ çünkü Hıristiyan âlemindeki birçok mezhep de dahil, dünyadaki sahte dinlerin her biri ruhi fahişelik yapmakla kendisini taklit ederek onun kızları gibi davranır. Ayrıca iğrenç bir zürriyet meydana getirmiş; putperestlik, ruhçuluk, falcılık, astroloji, el falı, insan kurbanları, tapınak fahişeliği, sahte tanrılar onuruna sarhoşluk ve başka ahlaksız uygulamalar gibi “çirkinliklerin” de annesi olmuştur.
24. Büyük Babil’in “erguvanî ve kırmızı” ile kuşanmış ve “altın ve kıymetli taş ve incilerle bezenmiş” olarak görünmesi neden yerindeydi?
24 Büyük Babil kraliyet renkleri olan “erguvanî ve kırmızı” ile kuşanmıştı ve “altın ve kıymetli taş ve incilerle bezenmişti.” Ne kadar uygun! Bu dünyanın dinlerinin sahip olduğu bütün o muhteşem binaların, nadide heykel ve resimlerin, paha biçilmez ikonların ve başka dinsel gereçlerin yanı sıra biriktirdikleri inanılmaz miktarlardaki mal varlığını ve parayı düşünün. Gerek Vatikan’da, gerek merkezi Amerika Birleşik Devletleri olan TV vaizliği imparatorluğunda, gerekse Doğu’nun egzotik tapınak ve mabetlerinde olsun Büyük Babil inanılmaz ölçüde servet toplamış, bazen de kaybetmiştir.
25. (a) ‘Çirkinliklerle dolu altın kâsenin’ içindekiler neyi simgeliyor? (b) Simgesel fahişe hangi anlamda sarhoştur?
25 Bu kez de fahişenin elinde ne olduğuna bakın. Bu görüntü karşısında Yuhanna’nın soluğu kesilmiş olmalı—“çirkinlikler ve kendi zinasının mekruh şeylerile dolu” altın bir kâse! Bu, içinde milletlerin hepsini sarhoş etmekte kullandığı, “kendi zinasının azgınlığı şarabı” olan kâseydi. (Vahiy 14:8; 17:4) Dışarıdan çok zengin bir görünümü vardı, fakat içindekiler iğrenç ve murdardı. (Matta 23:25, 26 ile karşılaştırın.) İçinde büyük fahişenin milletleri baştan çıkarıp kendi etkisi altına almak üzere kullandığı tüm aşağılık uygulamalar ve yalanlar vardı. Daha da iğrenci Yuhanna, fahişenin kendisinin de Tanrı’nın hizmetçilerinin kanıyla kendinden geçip sarhoş olduğunu gördü! Aslında, daha sonra “peygamberlerin ve mukaddeslerin ve yeryüzünde boğazlananların hepsinin kanı onda bulundu” diye okuyoruz. (Vahiy 18:24) Ne büyük bir kan suçu!
26. Büyük Babil’in kan suçuyla ilgili hangi kanıtlar vardır?
26 Sahte dinin dünya imparatorluğu yüzyıllar boyu okyanuslar dolusu kan dökmüştür. Örneğin, ortaçağda Japonya’da Kyoto’daki tapınaklar büyük kalelere çevrildi ve “Buda’nın kutsal ismine” yakaran savaşçı rahipler sokaklar kan gölüne dönünceye kadar birbiriyle savaştı. Yirminci yüzyılda Hıristiyan âleminin din adamları kendi ülkelerinin ordularının yanında yürüdüler; bu ordular birbirlerini katlederek en az yüz milyon can kaybına neden oldular. Ekim 1987’de ABD’nin eski başkanı Nixon şöyle dedi: “20. yüzyıl tarihte en kanlı dönem oldu. Bu yüzyılın savaşlarında yüzyıl başlamadan önceki tüm savaşlardakinden daha fazla insan öldürüldü.” Tüm bunlardaki payları nedeniyle bu dünyanın dinleri Tanrı’dan aleyhte hüküm aldı; Yehova ‘suçsuz kanı döken ellerden’ nefret eder. (Süleymanın Meselleri 6:16, 17) Daha önce Yuhanna mezbahtan bir feryat duymuştu: “Ey mukaddes ve hakikî olan Efendi, ne vakte kadar hükmetmiyeceksin, ve dünyada oturanlardan kanımızın intikamını almıyacaksın?” (Vahiy 6:10) Bu sorunun cevaplanma vakti geldiğinde dünyanın fahişelerinin ve çirkinliklerinin anası olan Büyük Babil sorumluluktan kurtulamayacak.
[Dipnotlar]
a 19. yüzyıl Katolik kardinali John Henry Newman, Essay on the Development of Christian Doctrine (Hıristiyan Öğretisinin Gelişimi Üzerine Deneme) adlı eserinde, irtidat etmiş Hıristiyan âlemindeki, kökeni Hıristiyanlıkta bulunmayan birçok öğreti, tören ve uygulamaya değinerek şunları yazdı: “Tapınakların kullanılışı, onların belirli azizlere vakf edilmesi ve ara sıra ağaç dallarıyla bezenmesi; buhur, kandiller ve mumlar; hastalıktan kurtulunca adak olarak verilen sunular; kutsal sular; sığınaklar; kutsal günler ve dönemler, takvimlerin kullanılışı, tören alayları, tarlaların kutsanması; papazların cüppesi, başın tepe kısmının kazıtılması, evlilikte yüzük takılması, Doğu’ya yönelme, daha sonraki dönemlerde ise suretler, belki kilisede okunan ilahiler ve Kyrie Eleison [‘Merhamet Eyle, Ey Rabbim’ ilahisi]; bunların tümü putperest kökenlidir ve Kilise tarafından kabul edilerek kutsanmıştır.”
“Her şeye kadir olan” Yehova böyle bir putperestliği kutsamak yerine İsa’nın takipçilerini şöyle uyarır: “Onların ortasından çıkın ve ayrılın, ve murdara dokunmayın.”—II. Korintoslular 6:14-18.
b William L. Shirer’ın The Rise and Fall of the Third Reich adlı tarih kitabı, von Papen’in “Hitler’in Almanya’da iktidara gelmesinde başka herhangi birinden daha fazla sorumlu” olduğunu belirtir. Ocak 1933’te Almanya’nın eski başbakanı von Schleicher, von Papen hakkında şöyle dedi: “Öylesine hain çıktı ki, onun yanında Yahuda İskariyot aziz kalır.”
c Papa XI. Pius 14 Mayıs 1929’da Mondragone Kolejinde yaptığı konuşmada, canların iyiliği söz konusuysa bizzat İblis’le bile pazarlık edeceğini söyledi.
d Romalı yazar Seneca’nın yoldan sapmış bir rahibeye söylediği şu sözlerle karşılaştırın (Swete’in yaptığı alıntı): “Sen, ey kız, kötü şöhretli evde durdun . . . . ismin alnına asılmıştı; onursuzluğun için para aldın.”—Controv. i, 2.
[Sayfa 237’deki çerçeve]
Churchill ‘Fahişeliği’ Açığa Vuruyor
Winston Churchill, The Gathering Storm adlı kitabında (1948), Hitler’in “Avusturya siyasetinin ileri gelenlerini susturmak veya kazanmak” için Franz von Papen’i Viyana’daki Alman büyükelçisi olarak atadığını yazdı. Churchill ABD’nin Viyana elçisinin von Papen hakkındaki sözlerini şöyle aktardı: “Papen, en sert ve alaycı tavrıyla . . . . bana yaklaşarak . . . . iyi bir Katolik olarak sahip olduğu ünü Avusturyalılar üzerinde Kardinal Innitzer gibi bir nüfuz kazanmak üzere kullanmak niyetinde olduğunu söyledi.”
Avusturya teslim alınıp Hitler’in milis güçleri Viyana’ya kaz adımlarıyla girdiğinde, Katolik kardinal Innitzer bütün Avusturya kiliselerinin gamalı haç bayraklarını dalgalandırmasını, çanlarını çalmasını ve Adolf Hitler’in doğum günü onuruna onun için dua etmesini emretti.
[Sayfa 238’deki çerçeve/resim]
7 Aralık 1941 tarihli The New York Times’ın ilk baskısında, aşağıdaki başlığı taşıyan şu makale çıktı:
REICH İÇİN ‘SAVAŞ DUASI’
“Katolik Piskoposlar Fulda’da Bereket ve Zafer Diliyor . . . . Fulda’da toplanan Alman Katolik Piskoposlar Konferansı, bütün kilise ayinlerinin başında ve sonunda okunması gereken özel bir ‘savaş duası’ önerdi. Bu dua Alman silahlı kuvvetlerinin zaferle bereketlenmesi ve tüm askerlerin hayat ve sağlıklarının korunması için Tanrı’nın lütfunu diliyor. Aynı zamanda Piskoposlar, Katolik din adamlarına ‘karada, denizde ve havada olan’ Alman askerlerini hatırlayıp özel Pazar vaazında en az ayda bir kere onlara değinmeleri talimatını verdi.”
Bu makale gazetenin sonraki baskılarında geri alındı. 7 Aralık 1941, Nazi Almanyasının müttefiki olan Japonya’nın Pearl Harbor’daki ABD filosuna saldırdığı gündü.
[Sayfa 244’teki çerçeve]
“Küfür İsimleri”
İki boynuzlu canavar I. Dünya Savaşından sonra Milletler Cemiyetinin oluşmasını etkin şekilde desteklediğinde çok sayıdaki dinsel sevgilisi de hemen bu harekete dinsel bir onay verme çabasına girdi. Sonuç olarak, bu yeni barış teşkilatı “küfür isimleriyle dolu” oldu.
“Hıristiyanlık [milletler] cemiyetin[in] itici gücünü, yani iyi niyeti sağlayabilir ve böylece bu antlaşmayı bir kağıt parçası olmaktan çıkarıp Tanrı’nın krallığının kullandığı bir araç haline getirebilir.”—The Christian Century, ABD, 19 Haziran 1919, 15. sayfa.
“Milletler Cemiyeti fikri, iyi niyete dayalı bir dünya düzeni olarak Tanrı’nın Krallığı fikrinin uluslararası ilişkilere yayılmasıdır. . . . . Bu tüm Hıristiyanların ‘Krallığın gelsin’ diye dua ederken istedikleri şeydir.”—The Christian Century, ABD, 25 Eylül 1919, 7. sayfa.
“Milletler Cemiyeti’nin harcı Mesih’in Kanıdır.”—Dr. Frank Crane, Protestan vaizi, ABD.
“[Bağımsız Kiliseler Ulusal] Konseyi, şu anda İsa Mesih’in Ruhunun milletlerle ilgili meselelerde daha geniş çapta bir pratik uygulama alanı bulmasını sağlayacak tek siyasi araç olarak [Milletler Cemiyeti] Sözleşmesini destekliyor.”—The Congregationalist and Advance, ABD, 6 Kasım 1919, 642. sayfa.
“Konferans tüm Metodistleri Baba Tanrı’nın ve Tanrı’nın yerdeki çocuklarının fikri olarak ifade edilen [Milletler Cemiyeti’nin] ideallerini savunmaya ve etkin şekilde desteklemeye çağırdı.”—Wesleyci Metodist Kilise, Britanya.
“Bu anlaşmanın emellerini, olanaklarını ve kararlarını düşündüğümüzde İsa Mesih’in öğretilerinin özünü, yani Tanrı’nın Krallığını ve onun adaletini içerdiğini görürüz. . . . . Bu daha az önemli değildir.”—Milletler Cemiyeti’nin Cenevre’deki Toplantısının açılışında Canterbury Başpiskoposunun yaptığı konuşma, 3 Aralık 1922.
“Bu ülkede Milletler Cemiyeti Birliği, her insancıl misyoner cemiyetiyle aynı kutsal hakka sahiptir, çünkü o şu an için barış Prensi olan Mesih’in milletler arasındaki yönetiminin en etkili aracıdır.”—Dr. Garvie, Bağımsız Kilise vaizi, Britanya.
[Sayfa 236’daki harita]
(Ayrıntılı bilgi için lütfen yayına bakın)
Tüm dünyada inanılan sahte öğretiler Babil kaynaklıdır
Babil
Üçlü tanrılar
İnsan canları ölümden zarar görmez
Ruhçuluk—“ölülerle” konuşma
Tapınmada suretler kullanılması
Cinleri yatıştırmak için büyü yapma
Güçlü bir ruhban sınıfının yönetimi
[Sayfa 239’daki resim]
Eski Babil ‘çok sular üzerinde oturuyordu’
[Sayfa 239’daki resim]
Bugün büyük fahişe de “çok sular” üzerinde oturuyor
[Sayfa 241’deki resim]
Büyük Babil tehlikeli bir canavarın üstünde oturuyor
[Sayfa 242’deki resimler]
Dinsel fahişe yerin krallarıyla fuhuş işledi
[Sayfa 245’teki resimler]
Kadın ‘mukaddeslerin kanından sarhoş’ oldu